Bugün bir Türk aktör isterse Oscar alsın, asla Cüneyt Arkın kadar ünlü olamayacak. Tabii dünyada da bir şarkıcı Michael Jackson kadar ünlü olamayacak. Küreselleşme sayısız beğeniye göre farklı anlatılar, sanatçılar karşımıza çıkaracak.
Loading...
Ünlü Aktör Cüneyt Arkın’ın ölümü Türkiye’de neredeyse herkesi üzdü. Ölümünün ardından sanat, siyaset, spor, iş dünyası üzüntülerini bildiren açıklamalar yaptılar. 1937 doğumlu Cüneyt Arkın başka bir dünyanın insanıydı. Türkiye’nin daha az karmaşık olduğu, gündeminin tek, sahnesinin biricik olduğu zamanların insanıydı.
Röportajlarında, açıklamalarında kendi kuşağındaki birçok sinemacı gibi Kemal Tahir, Halit Refiğ çizgisinin etkisi görülürdü. Çektiği tarihi filmlerle daima sağ kesimin sevgisini kazansa da sola da asla kapalı birisi değildi. Hatta sol milliyetçi, koyu devletçi bir figürdü denilebilir Cüneyt Arkın için. İslami kesime de açıktı. İhlas grubuyla yakınlaştığı bir dönem oldu. Tek tek filmlerine bakılırsa, Selahaddin Eyyubi’yi de Şeyh Şamil’i de canladırdı. “Güneş Ne Zaman Doğacak” sağ milliyetçi filmlerinin yanında Komiser Cemil serisi ya da Maden gibi sol çizgide filmleri de vardı. Kendisi gibi eski zaman ünlülerinin çoğundan kolayca AKP iktidarına yakınlaşarak pozisyon alabilecekken bunu yapmamış olmasını bugün vefatının ardından çok sayıda muhalif hatırlıyor.
Cüneyt Arkın’ın ardından yapılacağı gibi değerlendirmeler birçok ünlü için yapılacaktır. Herkesin olduğu gibi onların da sevenleri ve sevmeyenleri olacaktır. Arkın’ın asıl adı, sineması, kişiliği, siyaset ile ilişkisi derinlemesine tartışılacaktır. Bilenler şair zamanlarını, öykücülüğünü hatırlayacak, kimileri ile alkol ile verdiği mücadeleyi hatırlayacaktır. AKP döneminde iktidarla gereğinden fazla samimi olmaması kimimize yetecek, kimimize ise yetmeyecektir. Bu farklılıklarda da sorun yoktur.
ORTAK REFERANS
Biz onu beğensek de beğenmesek de Cüneyt Arkın Türkiye’nin ünlüsü. Ortak bir referans noktası. Onun başına konacak sıfatları, onun ardından söylenecek sözleri seçmekte özgürüz. 2022’de artık bu ortak referans noktaları hızla tükeniyor. Bir insanın ünlü olması demek, çok sayıda insanın ortak bir tahayyül dünyasına sahip olması demek. Aynı filmleri izleyen, aynı esprilere gülen, aynı müzikleri dinleyen insanlar olmalı ki birileri de ünlü olabilsin. Zevklerin ve beğenilerin çeşitlendiği ve kişiselleştiği, algoritmalar aracılığıyla da yankı odalarının kurulduğu günümüz dünyasında ortak bir beğeninin ürünü kimliklerin sayıları da güçleri de azalıyor.
90’lardaki pop müzik patlaması sırasında popçular eleştirilse de herkes tarafından bilinirler ya da bilindikleri varsayılırdı. Beğeni de olmasa da eleştiride bir ortaklık sağlanabiliyordu. Bugün bu yazıyı okuyanların adlarını bile bilmediği Türkçe Rap yapan müzisyenler Youtube'da 100 milyonu aşan görüntülenmelere ulaşmış durumda. 2022 Türkiye’sinde temas noktaları artsa da farklı toplumsal kesimlerin gündemleri, beğenileri eskisinden çok daha ayrışmış durumda. Zengini, fakiri, kuzeylisi, güneylisi, dindarı, seküleri, Sünnisi, Alevisi, Kürdü, Lazı aynı filmleri izleyip, aynı şarkıları dinlediğimiz, aynı takımları tuttuğumuz zamanlar geçiyor. Eskiden aynı gazeteleri okumayanlar aynı gazeteleri eleştiriyordu. Beğenide buluşmayanlar, eleştiride yaklaşabiliyordu.
[1] Referansların ayrıştığı niş marketlere hitap eden dillerin ve eserlerin öne çıktığı bir dönemdeyiz. Bugün bir Türk aktör isterse Oscar alsın, asla Cüneyt Arkın kadar ünlü olamayacak. Tabii dünyada da bir şarkıcı ne kadar başarılı olursa olsun; Michael Jackson kadar ünlü olamayacak. Küreselleşme artık dünyayı tek bir standart anlatı ile müzik ile sanat ile kavrayamayacak. Tersine küreselleşme ile sayısız farklı beğeniye göre farklı anlatılar, sanatçılar karşımıza çıkacak. Küreselleşme ortak bir beğeni kurmaktansa çapraz, melez beğenilerin ortaya çıkmasını sağlayacak ve sağlamakta.
RENGARENK GELECEK
Cüneyt Arkın’ın da spotların önünden çekildiği dünyamızda tartışmaların daha sert ayrışmaların daha derin olacağını ama farklılıkların da eskisine nazaran çok daha fazla noktada temas etmek zorunda kalacaklarını unutmamak gerekir. Tüm Türkiye’de Pride’ların, Onur Yürüyüşleri’nin yasaklandığı yüzlerce gencin ve çocuğun sadece kutlama yapmak için yan yana gelmesinin engellenmeye çalışıldığı bir hafta geçirdik. Yüzlerce gencini ve cocuğunu elde jop kovalayıp sabahın ilk ışıklarına kadar nezarethanelerde bekleterek yitirdikleri geçmişi tekrar kuracaklarını sananlar yanılıyorlar.
Eski dünyamızın bir parçası olan Arkın, “Asla oynamam dediğiniz bir rol var mı?” sorusuna "Eşcinseli oynamam. Biz Anadolu çocuğuyuz." diye cevap veriyordu. Bugün bu farklılıkları reddetmek ne kadar zorlaşmışsa; yarın imkânsız hale gelecek.
Eski dünyamızın bir parçası olan Arkın, “Hiç asla oynamam dediğiniz bir rol var mı?” sorusuna "Genelde 'Hayır' demez oyuncu. Bir teklif gelince zaten başlar hayal kurmaya, o kişiyi düşünmeye. Ama mesela Recep İvedik rolünü dünyayı versen oynamazdım. Ya da bir eşcinseli, bir kadını oynamam. Yaptığın işin sana yakışması lazım. Biz Anadolu çocuğuyuz." diye cevap veriyordu. Bugün bu farklılıkları reddetmek ne kadar zorlaşmışsa; yarın imkansız hale gelecek. Gelecekte daha karmaşık bir Türkiye çıkacak karşımıza. Eski kalıplar, ezberler ve alışkanlıklar geleceğin sorunlarına cevap veremeyecek. Aksine çelişkilerin ve sıkıntıların derinleşmesine hizmet edecekler. Cüneyt Arkın’ın ardından saygıyla geçmişin ne olduğunu ne kadar iyi anlarsak belki de geleceğimizle de kavga etmeyi bırakırız diye umalım. Geçmiş geleceğimize bağlanmış bir pranga değil, ortaklıkların ve bilgeliğin türediği bir zemin olmalı.
---
[1] https://www.politikyol.com/sandik-neyi-cozmeyecek/