Yeniden Refah Partisi, cumhurbaşkanlığı seçimine ilk önce bağımsız gireceğini açıklamıştı. Bu kapsamda partinin genel başkanı Fatih Erbakan cumhurbaşkanı adayı olmuştu. Erbakan sonrasında adaylığını geri çekerek AK Parti'nin kurduğu cumhur ittifakında yer almıştı.
31 Mart yerel seçimlerindeyse parti, ittifaktan ayrı seçime girdi. Parti, seçimde 60 belediye kazandı. Ancak son dönemde bazı belediye başkanları partiden istifa ederek AK Parti'ye geçti.
Erbakan, T24'ten Cansu Çamlıbel'e konuştu.
Bir erken seçimin gelebileceğini belirten Erbakan 'AK Parti ile bir daha asla' dedi.
Erbakan'ın dediklerinden öne çıkanlar şöyle:
*“Başımızı örtersek, cuma namazına gidersek, muhafazakâr ve dindar oluruz” gibi bir düşünce. Ama kalbimize bu inmemiş. Demek ki dindarlık dilimizde. Maalesef bugün iktidardaki kadrolar yolsuzluk ve rüşvet gibi birçok suiistimallerle, adaletsizlikle suçlanıyorlar. Oysa aynı insanlar senede üç kere umreye giden, nafile ibadetlerini bolca yapan, eşleri başörtülü, kendileri imam hatip mezunu kişiler. Demek ki orada olan şekilden ibaret bir İslam anlayışı, bir ahlak anlayışı.
'İmzalamayız dediler'
*Bizim ittifaktan biz çıktık, diğerleri devam ediyorlar ama gelişmeler ne getirir bilmiyoruz. Tabii orada şu var. 14 Mayıs'a gittiğimiz günlerde görüşüne değer verdiğimiz insanlardan ve halkımızdan bize “Sizin kritik bir oyunuz var. Sizin desteğinizle CHP iktidarının gerçekleşmesi durumunda, sizin elinizle yıllar sonra yeniden CHP'li bir Cumhurbaşkanı Türkiye'de iş başına gelecek. Bu insanlar sizin babanızın öğrencileri. Birçoğu Milli Gençlik Vakfı'nda yetişmiş. Erbakan Hoca ile belki sizden çok anısı olan insanlar. Sonuçta 15-20 sene öncesine kadar hep beraberdik. Siz eleştirdiğiniz konularda taleplerinizi ortaya koysanız, bir mutabakat sağlanması halinde AK Parti yöneticileri de yanlışlardan kurtulmuş olsa hem de milletin faydasına bir iş yapılmış olsa. CHP'ye iktidarı teslim etmek yerine, babanızın eski dava arkadaşlarının yanlışlardan dönmelerine vesile olun. Sizin iktidara gelmeniz çok zaman alabilir” dediler. Biz de yaptığımız istişarelerin sonunda ekonomi, dış politika, sosyal politikalar alanındaki kırmızı çizgilerimizle ilgili hususları bu mutabakat metnine yazdık. Tabiri caizse onlara bir zeytin dalı uzattık. Hem kendileri kurtulsunlar hem millet kurtulsun yanlışlardan diye son bir çıkış yolu gösterdik.
*Biz de onun o mantığıyla hareket ettik ve dedik ki; “Bunlar en azından bu yanlışlardan, bu vebalden geri dönsünler.” Bizim istediklerimiz de belli. Borç, faiz, zam, vergi ekonomisi yerine, üretime, istihdama, ihracata dayalı bir ekonomi modeli istiyoruz. Kaynakların imtiyazlı holdinglere aktarılması yerine halka aktarılmasını, dış politikada da D-8'in canlandırılmasını istiyoruz. Sosyal politikalar alanında da ailenin korunması, ahlaki ve manevi kalitesi yüksek bir neslin yetiştirilmesi için adım atılmasını istiyoruz. Mutabakat metnine de bunları yazdık. İlk önce ‘imzalamayız’ dediler. O zaman biz de biliyorsunuz cumhurbaşkanı adayı olduk. İmzaları topladık, 70 bin imzaya geldik ki 100 bin imza da toplanacaktı. Onlar sonradan “Biz mutabakatı imzalıyoruz” deyince, biz de milletin selameti için kabul ettik.
AK Parti geri adım attı
*Tam tersine AK Parti tarafı geri adım attı. Biz çizgimizde sabit kaldık. Biz cumhurbaşkanı adayı oluyorduk, ittifaka girmiyorduk. Sonradan 'imzalayalım' dediler, adaylığımızı geri çektik. Ama günün sonunda maalesef bu son şansı da ellerinin tersiyle ettiler. Çünkü bırakın o mutabakat metnine uymayı oradaki yazılanların tam tersine işler yapılıyor. Vergiler artıyor, borçlanma artıyor, faiz ödemesi artıyor, zamlar artıyor. Fakir daha fakir, zengin daha zengin oluyor. Yani aynı tas, aynı hamam devam ettiler. Böyle bir tabloda da bizim tabii onlara daha fazla destek olmamız mümkün değildi. O nedenle şimdi müstakil olarak yola devam ediyoruz.
'AK Parti ile bir daha asla'
*(“AK Parti ile bir daha asla” diyebiliyor musunuz sorusu üzerine) Diyebiliyoruz, evet. Çünkü bizim çok samimi yaklaşımımıza, fedakarlığımıza ve ortada milletin huzurunda imzalanan bir mutabakat olmasına rağmen bunların hepsi hiçe sayıldı. Bu da bizim güvenimizi tamamen sarstı. O nedenle de bundan sonrası için bir birliktelik olması ihtimalini görmüyoruz.
*2026 yılının ilkbaharında veya 2025'in sonbaharında bir erken seçim olabilir. Bir, bir buçuk sene içerisinde bir erken seçimde bir değişim olmasının Türkiye'nin faydasına olacaktır. Milletin de beklentisi bu yönde.