Loading...
İktisatçılar açısından cari açık bir dengesizlik hâlidir ve hiçbir koşulda sürdürülebilir bir durum değildir. Dolayısıyla cari açığın bir iktisatçı açısından savunulabilir yanı yoktur.Evet, üzmüştür… Zira Sayın Ege Cansen ülkemizdeki yönetim bilimleri alanındaki uygulamalara değerli katkıları olmuş çok iyi bir “işletmecidir”. Yıllarca özel işletmelerde çalıştığı görevlerde ülkemizdeki yönetim bilimlerine ait pratiklerinin oluşturulmasına büyük katkıları olmuş birisidir. Kendisi kamuoyunda iktisat konusundaki yaptığı yorumlarıyla bilinmesine rağmen, benim gibi ülkemizdeki işletmecilik tarihi ve işletmelerde kurumsallaşma süreçlerine ilgi duyan bir akademisyen için Ege Cansen ismi Türk özel sektöründe önemli bir yer teşkil eder. Bu katkıları dolayısıyla büyük bir saygıyı hak eden birisidir. Buna şüphe yok. Dahası Ege Bey’in iktisadi konulardaki yorumlarını çok daha değerli yapan, onun yıllarca işletme pratikleri içinde bu uygulanan iktisadi kararların mikro düzeyde etkilerini, sonuçlarını görebilmiş olmasıdır. Bu kayda değer bir tecrübe ve bilgelik kazandırmıştır kendisine. İktisatçılar açısından cari açık bir dengesizlik hâlidir ve hiçbir koşulda sürdürülebilir bir durum değildir. Dolayısıyla cari açığın bir iktisatçı açısından savunulabilir yanı yoktur. Konjonktürel olarak, geçici olarak ortaya çıkabilir, ama hiçbir zaman kalıcı olamaz; olması istenemez. Zaten cari açıkların sürdürülebilmesi ya dış finansmanı kullanmayı gerekli kılar ki, bu da uzun süreli bir finansman yolu değildir. Bu finansman bulunamadığı zaman da dengelenmenin yegâne yolu ülkedeki göreli fiyatları yeni koşullara göre yeniden ayarlamaktır. Bu şekilde bir iktisatçı açısından cari açığın dengelenmesi için miktar ve fiyat ayarlamasından başka hiçbir yol yoktur. Yani ya harcamayı kısacaksınız ya da fiyatları ayarlayarak yabancı mal kullanımını pahalı yapacaksınız. Elbette ülkemizin cari açık vermeyecek bir harcama ve üretim yapısına sahip olması bu sorunun kökünden giderilebilmesi için gerekli en önemli koşuldur. Ancak bunun kısa dönemde yapılabilmesi mümkün değildir. Bu kapsamlı, hedefleri olan bir sanayileşme politikasının oluşturulmasıyla mümkündür.
Bunların tümünün tersine çevrilebilmesi ise Türkiye ekonomisini dış ticarette fazla veren bir ekonomiye dönüştürmektir. Hatta bu durumda TL’nin değer kazanmasından bile bahsedilebilir.Şimdi son söyleneceği başta söyleyelim… Para ve faiz politikası ile ülkenin reel sektörünün deforme olmuş yapısındaki sorunları çözemezsiniz. Sadece “durumu” kurtarırsınız… Birinin böyle bir iddiası var ise boşunadır; para politikasına gereğinden fazla önem yüklemiş olursunuz. Diğer bir önemli husus ise para politikası tek başına değil, ekonomideki harcama politikası ile birlikte düşünmek anlamlıdır. Zira para politikası aslından harcama politikasının finansmanının nasıl yapılacağının bir cevabıdır. Bu finansmanın bir kısmı dışarıdan doğrudan kaynak talebi ile karşılanırken, bir kısmı da fiyat ayarlamalarıyla talebin yurtiçi üretime yönlendirilmesiyle gerçekleştirilebilir. Kur bu anlamda kritik öneme haiz bir parametredir ekonomide. Kurlarda ne kadarlık artışa tahammül edilebileceği ise ekonominin borç yüküne ve borçlanma kapasitesine bağlıdır. Bunların tümünün tersine çevrilebilmesi ise Türkiye ekonomisini dış ticarette fazla veren bir ekonomiye dönüştürmektir. Hatta bu durumda TL’nin değer kazanmasından bile bahsedilebilir. Ülkemizdeki iktisatçılar bu gerçekleri sıkça vurgulamasalar da bugünkü iktisat politikalarını eleştirirken üstü kapalı olarak bu gerekçeleri dikkate almaktadırlar. Şahsen benim bundan şüphem yok. [1] Bu yazıdaki görüşler Ege Cansen’in aşağıda künyeleri verilen yazılarındaki görüşlerine dayanmaktadır. https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/ege-cansen/iktisatci-once-iktisatcidir-6754053/ https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/ege-cansen/cari-acik-sampiyonu-akp-neden-cari-acik-dusmani-oldu-6788508/ https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/ege-cansen/bilimde-nas-olmaz-6816008/