Ana harcama grupları ve genel endekslerin büyüme oranları enflasyon konusunda bilgi sağlamakla birlikte, genel enflasyona alt harcama gruplarının etkisini görebilmek için harcama grubunun fiyat artış hızı ile sepet içindeki ağırlığı birlikte ele alınır. Ana harcama gruplarının artış hızları, bu harcama gruplarının tüketici sepeti içindeki payları ile çarpılarak ortalama (TÜFE temelli) manşet enflasyona etkileri Tablo 2’de verilmiştir. Türkiye geneli Nisan 2018 yıllık fiyat artışına; ulaştırma 2,75 yüzde puan etki ederken; gıda ve alkolsüz içecekler grubu 2,06 yüzde puan ve konut grubu 1,56 yüzde puanlık etkide bulunmuştur. TÜFE sepeti fiyatlarındaki yıllık artışların ulaştırma, gıda ve konut gruplarından beslendiği görülmektedir.
TÜFE endeksi öncü olmayan (gecikmeli) bir değişkendir bu nedenle politika yapıcılar geleceğe ilişkin tahmin konusunda çekirdek enflasyon adı verilen ve politika yapıcıların kontrolü dışında sayılabilecek harcama gruplarındaki değişim dışarıda bırakıldığında elde edilen enflasyon rakamlarını kullanırlar. Çekirdek enflasyon, genellikle işlenmemiş gıda ve enerji hariç endeksindeki yüzde artışı ifade eder ve enflasyonun eğilimi konusunda ipuçları verir. Enerji, gıda ve alkolsüz içecekler, alkollü içkiler ile tütün ürünleri ve altın hariç TÜFE endeksi nisan ayında %11,13 oranında artış göstermiştir. Çekirdek enflasyonun manşet (TÜFE) enflasyon değerinden yüksek olması enflasyon eğiliminin yukarı doğru olduğuna işaret etmektedir.
Yüksek Faiz ve Düşük Büyüme :Hangisi sonuç?
Faiz, ödünç verilebilir fonlar piyasasında fon arzı ve fon talebi tarafından belirlenen bir fiyattır. Dolayısıyla, ekonomide borç alma/verme maliyetini yansıtır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ekonomik faaliyetler borçla döndüğü için faizin yükselmesiyle firmaların borçlanma kapasitesi daralır ve büyüme yavaşlarken, faiz düştüğünde tersi olur. Faizi düşürmek için ya fon talebinin zayıflaması veya fon arzının güçlenmesi ile mümkün olabilir. Türkiye ekonomisinde kredi/mevduat oranları, devletin kredi garantileri dikkate alındığında fon talebinin oldukça canlı olduğu söylenebilir. Fon arzı tarafına bakıldığında ise ABD ve Avrupa merkez bankalarının sıkılaştırmaya geçmeye başlamaları gelişmekte olan ülkelere daha az sermaye girişine neden olarak fon arzı zayıflamaktadır. Bu ortamda faizlerin artması kaçınılmazdır. Faizlerin artması ise ekonomik büyümenin yavaşlaması ve işsizliğin artması anlamına gelecektir. Enflasyonun yüksek seyretmesi Merkez Bankasının sıkılaştırmaya zorlayacaktır ve faizlerin yükselişi sürecektir, özel sektör tasarruflarını arttıracak önlemler alınmadığı sürece faiz artışları sürecektir bu da büyümenin yavaşlaması ile sonuçlanacaktır.