Etkin olmayan politikaları maskeleme aracı: “Hepimiz aynı gemideyiz”

Abone Ol
Gemi metaforunun arkasında basitçe ikili bir amaç mevcut. Birincisi izlenen politikalara gönüllü desteğin sağlanamadığı durumlarda korkutarak destek toplamaya çalışmak, ikincisi ise izlenen politikanın etkinsizliğini maskelemek.

Loading...

Gemi metaforu, geçmişten bugüne hükümet yetkililerinin en sık kullandığı metaforlardan biri. Bu metafor daha çok ekonomik olumsuzlukların yaşandığı dönemlerde karşımıza çıkıyor. Hükümet yetkilileri ekonominin kötüye gittiği zamanlarda sıklıkla “hepimiz aynı gemideyiz; gemi batarsa hepimiz batarız, hep birlikte boğuluruz” sözünü dile getiriyor. Peki bu sözleri hangi bağlamda yorumlamak gerek? GEMİ METAFORU ÖRTÜK AMAÇLARA SAHİP Gemi metaforunun arkasında basitçe ikili bir amaç mevcut. Birincisi izlenen politikalara gönüllü desteğin sağlanamadığı durumlarda korkutarak destek toplamaya çalışmak, ikincisi ise izlenen politikanın etkinsizliğini maskelemek. Ekonomik birimler bazen diğerkâmlık özelliği gösterse de çoğu zaman -özellikle iktisadi sorunların yoğun olduğu dönemlerde- kendi bireysel çıkarları doğrultusunda hareket edebilirler. Örneğin tasarruf sahipleri enflasyonist dönemlerde tasarruflarını düşük faiz getirisi sağlayan Türk lirasında tutmak yerine, döviz, altın, araba, ev, arsa gibi alternatif yatırım araçlarında değerlendirebilir. Bunun sonucunda bu yatırım araçlarının fiyatları, dolayısıyla getirileri artar. Elde edilen getiri her ne kadar artsa da aslında tasarruf sahiplerinin büyük bir kısmının ana amacı, tasarruflarını enflasyona karşı korumaktır. DÜŞÜK FAİZ POLİTİKASI DÖVİZ KURUNDAKİ ARTIŞIN ANA NEDENİ Türkiye’de de benzer bir süreç yaşanıyor. Hükümet, faizleri nedeni belirsiz bir şekilde yapay olarak düşük tutuyor. Tasarruflarını Türk lirasında değerlendirenlerin reel getirileri azaldığından bu kişiler paralarını alternatif yatırım araçları arasında alması, satması, tutması ve koruması en kolay olan dövize yöneltmeyi tercih ediyor. Bunun sonucunda da doğal olarak döviz kuru artış gösteriyor. Döviz kuru, enflasyonist dönemlerde üstlendiği çapa vazifesi ile birçok varlığın fiyatının da ana belirleyicisi. Bu nedenle kur artınca diğer alternatif yatırım araçlarının da fiyatları artıyor. Hükümet kurdaki artışı frenlemek için bu kez hem arka kapıdan döviz satışı türünde çeşitli yan yollara sapıyor hem de makro ihtiyati tedbirler adı altında bir dizi karar açıklıyor. Ancak bu kararlar da topluma yeterince güven veremediği için dövize olan talebin önünü almaya bir türlü yetmiyor. Bu kez devreye gemi metaforu giriyor ve dövize olan talep, “örtük tehditlerle” durdurulmaya çalışılıyor: “Eğer elinizdeki paralarla döviz satın almaya devam ederseniz hep birlikte batacağız”. GEMİNİN SU ALMASININ NEDENİ ROTANIN HATALI OLMASI “Hepimiz aynı gemideyiz” ifadesi aslında hükümetin döviz talebi selinin önünde durmada ne derece zorlandığının ve izlenen politikaların ne derece etkisiz kaldığının bir itirafı. Düşük faiz politikası ile bu geminin kayalıklara doğru sürüklendiği ve su yüzeyine yakın yerlerdeki kayalara çarparak su almaya başladığı aşikâr. Açıklanan her bir makro ihtiyati politika, o esnada ortaya çıkan çatlakları kapama ve geminin su almasını engelleme amacı güdüyor. Gemi kayalıklarda yol almaya devam ettikçe, yeni çatlakların ortaya çıkması kaçınılmaz. Kaldı ki mevcut çatlakların kontrol altında tutulabileceğinin de bir garantisi yok. Şunu açıkça belirtmek gerekir ki izlenen rota kesinlikle doğru bir rota değil. Gemi hızlıca güvenli sulara çekilmeli ve hasarların giderilmesi için bir an önce önlemler alınmalı. Aksi durumda yüksek maliyetli sonuçlarla karşılaşmamız içten bile değil. Bu beklentilerimizin arkasında iktisadi ilişkilere ilişkin bilgi düzeyimiz ve mevcut iktisadi duruma ilişkin gözlemlerimiz yatıyor. Bu nedenle bu ifadelerin felâket tellallığından ziyade sorumluluk sahibi olma bilincinin bir sonucu olduğunu gözden kaçırmamak gerek.