PazarPolitik Sinema

Erşan Kuneri ve Cem Yılmaz

Abone Ol
Erşan Kuneri’nin temel bir hatası var: Bir insan seks filmi yıldızı olabilir ama bu o insanın ille de sürekli küfretmesini ve kadın cinselliğini dillendirmesini gerektirmez. Adam pornocudur ama işten sonra normal hayatına geri döner.

Loading...

Sanki binbir sevinçle bir uçanbalon aldım, bıraktım ipini uçsun diye, ama o uçmadı, uçamadı, düştü yere ayaklarımın dibine. Cem Yılmaz’ın son projesi Erşan Kuneri’yi bitirdikten sonraki ruh halim o çocuğunkinin bir benzeriydi. Baştan beri gitmeyen bir şeyler vardı ama Cem Yılmaz çok iyi bir komedyen olduğu için son âna kadar bekledim. Ve aradığımı hiç bulamadım. Tabii ki her izleme “özneldir”, benim beğenmediğimi bir başkası çok beğenebilir, insan kendi değerleriyle izler ama Cem Yılmaz’ın bundan önceki işleri ile Erşan Kuneri dizisi arasında ciddi bir fark olduğunu düşünüyorum. E ben değişmediğime, o filmleri hâlâ yer yer çok güzel bulduğuma göre burada bazı şeylerin eksik olduğunu kendi zaviyemden söyleyebilirim. Cem Yılmaz, daha önceki filmlerinde iyi yan karakterler yaratmayı başarmıştı: Gora’nın bir yan karakteri olan Erşan Kuneri de onlardan biri, Şerif Lloyd, Ahben… Evvela, Çağlar Çorumlu çok uğraşsa da Erşan Kuneri bu geleneği devam ettirememiş. Bir başka sebep de küfürlerin ve şakaların basitliği. “Boynuma dola”, “İranlı yönetmen Amin Feryadi”, “Doyamadım”… Tarihçi Hakan Erdem’in çok sevdiğim bir sözü var: “Dâhinin ister sokaktan gelme ister akademik tencerelerde pişmiş olsun, kendi dehasına bu kadar iman ettiği nokta çok tehlikelidir. Kendi alay ettiğine dönüşme ihtimali ense kökünde bekler.” Senelerce çok da haksız bir şekilde Cem Yılmaz’ın mizahını küfürden ibaretmiş gibi gösterenler olmuştu. Oysa değildi. Gösterileri hiç siyasi değil gibi gözükse de “generalin omzundaki galaksi” gibi şakalarda döneminin ilerisinde bir anti-militarizm savunuculuğu vardı. Cem Yılmaz’ın film ve gösterilerinden topluma hep bir “söz” kalırdı, o söz sahibinden kurtulup toplumun malı olarak anonimleşirdi. “Ner vereyim abime”, “… tahta!”, “param olsa da ben alsam”, “little little into middle”, “gerçi burada yapılmışı var”… Erşan Kuneri’de maalesef kendisinin çok gerisinde bir Cem Yılmaz bulmanın hayalkırıklığını yaşadım. Birkaç tipleme, birkaç sahne; hepsi bu. Ne akılda kalan bir söz ne insanı yakalayıp götüren bir karakter… Erşan Kuneri’nin temel bir hatası var: Bir insan seks filmi yıldızı olabilir ama bu o insanın ille de sürekli küfretmesini ve kadın cinselliğini dillendirmesini gerektirmez. Adam pornocudur ama işten sonra normal hayatına geri döner. Nasıl bir aşçının, celladın, polisin, terzinin mesleği haricinde de bir hayatı ve düzeni varsa, pornocunun da vardır. Mesela geçenlerde Yeşilçam’daki seks filmleri furyasında bir dönem oyunculuk yapmış bir aktris anılarını yazdı ve onun ne kadar başka yönleri olduğunu okuduk.
Düşünüyorum düşünüyorum, Cem Yılmaz’ın neden Her Şey Çok Güzel Olacak ve İftarlık Gazoz’un üstüne çıkabilmek için bir film yapmadığının sebebini bulamıyorum.
Cem Yılmaz, Erşan Kuneri’yi sürekli uçlarda yaşatmaya çalışmış ama onu öylesine seksten başka bir şey konuşamayan tekdüze biri haline sokmuş ki başarıyla yarattığı karakteri adeta öldürmüş. Tekdüze bir adamın hayatı da sadece seksten bahseden biri de anlatılabilir tabii, sinemanın, sanatın hiçbir sınırı yok ama o karakter yaşadığı müddetçe bunu başarmış sayılırsınız. Erşan Kuneri yaşamıyor, karikatür kalmış. Başta söylediğim gibi Karakomik’ler dahil Cem Yılmaz’ın filmlerinin hepsini izledim. Çok büyük yeteneğini basit şakalar ve parodiler yüzünden heba ettiğini düşündüm hep. Açlık Oyunları, Eşkıya, Matrix, şu bu… Filmler kötü mü, asla değil, ama bir de tamamen kendisinin olmayan iki filmi düşünün: Her Şey Çok Güzel Olacak ve İftarlık Gazoz. Türk sinemasının iki başyapıtı. Her Şey Çok Güzel Olacak, aynı dönemin filmleri Ağır Roman ve Eşkıya gibi yeni Türk sinemasının lokomotifi olmuştu. İftarlık Gazoz’da ise Cem Yılmaz’ın komedyenliği haricinde ne kadar yetenekli bir aktör olduğunu gördük. Peki, Cem Yılmaz neden bu yolda ilerlemiyor? Benim gördüğümü mutlaka o da görüyordur: Erşan Kuneri bu iki filmin de çok altında. İyi de neden yapıyor bunu? Kazanabileceği her şeyi çok genç yaşta kazanmış, yirmi küsur sene zirveden kalkmamış birinden söz ediyoruz. Üstelik Yeşilçam’a da büyük saygısı var, kendiyle sürekli o günler arasında bağ kuruyor. Arif V 216’yı düşünün, Pek Yakında’yı, bu dizideki mesajları düşünün… Ama bu bağı daha iyi bir film için bütün teknolojik ve maddi imkanları zorlamak olarak değerlendirmiyor, Her Şey Çok Güzel Olacak gibi, İftarlık Gazoz gibi bir film daha aramıyor. Cem Yılmaz, Erşan Kuneri’den çok daha iyilerini yapabilir. Erşan Kuneri’yi bu diziden katbekat iyi anlatabilir. Düşünüyorum düşünüyorum, Cem Yılmaz’ın neden Her Şey Çok Güzel Olacak ve İftarlık Gazoz’un üstüne çıkabilmek için bir film yapmadığının sebebini bulamıyorum.