Fatih hocanın damgası!
Galatasaray rahat kazanacağı maçın bir puanını Trabzonspor’a hediye etti. İki gol atan bir oyuncu neden oyundan alınır ki? “Hoca, perşembe günü oynanacak Avrupa kupası maçını düşünerek bu hamleyi yaptı” deniyor. Eldeki kuş bırakılıp, daldaki kuşun peşinden gidilir mi?
Tesadüf bu ya Trabzonspor-Galatasaray maçı öncesi Eduardo Galeano’nun, “Gölgede ve Güneşte Futbol” kitabını karıştırıyordum.
Şöyle bir tanımlama yapmış:
“Teknik adamlar, futbolun bir bilim, sahanın da bir laboratuar olduğunu düşünürler. Yöneticiler ve taraftarlar ise ondan Einstein kadar zeki ve Freud kadar ince olmasını istemekle kalmazlar, aynı zamanda Lourdes Meryem’i gibi mucizeler yaratmasını ve Gandi gibi sabırlı olmasını da beklerler.”
Fatih Terim’den, Einstein, Freud ya da Gandi olmasını beklemek hakkım değil ama bir taraftar olarak, tuttuğum takımın hocasının bu isimleri biliyor olması hoşuma gider.
NEREDE O ÖZELLİKLER?
Zeka, ihtiyaç olduğu anda o ihtiyacı giderecek hamleler yapmak; incelik, takımın lehine de olsa rakibine yapılan haksızlığa karşı çıkmaktır. Sabır ise duyduğun güvenin ödülüdür.
Trabzonspor- Galatasaray maçı, en azından Fatih Terim açısından bu üç kavramı hatırlatma ihtiyacı duyulmayan bir maç oldu.
Neden?
Galatasaray rahat kazanacağı maçın bir puanını Trabzon’a hediye etti; tıpkı daha önce Kasımpaşa’ya hediye ettiği gibi.
Takım iyi oynarken, birden bire bir elin dokunup, takımı bozması başka nasıl açıklanabilir ki?
Kasımpaşa maçında da öyle olmuştu, Trabzon’da da öyle oldu.
İyi oynayan Emre’yi ve Trabzon’un sağ tarafını felç eden Morutan’ı çıkartıp yerine Aytaç’ı ve Babel’i almak nedir?
Bu değişikliklerle birlikte 10 kişi oynayan Trabzon, birdenbire 12 kişi oldu.
Galatasaray ise Babel’in aklından geçenleri yapmasına izin vermeyen yaşlı bedeni ve futbolun henüz elifbasında olduğu hissini uyandıran Aytaç’ın “avare kasnak” oyunu nedeniyle 10 kişiye düşüverdi.
Şaka gibi!
Çıkartılan oyuncuların sakatlıkları yok; takım bir düzen tutturmuş ve tutturulan düzenin en önemli iki halkası oyundan çıkartılıyor, başka nasıl tarif edilebilir ki?
ELDEKİ KUŞ MU, DALDAKİ KUŞ MU?
Oyuncu değişikliği neden yapılır?
Sakatlık gibi özel bir durum söz konusu değilse oyuncu değişikliği, yapan takımın aleyhine sürmekte olan maçın gidişatına müdahale etmek için yapılır.
Öyle miydi?
Gidişat Galatasaray’ın aleyhine miydi?
Tam tersine; Galatasaray duruma hâkim ve Trabzonspor zorlanıyordu.
Morutan önceki üç maçta 90 dakika top oynayan İsmail Köybaşı’nı hallaç pamuğu gibi dağıtınca, Abdullah Avcı ilk yarının bitmesini bile beklemeden Köybaşı’nı oyundan aldı.
Galatasaray’ın değişikliği öyle mi?
Hayır.
Peki iki gol atan oyuncu neden oyundan alınır?
Nedenini ancak tahmin edebiliriz!
Deniyor ki “Fatih Hoca, perşembe günü oynanacak Avrupa kupası maçını düşünerek bu hamleyi yaptı.”
Böyle bir futbol aklı olabilir mi?
Bir sonraki maçı düşünerek, elindeki maçı bırakmak akıl kârı mı?
“Eldeki kuş bırakılıp, daldaki kuşun peşinden gidilir mi?”
Bir süredir Fatih Terim’de gözlemlediğimiz bir başka problem var; Fatih hoca nedense rakip takımın hocalarıyla kendisi arasında bir kıyaslama yapıyor ve başarılarla dolu geçmişi, hocanın yeterince motive olmasını engelliyor.
Kendisini yeterince maçlara veremiyor; dolayısıyla maçlardaki eksikliği okuyamıyor.
Hırsını, kazanma azmini rafa kaldırmış; bir çeşit Nirvana’ya ulaşmış gibi.
Öte yandan aklın alması zor ama sanki takım öne geçince ve takımın içinde her maç başka bir oyuncu maça damga vurmaya kalkışınca Fatih hoca inisiyatifi elinden kaçıracakmış gibi bir telaşa düşüp hemen takıma müdahale ediyor.
İyi oyuncuları çıkartıp, yerine vasatları alması acaba hocanın kendisinde nükseden maça damga vurma isteğinin önüne geçememesi olabilir mi?