Erdoğan’ın Suriye operasyonu

Abone Ol
Tabanı coşturacak, halkı cuş-u huruşa getirecek, seçim öncesi milliyetçi hisleri galeyana getirecek bir Suriye operasyonu ihtiyacı duyan AKP yönetiminin işinin hiç de kolay olmadığı görülüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz haftalarda verdiği sinyalin ardından Ankara, Suriye’ye yönelik operasyon için düğmeye basmış vaziyette. Suriye’de sınır boyunca 30 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturma ve Tel Rıfat ile Menbic’de hakimiyet sağlama ana hedef görünüyor. Mühimmat ve lojistik destek malzemeleri taşıyan çok sayıda TIR’ın Suriye tarafına geçmeye başlamasıyla birlikte YPG güçlerinin Tel Rıfat’tan çekilmeye başladığı yönündeki haberler Suriye’de aktörlerin hamle için hazırda beklediğinin göstergesi. Türkiye’nin yaptığı her hamle karşı hamleyle yüzleşecek, bu kaçınılmaz. Şayet ABD tarafından YPG’ye verilen güdümlü tanksavar füzeleri ile ağır silahların Menbic’e taşındığı yönündeki haberler doğru ise Kürt güçleri, ya Menbic’e yönelik bir operasyon beklemiyor ya da Amerikan güçlerinin kendisini koruyacağını düşünüyor. Türkiye açısından mesele son derece kompleks, çünkü gerek ABD gerekse Rusya ile bıçak sırtı ilişkileri yönetebilme durumu, en az YPG’yi sınır bölgelerinden 30 ya da 50 km. uzaklaştırmak kadar önemli. Ankara bu hassas durumun farkında ama ülkenin içerde ve dışardaki sıkışmışlığı, sürekli kriz üreten yapısı ve uluslararası alanda yaşadığı izolasyon Ankara’nın seçeneklerini azaltıyor. “Hem yemeğim önüme gelsin hem pastam eksik olmasın” formülü, AKP yönetimi için geçerliliğini yitirmiş durumda. Başka bir ifadeyle bir yandan da Kürt güçlerini sınırdan sürüp üstüne üslük Kuzey’deki hakimiyetini perçinlemek bir yandan da ABD ve Rusya’yı birlikte idare edip Şam yönetimi ve İran’la köprüleri tamamıyla atmamak aynı anda gerçekleştirilebilecek opsiyonlar değil. Suriye’de bir konuda taviz vermeden bir kazanım elde etmek imkansıza yakın görünüyor. Ülkenin kuzeyinde son birkaç yılda oluşan ve kilitlenen siyasi ve askeri denklem, Türkiye açısından sıfır toplamlı bir oyuna dönüşmüş durumda. Bu nedenle Türkiye’nin yapacağı bir operasyonun, durumları hem kendi açısından hem de bölgesel denklem açısından daha karmaşık hale getirmesi gibi garip bir durumla karşı karşıyayız. Bu, AKP yönetimi açısından hem içeride hem dışarıda hem ekonomik açıdan hem de uluslararası boyutuyla işlerin sarpa sardığını gösteriyor. Siyaset ve yönetim işleri biraz böyle işte, işler bir kez bozulmaya görsün bütün aksilikler üst üste gelir. Erdoğan’ın muhalefete yönelik söylemindeki sertleşmeyi ve hırçınlıkları biraz bununla ilgili görünüyor. Ancak öte taraftan da uluslararası arenada dişine kestireceği ve düşmanlaştıracağı uluslararası ve bölgesel aktörlerin sayısı azaldıkça geriye muhalefetten başka sataşacağı, ağzına geleni söyleyebileceği pek bir unsur kalmadı. Elde kala kala gariban bir Yunanistan, bir de Suriye kaldı. Erdoğan’ın yıllardır pek ilgi göstermediği Yunanistan’a yönelik yıllar sonra böylesine nobran ifadeler kullanması biraz da bununla ilgili galiba. Pek sık kullanılan bir deyim vardır; “öldürmeyen şey güçlendirir.” Türkiye’nin şu ana kadar Suriye’ye yaptığı operasyonlar, Kürt hareketini tasfiye etmek bir yana onu görece güçlendirdi, ittifaklarını çeşitlendirdi. En önemlisi de Rusya’ya yaklaştırdı. Kürt güçlerini tasfiye etmek isteyen Türkiye, bunu tamamen kendi öz gücüyle yapamayacağının bilincinde. Bir taraftan YPG’nin hâkim olduğu bölgelerin Şam yönetimine geçmesinin kendisine yarayacağını düşünüyor ama bunun Şam yönetiminin ve müttefiklerinin elini güçlendirmesini de istemiyor. Aşağıya tükürsen sakal yukarıya tükürsen bıyık hali. Gerçi Ankara’da bu işin Şam yönetimiyle yapılmasını savunan bir kanat var ama öyle görünüyor ki bu klik, AKP kurmaylarını henüz ikna edebilmiş değil. Bu grup bir zamanlar can düşmanı gördüğü BAE ve S. Arabistan ile buzları eritmiş olan AKP’nin neden Şam yönetimiyle aynı şeyi yapmadığına bir türlü anlam veremiyor olsalar gerek.
Türkiye açısından mesele son derece kompleks, çünkü gerek ABD gerekse Rusya ile bıçak sırtı ilişkileri yönetebilme durumu, en az YPG’yi sınır bölgelerinden 30 ya da 50 km. uzaklaştırmak kadar önemli.
Öte yandan YPG’nin durumu da elbette kolay değil, Kürt güçleri Amerikalıların er ya da geç Suriye'den çekilecekleri için onlara sonsuz bir koruma şemsiyesi sağlayamayacağına dair bir kanaate ulaşmış gibi görünüyor. Kürt güçleri gerçekten böyle bir noktaya ulaştıysa bunun elbette sahaya ilişkin birtakım sonuçları olacaktır. En önemli sonuç ise YPG’nin Şam yönetimiyle yakınlaşması olabilir. Şu aşamada aslında Şam’la YPG arasında fiziki bir birliktelik ya da üzerinde ittifaka varılmış bir anlaşma yok ancak bazı çevrelerde Rusya’nın teşvikiyle, sürecin YPG’yi Şam yönetimiyle uzlaşmaya ittiği yönünde bir kanaat hâkim. Sahada Rusya ile Kürt güçleri arasında yapılan görüşmelerden gelen bilgiler bu yöndeki yorumları destekler mahiyette. Bütün bu veriler bir araya getirildiğinde tabanı coşturacak, halkı cuş-u huruşa getirecek, seçim öncesi milliyetçi hisleri galeyana getirecek bir Suriye operasyonu ihtiyacı duyan AKP yönetiminin işinin hiç de kolay olmadığı görülüyor.