Erkan Aktaş yazdı | Şeker Fabrikaları ve Özelleştirme
Özelleştirme Nedenleri ve Olası Sonuçları
Merkez ülkelerin Neo-Klasik iktisat politikalarla birlikte özelleştirme politikaları 1980’li yıllarda ön plana çıkmıştır. Özelleştirmeleri savunanların gerekçelerinin başında, mülkiyeti tabana yayarak ve devleti küçültmek ve verimliliği arttırmak gelmektedir.
Tarımdaki bir çok Kamu İktisadi Teşebbüsün (KİT) kuruluş amacı, üreticilere ucuz girdi sağlamak, ürünlerinin pazar sorunlarını çözmek, tüketicileri korumak ve istihdam sağlamak gelmektedir. Anayasamızda öncellikle belirtilen ve batıdan alınan sosyal devlet anlayışı, özellikle tarımı teşvik etmek, küçük çiftçileri korumak, insanlara ucuz mal ve hizmet sunmak, kârlı olmadığı için özel sermayenin itibar etmediği, kurulmaları uzun zaman ve büyük yatırımlar gerektiren alanlardaki boşluğu doldurmak, bazı sektörleri diğerleri aleyhine teşvik etmeyi hedeflemektir.
Özelleştirmeyle birlikte gündeme gelen KİT’lerin asıl işlevi ve kuruluş nedeni tipik bir kapitalist işletme gibi, kısa vadede azami kâr elde etmek olmayan işletmeleri, bunlar neden kâr etmiyor diye eleştirmek doğru değildir. Aynı zamanda, verimlilikten ne anlaşılması gerektiğiyle ilgilidir.
Türkiye’de Şeker Pancarının Önemi ve Özelleştirme Meksika Örneği
“Neoliberalizmin sonuçları, yoksullaşmış ve borçlandırılmış bir tarım sektörü ve çoğu kırsal kesimden olmak üzere yaklaşık 4 milyon Meksikalı'nın ABD'ye göçü oldu. Türkiye’de tarımsal nüfus hızla azalırken bu özelleştirme politikaları sonucu kentte geç Meksika’da olduğu gibi Türkiye’de de daha da hızlanmasına yol açabilir. Pankobirlik, Ülkemizde şeker pancarı tarımı yaklaşık 500 bin çiftçinin, yaklaşık olarak 3 milyon insanın hayatını etkilediğini belirtmektedir. Şeker pancarı, tarım ve sanayii kesiminde çok geniş istihdam olanağına sahiptir. Şeker pancarı bitkisel üreticileri yanı sıra, şeker sanayisinde çalışanıyla, alt sektör çalışanıyla ve aileleriyle birlikte toplam 10 milyona yakın insanımızı etkilediği de iddia ediliyor.
Türkiye’ de şeker sanayinin kuruluş amacı şekerin, üretim ve tüketim sürecini güvence altına almaktır. Bu sanayi, şeker pancarı tarımını geliştirerek tarım sektörünün gelişmesini sağlamakta, diğer yandan da şeker hammaddesi ile şekerli ürünler sanayinin gelişmesine öncülük etmektedir. Şeker sanayi ile halkımızın şeker ihtiyacının karşılanması yanında şeker sanayinin bir sürü yan ürünü üretilmesine katkıda bulunmaktadır.
2001 Şeker Yasası ve Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) Üretimi
Yeni şeker kanunu ile şeker pancarı ekim sahaları ve fiyatlandırması, ticareti gibi konularda tüm kesimlerin temsil edildiği kurul ile serbest piyasa şartlarının geçerliliği için adım atılmıştır. 4634 sayılı şeker yasasının çıkışında uluslararası kuruluşların telkin ve önerileriyle stokların azaltılması ve stok oluşumunun önlenmesi ana hedef olmuş ve bu ‘‘üretimde istikrarın sağlanması ve korunması’’ gerekçesine dayandırılmıştır. 2001 yılındaki Şeker yasası ile hükme bağlanan kotalı üretim sistemi sektördeki aşırı stok riskini azaltırken, nişasta bazlı şeker (NBŞ) ve kimyasal tatlandırıcılar tüketimi şekere alternatif olarak yaygınlaşmıştır.
Özelleştirmeye Alternatifler ve Ağzımızın Tadını Bozmayalım
Sonuç olarak, mevcut şeker fabrikalarının etkinsiz de olabilir. Bu tesislerin fiziki ve teknolojik altyapı yetersizlikleri ya da bunların yenilenmesi de büyük bir maliyete de neden olabilir. Bu tesislerin kamu sahipliğinin tamamen özel sektöre devrinin tekelleşmeye yol açma ihtimali yüksek. NBŞ sektörü zaten tekel iken şeker pancarı şeker üretiminin de tekele dönüşmesi, ülke ekonomisi için büyük bir risk olabilir. Bir de işin gıda güvenliği boyutu da bulunmaktadır. Şeker pancarından üretilen şekerin, BNŞ ürünlerine göre daha sağlıklı olduğu bilinmektedir. Bu özelleştirme, yaklaşık 500 bin çiftçinin ve ortalama 3 milyon insanın hayatını etkileyebilecek hatta alt sektörler itibariyle toplam 10 milyona yakın insanımızı etkiyebilecek. Bu yüzden, ilgili kurumlarla tekrar bu konu masayı yatırılması gerekmektedir. Aksi taktirde başta göç, istihdam ve sağlık olmak üzere bir çok alanda olumsuz sonuçlar doğurabilir. TEK özelleştirme sonuçları da ortada iken bu konu da daha hassas olunması gerekiyor.
Bu konuda yapılan bazı çalışmalar özelleştirme yerine daha farklı yönetim modelleri önermektedir: “Mevcut şeker fabrikalarının kooperatif- devlet ya da kooperatif- devlet- özel sektör ortaklığına devredilmesi ile etkinliğin sağlanacağı yönündedir. Bu aşamada çiftçiler ve işçiler de küçük bir ortak olarak yer almalıdır” şeklinde öneriler getirmektedirler. Bu öneriler arttırılabilir.
“Gerçek şeker tadında” günler için ağzımızın tadını bozmayalım ve “şeker fabrikalarımıza” sahip çıkalım.