Loading...
- “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz (ülke soyuluyor, soyuluyoruz, yaşadığımız yoksullaşmanın temel nedeni de bu, ama böyle gitmez), çözüm için bize katılın, beraber çözeceğiz”.
- İktidarda kalmak için korku ve karmaşa iklimi yaratmaya çalışıyorlar, çalışacaklar. Korkmayın. Umudunuzu yitirmeyin. Birlikte olursak yenebiliriz.
- Bana güvenin, herkesin hakkını hukukunu koruyacağım, tek adam olmaya da çalışmayacağım, beni denetleyebileceksiniz, “bizi özgürce eleştirebileceksiniz.” Mutlaka denetleyin.
Antidemokratik bir iktidara karşı başarılı olmak aynı anda hem rest çekmeyi hem de birleştirici ve uzlaştırıcı olmayı gerektiriyor. Ama bu kolay değil.Maltepe’de verilen doğru mesajları bütünleştiren bir hikâye henüz oluşma sürecinde. Siyasal mesajlar bir öykünün parçası olarak daha inandırıcı, akılda kalıcı ve etkili olabilirler. Mesajlar arasındaki çelişkiler de böyle çözülebilir. Ama önce 9 Temmuz 2017’den 5 yıl sonraki İkinci Maltepe’nin doğrularını tartışalım. Maltepe’nin Doğruları
- Katılım yüksekti. Halktan kadın ve erkek konuşmacılara yer verilmesi, onlar konuşurken Kemal bey’in, eşi Selvi Hanım (ve diğer parti yöneticilerinin) podyumun aşağısında ve halkın arasından izlemeleri özlediğimiz ve “halka balkondan bakmayan” ayrıntılardı. Profesyonel bir organizasyon vardı.
- Kemal bey’in söyledikleri doğru. Haklı. Gerçekten de soyuluyoruz. Ve Kemal bey adaleti ve hesap vermeyi savunuyor. Bunları da yeni söylemiyor: 2017 Adalet Yürüyüşü ve ardından Birinci Maltepe mitinginden beri söylüyor Hatta ulusal siyasette ilk isim yapmaya başladığı, bundan neredeyse onbeş sene önce, 2008-2009 yıllarından beri söylüyor.
- “Partileri bile kapatmaya hazırlanıyorlar,” buradan ancak beraber hareket ederek çıkabiliriz demesi. Yani olağanüstü bir siyasete davet etmesi.
- Korku duygusuna karşı umut ve birlikten gelen güç duygusunu koymaya çalışması.
- Gençlere ve kadınlara özel vurgu yapması.
- Diğer tüm önemli partililer yanında Canan Kaftancıoğlu, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş da oradaydı. Canan Hanım’ın ön plana çıkmaması, isimler yerine ekip çalışmasının ve ortak hareketin vurgulanması gereken bugünlerde kendi adına erdemli bir artı puandı.
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş da oradaydı. Canan Hanım’ın ön plana çıkmaması, isimler yerine ortak hareketin vurgulanması gereken bugünlerde kendi adına erdemli bir artı puandı.
- Kemal Kılıçdaroğlu kişiliği açısından ve olası bir Cumhurbaşkanı adayı olarak, belki Mansur Yavaş gibi, tarafsız olmak ve herkesin hukukunu korumak, tek adam olmaya çalışmamak, 6’lı Masa’daki diğer liderlerle diyalog ve onlarla rekabet etmemek gibi başarı kriterlerinde ön plana çıkıyor. 6’lı Masa’nın ortak cumhurbaşkanı adayını belirlerken, mutlaka kazanma potansiyeli ve kamuoyu yoklamalarını göz önüne almanın yanında bu kriterleri de göz önüne alması önemli olacak.
- Kemal Kılıçdaroğlu’nun topluluğa konuşmaları sırasında bir tarzı veya alışkanlığı dikkat çekiyor. Önemli, kitleyi heyecanlandıran sözlerinin ardından konuşmasında spontane bir es vererek, ve onlara bakarak, kitlesine alkışlamak, slogan atmak, enerjisini dışa vurmak fırsatı vermiyor. Yani kitlesiyle diyaloğa girmek ve organik bağ kurmak için zaman ayırmıyor. Aksine adeta onlara “durun heyecanlanmayın” der gibi konuşmasına devam ediyor. Bu, bürokratik bir tavır ve karizmatik siyaset ve güven inşası açısından bir zayıflık olarak görülebilir. Buna bir sonraki yazımda değineceğim. Ama olumlu yönü de unutulmamalı. Kemal bey bu tarzıyla hakikaten de popülerliği ve yüceltilmeyi öncelemeyen bir siyasetçi görünümü veriyor. Adeta bir akademisyen gibi öncelikle sözlerinin anlaşılmasını ve dinlenmeyi önemsiyor. “Size önemli bir şeyler söylemek istiyorum ayrıntıları kaçırmayın” diyor. Bu niye mi olumlu olabilir? Karizmatik ve egosu aklını aşan liderlerden az mı çektik? Eşkıyayı da başımıza onlar sarmadı mı hep? Dünyadan bir örnek vermek gerekirse eğer, Britanya ve İşçi Partisi için karizmatik, havalı, varlıklı ve iddialı Tony Blair mi yoksa mütevazı, bürokrat tavırlı ve söz anlatıp iş yapmaya çalışan Gordon Brown mu daha hayırlı işler yaptı, yapabilirdi? Basitleştiriyorum hiç kuşkusuz. Ama Blair karizması sayesinde halkına yüzbinlerce insanın hayatına mal olan Irak’ın işgalini ve Brexit ile sonuçlanan toplumsal psikolojinin önemli müsebbipleri arasında sayılabilecek neoliberal politikaları pazarlayabildi. Ya da kandırabildi mi desek?
- “Bana çok iyi kalplisin, kibarsın ama… diyen vatandaşlarımız oluyor. Saygı duyuyorum ancak celladımıza benzeyerek mi değişim getireceğiz bu ülkeye?” dedi. Haksız mı?
- Ulus devleti kuran CHP’nin lideri olarak “Kürtçemize dahi tahammül edemiyorlar” dedi.
- “Dindarı, dinsizi, sofusu, sufisi, Türkü, Kürdü, Arabı, Çerkezi, sağcısı, solcusu, liberali, milliyetçisi”ne adıyla çağrı yaparak “ülke elden gidiyor, birlikte olmak zorundayız” dedi.