Loading...
Filistin direnişi, öyle görünüyor ki meseleye adil ve kalıcı bir çözüm getirilmediği sürece farklı ve yenilenen direniş biçimleriyle gündeme oturmayı bir şekilde sağlıyor ve bundan sonra sağlamaya da devam edecek.1979 İran İslam Devrimi de Filistin’deki İslami direnişin fitilini ateşleyen bir başka dönüm noktasıdır. 1982 yılında, bir grup Filistinli entelektüel tarafından kurulan Filistin İslami Cihad hareketi, kurulur kurulmaz ilk eylemlerine başlamış ve İsrail’e art arda acıtıcı darbeler indirmiştir. 1982 yılı ise merkez karargâhını Tunus’a taşımak zorunda kalan Filistin direnişi açısından bir başka dönüm noktası olmuştur. Bu tarihten itibaren İsrail’e karşı izlenen mücadele yöntemleri sorgulanmış, direniş örgütleri içerisinde farklı bir aşamaya geçilmesi gerektiğine dair bir eğilim oluşmuştur. 1987’de patlak veren birinci İntifada, dünyanın en güçlü ülkeleri tarafından sınırsız bir şekilde desteklenen siyonist rejime karşı basit araçlarla direnilebileceğini göstermesi açısından dünya mücadele tarihine geçmiştir. 1987 aynı zamanda Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas’ın resmi olarak kurulduğu yıldır. Hamas mücadele arenasına çok hızlı girmiş, İsrail güçlerine yönelik art arda gerçekleştirdiği eylemlerle 90’lı yıllarda oldukça etkili olmuştur. Özellikle intihar eylemlerinin siyasi açıdan Filistin direnişinin imajına verdiği zarar nedeniyle bu yöntem terk edilmiş, yeni direniş yöntemleri keşfedilmeye çalışılmıştır. 90’lı yıllar İslamcı örgütlerin seküler Filistin direnişindeki kriz nedeniyle meydana gelen boşluğu doldurduğu ve mücadele arenasında yükselişe geçtiği yıllardı. Birinci intifada 90’ların başlarında sona erince İslamcı örgütler silahlı mücadeleyi başka bir aşamaya taşımışlardı. 2000’li yılların başı yeniden intifada ve taş devrimine dönüşün yaşandığı yıllardır. Bu direniş metotlarının hiç biri önceden tasarlanarak meydana gelmiş şeyler olmayıp kendiliğinden ortaya çıkmış eylem biçimleridir. 2006’da Gazze’de Fetih ve Hamas arasında yaşanan çatışmalar, Gazze Şeridi’nin bütünüyle Hamas’ın eline geçmesiyle sonuçlansa da Filistin mücadelesinin bütünlüğüne zarar vermiş ve ulusal bölünmenin kurumsallaşmasıyla sonuçlanmıştır. Elbette bu, Filistinlilerin onay verebileceği bir şey değildi. 2015 yılında bir kez daha kendiliğinden başlayan bıçak intifadası, aslında bir kez daha krize giren Filistin direnişine yeni bir soluk getirirken aynı zamanda Filistinlilerin bölünmüşlüğüne de bir tepkidir. Zira direnişin krize girmesine neden olan şey, Fetih’in güvenlik koordinasyonu adı altında İsrail yönetimiyle girdiği işbirliğiyken Hamas’ın da bölünmenin fiili aktörü olmasıdır.
İlk kez Nablus kentinde ortaya çıkan ve burada kurulan örgüt, silahını asla bir Filistinliye doğrultmayacağına dair yemin etmiş.Geçtiğimiz günlerde kuruluşunu açıklayan ve Hamas, Fetih ve FKÖ dâhil bütün yapılardan bağımsız olduğunu deklare eden Aslan İni Örgütü’nün kuruluşu da aynı şekilde bölünme ve işbirliğine yönelik bir tepki olarak kabul edilebilir. Örgütün, direniş gruplarının İsrail işgal güçlerinin kuşatmaları ve Özerk Yönetim’in baskınları nedeniyle uzun zamandır eylem yapamadığı Batı Şeria’da ortaya çıkışı da tesadüf gibi görünmüyor. Yüzyıldan fazla bir süredir devam eden Filistin direnişi, öyle görünüyor ki meseleye adil ve kalıcı bir çözüm getirilmediği sürece farklı ve yenilenen direniş biçimleriyle gündeme oturmayı bir şekilde sağlıyor ve bundan sonra sağlamaya da devam edecek. Örgüt, İslami semboller kullansa da İslami olmayan seküler Filistinli grupları da sahiplenen ve onlara da gerek açıklamalarında gerekse direniş yöntemlerinde yer veren bir yapıya sahip. Ağırlıklı olarak 20’li yaşlarındaki gençlerden oluşuyor. Salkım hücre yapısına sahip örgütün, ademi merkeziyetçi bir karar alma mekanizmasına sahip olduğu biliniyor. Bir başka ifadeyle İsrail işgaline karşı bir eylem gerçekleştirilecekse buna eylem yapacak kişi kendi başına karar verip harekete geçebiliyor. İlk kez Nablus kentinde ortaya çıkan ve burada kurulan örgüt, silahını asla bir Filistinliye doğrultmayacağına dair yemin etmiş. Özerk Yönetim güçlerine de Hamas üyelerine de Filistinlilerin direnişte buluşmaları ve bölünmeye son vermeleri çağrısında bulunuyorlar. Silahlarının ucuna takmış oldukları kurdele ise, şehitlerin kanını ve hiçbir kurşunun boşuna atılmayacağını sembolize ediyor. Sadece gece ortaya çıkan ve nadiren diğer Filistinli örgütler gibi sokaklarda geçit törenleri düzenleyen örgüt, tam bir gizlilik içerisinde hareket ediyor. Kısa sürede Nablus’tan diğer kentlere yayılan örgütün düzenlediği kutlamalara binlerce insanın katılması Batı Şeria’da halk tarafından çok sevildiğinin bir kanıtı. Filistin Yönetimi kurumlarının zayıflaması ve Oslo Anlaşmalarının “boş” vaatleri yeni “asi” grupların doldurmaya çalıştığı bir siyasi boşluk yaratılmasına yol açtı. Birde buna Filistin Özerk Yönetimi’nin her zamankinden daha zayıf bir konumda olması ve diğer Filistinli örgütlerin bir alternatif sunamaması ve siyasi hedeflerinin olmamasını da eklemek gerekiyor. Bu grupların daha başarılı olabilecek yeni direniş stratejileri ortaya çıkartabileceği genel kabul görürken bu tür yeni grupların ortaya çıkışının aynı zamanda İsrail’in Filistinlilere yönelik saldırganlığı, ırkçı Yahudileştirme politikaları, yerleşim genişletme, ev yıkımları, tutuklamalar, ırk ayrımcılığı/apartheid ile Gazze Şeridi'nde devam eden kuşatma gibi İsrail’in kitlesel saldırılarının bir sonucu olduğu da söylenebilir.