Bir dine inanın veya inanmayın bir şeyi kabul etmemiz gerekir. Salazar’ın yıllar önce keşfettiği ve dile getirdiği şey bugün bile gerçekliğini korumaktadır. Din insanları yönetmede ve yönlendirmede her zaman çok güçlü bir araç olmuştur. İlk yazımızda Salazar’ın ünlü ‘Üç F’ söyleminden bahsetmiş ve Fado’ya değinmiştik. Bu hafta sizlere Üç F’nin Fátima kavramını açıklamaya çalışacağım. En basit tanımıyla Fátima Portekiz’de bulunan ufak bir kasabanın adıdır. Endülüs Müslümanlarının Portekiz topraklarında 500 seneye yakın hüküm sürdüğünü düşünürsek, Portekiz’de birçok Arapça kökenli kasaba isimlerine rastlamanız normaldir. Fátima bunlardan birisidir. Bu küçük ve şirin kasaba 20. Yüzyılın başından itibaren aynı zamanda ülkenin en önemli dini merkezi haline gelmiştir. Aslında 1917 yılında yaşanan bir mucizeye kadar Portekiz tarihi ve Katolik Kilisesi için bu küçük kasabanın hiçbir önemi yoktu. Peki, 105 sene önce ne oldu? Kısaca anlatalım. 1917 yılında Fátima kasabasının yakınlarında 3 çocuk çoban sürülerini otlatırken karşılarına bir kadın çıkar. Köyden tanıdık birisi değildir. Kıyafetleri parlak, ışıltılı ve göz alıcıdır. Bu esrarengiz kadın çocuk çobanlara bir müjde verir. Devam eden büyük savaş yakında bitecektir. O tarihlerde I. Dünya Savaşı’nın şiddetli şekilde devam ettiğini unutmayalım. Bu olayı büyüklerine anlatan çocukları kimse ciddiye almaz ve olay kapanır. Bir sonraki ayın 13’ünde beyaz elbiseli kadın tekrar çocuklara görünür ve yeni bir kehanette bulunur. Kadın, Jacinta ve Francisco isimli çocuk çobanların yakında cennete geleceğini, Lucia isimli diğer çoban kızın ise yaşamaya devam edip kendisine iletilen mesajlarını yayacağını söyler. Bu anlamsız bilgi çocukları korkutmaktan ve ailelerini kızdırmaktan başka bir işe yaramaz. Aileleri çocukların anlattıkları yine ciddiye almazlar. Bir sonraki ayın 13. gününde çocuklara son kez görünen esrarengiz kadın, inanmayanlar için bir mucize hazırladığını, mucizeye tanıklık etmek isteyenlerin 13 Ekim günü güneşe bakmalarını söyler. Bu mucize söylentisi kulaktan kulağa yayılır, yerel gazetelerde haber olur ve bir mucizenin gerçekleşeceği iddiası Portekiz halkının ilgisini çeker. Beklenen gün geldiğinde binlerce Portekizli Fátima şehrine giderek güneşe bakmaya başlar. 1917 teknolojisini dikkate aldığımızda herhangi bir video kaydı alınamaz ancak güneşe bakan binlerce insan güneşin adeta yerinden oynadığını, zikzaklar çizdiğini, dans eder gibi hareket ettiğini iddia ederler. Binlerce insan gerçekten bir mucizeye tanıklık ettiklerine inanır. Olay yerel anlamda büyük yankı oluştursa da dünya çapında hemen kabul görmez. Kısa bir süre sonra I. Dünya Savaşı gerçekten biter. 1919 yılında İspanyol gribi salgınında Jacinta ve Fransisco hastalanarak ölür ancak Lucia’ya hiçbir şey olmaz. Birkaç sene sonra da rahibe olmak için Coimbra Manastırı’na kayıt olur. (97 yaşına kadar yaşar) Tüm bu gerçekleşen kehanetler, Fátima’da yaşananları halk arasında tekrar gündeme getirir ve ülkenin yetkili piskoposu olayın araştırılması talimatını verir. O gün orada olduğunu iddia edenlerle teker teker görüşülür. Alınan ifadeler neticesinde Portekiz başpiskoposu Vatikan’ın onayıyla o gün orada yaşanan olayın gerçek bir mucize olduğunu resmen kabul eder. Bu olaya Güneş Mucizesi (Milagre do Sol) adı verilir. Çocuklara görünen Hz. Meryem’in ruhudur. Yoldan çıkan insanları tövbeye, ibadete ve barışa davet etmek için gelmiştir. Başta Portekiz halkı olmak üzerine tüm insanlığa uyarı niteliğinde bir mesaj iletilmiştir. Lucia, kadının Hz. Meryem olarak kabul edilmesinden sonra kendisine verilen 3 sırrı Vatikan yetkililerine açıklamayı kabul eder. Vatikan bu sırları uzunca bir süre gizli tutar. Dönemin yetkili Papa’sı uygun gördüğünde bu sırları halka açıklayacaktır. Yıllar içerisinde teker teker sırlar açıklanır.
