Loading...
Son on yıl öncesine kadar devletten, devletin ceberutluğundan, anti-demokratikliğinden şikâyet edenler; iktidarlarının konsolide edince devleti demokratikleştirmek, kamusal alanı, siyaseti çoğulculaştırmak yerine neden devleti hastalıklarıyla içselleştirip kendi zihinlerini hasta etiler? 20 yıl içinde devletin ötekileştirdiği kimliğin bugün devleti bu kadar sahiplenmesi nasıl açıklanabilir?Bu siyasi üslup, dil ne yazık ki yaşanan deprem sonrasında da değişmedi. İzlenen bu politikanın en önemli sonucu, iktidar blokunun beklentisinin aksine toplumu bir arada tutan “değerler”in aşınması, millet olma şuurunun giderek zayıflaması ve siyasi iktidar ve son dönemde ona eklemlenen devlete, devletin kurumların olan güvenin azalmasıdır. Bunu deprem sonrasında yardım için tercih edilen kurumlara baktığımızda net biçimde görüyoruz. NEREDEN NEREYE? 7 Haziran seçimleri öncesi MHP kolaylaştırıcılığıyla başlayan devlete eklemlenme, 15 Temmuz kanlı darbe girişimi ile hızlandı ve 2018’de hayata geçen Türk Tipi Alaturka Başkanlık Sitemi ile bu eklemlenme tamamlandı. Son on yıl öncesine kadar devletten, devletin ceberutluğundan, anti-demokratikliğinden şikâyet edenler; iktidarlarının konsolide edince devleti demokratikleştirmek, kamusal alanı, siyaseti çoğulculaştırmak yerine neden devleti hastalıklarıyla içselleştirip kendi zihinlerini hasta etiler? 20 yıl içinde devletin ötekileştirdiği kimliğin bugün devleti bu kadar sahiplenmesi nasıl açıklanabilir? Bugün tüm gücün merkezde toplandığı, her şeyi tek kişinin bildiği, farklı olanın anlamını yitirdiği, iktidarın ilk çeperinde olanların “öz fikirleri” ile “resmi görüşleri” arasındaki makasın açıldığı bir siyasal iklimde yaşıyoruz.
Erdoğan ve Bahçeli’nin tüm sert söylemlerine, kutuplaştırıcı dillerine, toplumsal fay hatlarını canlı tutan söylemlerine rağmen; bugünlerde en büyük sorumluluk, sağduyulu AK Parti’li ve MHP’lilere düşüyor. Siyasi iktidar blokunun kendilerini hapsetmeye çalıştığı varlık-yokluk dikotomisi dışına çıkarmak onların tavrına bağlı.CUMHUR İTTİFAKI SEÇMENLERİ GETTOLAŞIRKEN Siyasi iktidar bloku, iktidar olma hâlini sürdürmek toplumu bu kadar kutuplaştırırken, devletin güç ve imkanlarıyla dar bir grubun çıkarlarını korurken en büyük kötülüğü kendi seçmenlerine yapmaktadır. Çünkü kendi tabanı ile daha büyük toplumsal kesimler arasına duvarlar örüyor. Ve bu duvarlar her gün yükseliyor. Bu yüzden Erdoğan ve Bahçeli en büyük zararı kendi tabanlarına veriyor. Açıkçası bugünler geçtiği zaman görülecek olan; içe kapanmış, ülke gerçekleriyle bağı kopmuş, toplumla mesafesi açılmış bir seçmen kitlesi AK Parti, MHP tabanı. Bunun Türkiye’ye bir faydası olmadığına söylemeye gerek var mı? Son depremde en çok zarar gören bu kesimler değil mi? Depremin olduğu illerde en çok oyu alan bu iki parti değil mi? Bu yüzden Erdoğan ve Bahçeli’nin tüm sert söylemlerine, kutuplaştırıcı dillerine, toplumsal fay hatlarını canlı tutan söylemlerine rağmen; bugünlerde en büyük sorumluluk, sağduyulu AK Parti’li ve MHP’lilere düşüyor. Siyasi iktidar blokunun kendilerini hapsetmeye çalıştığı varlık-yokluk dikotomisi dışına çıkarmak onların tavrına bağlı. Çünkü onlar bugün hâlâ sahip oldukları kültürel değer, inançla toplumun önemli bir kesimini temsil ediyorlar. Sağduyuyu en çok onlardan beklemek bu ülkenin ve bizim hakkımız.