Faturayı kim ödeyecek?

Abone Ol
Ekonomi politikasının sahipleri, adaletsizlikleri giderecek ve kalkınmaya kaynak sağlayacak bir vergi politikası izlemek yerine faturayı sizin eve göndermeyi tercih ettiler. Hayatımız yaptığımız seçimlerle şekilleniyor. Bazen de bizim adımıza başkaları tercihlerde bulunuyor. Bunu en çok kurumsal alanlarda görüyoruz. Mesela, dün TCMB Para Politikası Kurulu politika faizini 250 baz puan artırarak yüzde 17,50’ye çıkardı. Bu kararın doğurduğu sonuçlar hepimizi etkileyecek.  Bana göre, izlenen faiz politikası enflasyonla mücadelenin bir süre daha geri planda kalacağı anlamına geliyor. Türkiye’nin şu anda 3 tane yakıcı sorunu var: Enflasyon, cari açık ve bütçe açığı. Bütçe açığı tarafında halk adeta türbülansa giren bir uçak yolculuğunda gibi. Ne zaman bitecek diye bekliyoruz. Ama bitecek gibi de görünmüyor. Korku içinde bitmesini ve geçmesini hepimiz diliyoruz. Kurumlar Vergisi, Motorlu Taşıtlar Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi’nde yapılan düzenlemeler canımızı yaktı. Bütçenin iki yakasını bir araya getirmek için yapılan bu artışlara ihtiyaç var mı? 2023 yılı bütçesine göre sene sonunda beklenen açık 660 milyar TL.  Ancak bütçe yapılırken mevcut koşulların altından çok sular geçti. Deprem, EYT, memur ücretlerinde yapılan artışlar, seçim harcamaları bu açık hedefini olanaksız hâle getirdi. Nitekim ek bütçede personel ödenekleri ve buna ilişkin sosyal güvenlik prim ödemeleri yer almadı. Buradan da yaklaşık bir 700 Milyar TL yük geleceği tahmin ediliyor.  Bu durumda ya gelirlerinizi artıracaksınız ya da harcamalarınızı kısacaksınız. Harcamalar cephesinde henüz kamunun sıkı bir tasarrufa gidebileceğine ilişkin ciddi bir düzenleme görmedik. Bunun yerine yağmur gibi vergi artışı gördük. Peki, bu vergileri kim ödeyecek? Son 2 yıldır kurdan ve enflasyondan kazananlar mı yoksa giderek yoksullaşanlar mı? Bir başka deyişle hesap yemeği yiyenlere mi ya da o sırada sofraya oturmayan halka mı fatura edilecek?  Cevabınızı duyar gibiyim, her zaman olduğu gibi fatura halka çıkarıldı. Bu süreçte aşırı zenginleşenlerin vergilendirilmesi doğru olurdu. Fakat ekonomi yönetimi tercihini böyle kullandı. Burada dikkatimi çeken birkaç nokta var. Bir tanesi Ek MTV. Getirilen bu verginin Anayasa’ya aykırı olup olmadığı tartışılıyor. Ana muhalefet partisi söz konusu yasayı Anayasa Mahkemesi’ne taşıyor. Sonucunu göreceğiz. Ancak benim burada ifade etmek istediğim bir başka konu var. Bu vergiyi kimler ödeyecek? Otomobil, minibüs, kamyon, otobüs sahipleri ödeyecek.  Yatı ya da kotrası olanlar ödeyecek mi? Ödemeyecek, 2009 yılından beri motorlu deniz taşıtlarından MTV alınmıyor. Yapılan bu düzenleme ile, denizciliğin geliştirilmesi, vatandaşlar üzerindeki mali yükün hafifletilmesi, kayıt dışılığın önlenmesi, yabancı bayraktan Türk Bayrağına gelişin özendirilmesi, denetim ve belgelendirmenin sağlanması ve amatör denizciliğin geliştirilmesi amaçlanmış. Birilerinin üzerindeki mali yük hafifletilirken birilerinin sırtına yeni yükler bindiriliyor.
Ek MTV vergisini kimler ödeyecek? Otomobil, minibüs, kamyon, otobüs sahipleri ödeyecek.  Yatı ya da kotrası olanlar ödeyecek mi? Ödemeyecek, 2009 yılından beri motorlu deniz taşıtlarından MTV alınmıyor.
Diğeri Kamu Özel İşbirliği(KÖİ) projeleri kapsamında işletilen otoyol, köprü ve tüneller. Bu yapılarda bir süredir işletmecinin kimliğine göre iki farklı KDV oranı uygulanıyor. Devletin işlettiği otoyol ve köprülerde KDV oranı yüzde 18 (şu anda yüzde 20), KÖİ projesi kapsamında işletilenlerde yüzde 8(şu anda yüzde 10). İlginç bir şekilde verginin konusu aynı olmasına rağmen iki farklı oran uygulanıyor. Bu uygulamada Ali Cengiz oyunu var. KDV Kanunu’nun 29/2’nci maddesine göre indirimli oran KDV uygulaması yapılan mal ve hizmet teslimlerinde mükelleflere, indirim yoluyla gideremedikleri KDV’yi nakden iade alma hakkı tanınıyor. (Genel oran uygulanırsa böyle bir hakları yok) Bu tür yatırımlarda maliyetler yatırım döneminde yapıldığı için KDV ödemeleri de bu dönemde oluşuyor. İşletici firmaların yüklendikleri KDV’yi indirim yoluyla gidermeleri normal şartlarda ancak işletme sürelerinin sonuna doğru yani uzun bir sürede gerçekleşebilecek. (Belki de gideremeyecekler). İşte burada bir el devreye girmiş. İlk olarak 2016/8998 sayılı kararname ile KÖİ kapsamında yapılan köprü ve otoyol geçişlerinde KDV oranı %18’den % 8’e düşürülmüş. Sonra 3 Şubat 2018 yılında yayımlanan 2018/11333 sayılı kararname ile Avrasya tüneli de bu kapsama alınmış. Sonuç olarak; yapılan bu düzenlemelerle yatırımcı firmalara yüklendikleri KDV’yi işletme süresi tamamlanmadan önce, bırakınız indirim yoluyla gidermeyi, nakden iade alma olanağı sağlanmış. Yine bu projelerde verilen garantilerle ilgili bir husus daha var. Garanti edilen geçiş ile gerçekleşen geçiş arasında bir fark oluşursa bunu devlet bütçeden ödüyor. Bir nevi tazminat gibi olan bu ödeme, bir mal teslimi ve hizmet karşılığında olmadığı halde KDV’ye tabi tutuluyor. Yani devlet garanti kapsamındaki ödemelerini KDV kadar daha fazla ödüyor. Vergi politikası, toplumun belirli değerleri ve tercihlerini yansıtan bir araç. Örneğin, bir ülkenin vergi politikasında sosyal adaleti ve gelir eşitsizliklerini azaltma amacı güdülebilir. Bunu yaparken, yüksek gelirli bireyler ve şirketlerden daha yüksek vergiler alarak, bu gelirleri düşük gelirli kesimlere sağlık hizmetleri, eğitim ve sosyal güvenlik gibi hizmetlere yatırmak mümkün. Böylece, sosyal refahın arttığı ve toplumdaki eşitsizliklerin azaldığı bir vergi politikası uygulanmış olur.  Yazının başında dediğim gibi önemli olan neyi tercih ettiğiniz… Ekonomi politikasının sahipleri, adaletsizlikleri giderecek ve kalkınmaya kaynak sağlayacak bir vergi politikası izlemek yerine faturayı sizin eve göndermeyi tercih ettiler.