Papa’nın Mehmet Ali Ağca saldırısından sağ kurtulmasının nedeni Hz. Meryem’in kendisine yapılan bu suikast girişimini Fátima’nın üçüncü sırrı olarak kendisine çok önceden haber vermesiydi.
Bu sırların ilki cennet ve cehennem hakkında anlatılan özel bilgilerdir. İkinci sır biten I. Dünya Savaşı’ndan sonra II. Dünya Savaşı’nın çıkacağı bilgisidir. Açıklanan üçüncü sır ise dolaylı olarak bizi de ilgilendirir. Üçüncü sır, tıpkı Meryem’in çocuklara göründüğü gibi bir ayın 13’üncü gününde görevdeki bir Papa’ya suikast düzenleneceği bilgisidir. Bu yüzden her ayın 13. gününde özel güvenlik önlemleri alınır. Tüm önlemlere karşın tarihler 13 Mayıs 1981 gününü gösterdiğinde, Mehmet Ali Ağca Papa 2. John Paul’a bir suikast girişimi düzenler ve 3 el kurşun sıkar. Elinden ve karnından yaralanan Papa acilen hastaneye kaldırılır. Ameliyatı başarılı geçen Papa hayatta kalır ancak kehanet yine de tutmuştur. Papa’ya göre sağ kurtulmasının nedeni Hz. Meryem’in kendisine yapılan bu suikast girişimini Fátima’nın üçüncü sırrı olarak kendisine çok önceden haber vermesiydi. Papa’ya göre Hz. Meryem’in haber verdiği bir kehanet asla yanlış çıkamazdı, bu yüzden suikastı önlemenin bir yolu yoktu ancak yine Hz. Meryem’in merhameti sayesinde kurtulabildi. Yıllar sonra Papa 2. John Paul, Mehmet Ali Ağca’nın tabancasından çıkan ve vücuduna isabet eden o kurşunu, Fátima’da bulunan Meryem Ana Heykeli’nin baş kısmındaki altın kaplama taça yerleştirilmesi için Portekiz’e gönderdi. Bugün o kurşun heykelin içindedir. Bir gün Fátima’yı ziyaret ederseniz Hz. Meryem Heykeli’ne bakarken bu ayrıntıyı unutmayın. Günümüzde Z kuşağı Portekizli gençler bu olaya şüpheyle yaklaşırlar. Onlar için esas ve tek mucize güneşe çıplak gözle 10 dakikadan fazla baktığını iddia eden insanların kör olmayışıdır. Öte yandan orta yaş ve üstü Katolik Portekiz halkı için Fátima’da gerçekleşenler tartışmasız bir mucizedir. Her yıl milyonlarca inançlı Katolik, Hz. Meryem’in çobanlara ilk göründüğü yerde yapılan Portekiz’in en büyük kilisesini ziyaret eder ve hacı olur. Fátima şehrinin nüfusu sadece 10.000 kişidir ancak her sene 4 milyon insan Portekiz’i ve bu küçük kasabayı hacı olmak ümidiyle ziyaret eder. Bir dine inanın veya inanmayın bir şeyi kabul etmemiz gerekir. Salazar’ın yıllar önce keşfettiği ve dile getirdiği şey bugün bile gerçekliğini korumaktadır. Din insanları yönetmede ve yönlendirmede her zaman çok güçlü bir araç olmuştur.