449 bin araca işlem yapıldı 449 bin araca işlem yapıldı

Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde saat 15.50'de başlayan toplantı yaklaşık 3 saat sürdü.

Toplantının ardından kameraların karşısına geçen Erdoğan açıklamalarda bulundu.

Erdoğan, Türkiye'nin son dönemde 'siyasette bir yumuşama iklimine girdiğini' söyleyerek "İç cephemizi tahkim ve takviye etmemiz fevkalade önemlidir. Bunun yolu da evvelemirde siyasette diyalog zeminini güçlendirmekten geçiyor. Birileri, kardeşlik eksenini sabote edecek hal ve hareketlere girişiyor. Uzatılan elin sıkıca tutulmak yerine kopartılmaya çalışılmasına izin vermeyiz" dedi.

Erdoğan özetle şunları söyledi:

Erdoğan'ın Kabine'nin ardından yaptığı konuşmasından satır başları şöyle:

"Türkiye Yüzyılı'nın inşası için içeride ve dışarıda gece gündüz koşturmaya devam ediyoruz. Daha adil bir dünya, daha müreffeh bir Türkiye idealine ulaşıncaya kadar inşallah durmadan dinlenmeden çalışacağız.

Son Kabine toplantımızdan bu yana iç siyasette ve dış politikada yine yoğun bir gündemle çalışmalarımızı sürdürdük. 1 Ekim Salı günü TBMM'mizin 28. dönem 3. yasama yılının açılışını yaptık. Meclis hitabımızda Türk demokrasisini darbe anayasası utancından bir an önce kurtararak sivil bir anayasayla buluşturma irademizi teyit ettik.

'Mevcut anayasamız onca revizyona rağmen Türkiye'ye ve demokrasisine dar geliyor'

12 Eylül rejiminin silah dipçiğiyle millete dayattığı mevcut anayasamızın yapılan onca revizyona rağmen Türkiye'ye ve demokrasisine dar geldiğini, Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğunu her geçen gün net bir şekilde görebiliyoruz.

Önyargıların esiri olarak ileri demokrasimize varılamayacağını herkesin idrak etmesini bekliyor, tüm siyasi partilerin yeni anayasa çağrımıza yapıcı cevap vermelerini samimiyetle temenni ediyoruz.

Anayasa'nın ilk 4 maddesiyle ilgili daha önce defalarca kamuoyuna açıkladığımız üzere partimizin ve Cumhur ittifakının herhangi sorununun olmadığını, ilk 4 madde üzerinden yapılan tartışmaların sürece katkısı olmadığını ifade etmek istiyorum.

İsrail'in Filistin ve Lübnan'a saldırıları

Yeni yasama yılı açılışında ayrıca ülkemizin karşı karşıya olduğu güvenlik sınamalarını kamuoyumuzla paylaştık. İsrail'in Gazze'ye saldırıyla yaktığı ateş, dini fanatizmle hareket eden mevcut hükumet tarafından tüm bölgeye yayılıyor.

7 Ekim'den itibaren meselenin ne Gazze ne de Hamas olmadığını, asıl niyetin işgal politikasını devam ettirmek olduğunu çok sık dile getirdik. İsrail'in Gazze'de durmayacağını, gözünü bölgedeki diğer ülkelere dikeceğini her fırsatta ifade ettik. Bu ikazlarımızdan dolayı bazı dostlarımızın ve ülkemiz içindeki malum kesimlerin haksız eleştirilerine maruz kaldık. Bizi niyet okuyuculuğuyla, krizi abartmakla itham edenler oldu. Bizi, dış politikayı iç siyasete alet etmekle suçlayanlar oldu. Ancak İsrail'in Lübnan'a yönelik başlattığı son saldırılar, endişelerimizin ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha gösterdi. 

"İsrail, Lübnan'ı işgalle de yetinmeyecek"

Netanyahu kabinesinden yapılan açıklamalar, İsrail'in Lübnan'ı işgalle de yetinmeyeceğini çok net bir şekilde işaret ediyor. İsrail yönetiminin Lüban'daki BM Geçici Barış Gücü'ne saldıracak, tehdit edecek kadar küstahlaşması, idrak kapıları hala açık olanlar için konunun ciddiyetini ispata kafidir. Kendi personellerini dahi koruyamayan bir BM görüntüsü uluslararası sistem adına utanç ve kaygı vericidir. Güvenlik Konseyi'nin İsrail'i durdurmak için daha neyi beklediğini açıkçası biz de merak ediyoruz.

"Bakanlarımız; amacın, niyetin, asıl planın ne olduğunu izah etti"

İsrail tankları Barış Gücü askerlerine saldırıyor, bir kısmını yaralıyor ancak BMGK tüm bu haydutlukları sadece seyrediyor. Bunun adı acizliktir, İsrail saldırganlığına teslim olmaktır. Bunun için yıllardır 'Dünya beşten büyüktür' diyoruz. Siyonist emeller peşinde koşan İsrail hükümeti, ABD ve Avrupa'nın koşulsuz desteğini aldığı sürece saldırılarını durdurmayacak. Dışişleri ve savunma bakanlarımız, Meclis'in kapalı oturumunda amacın, niyetin, asıl planın ne olduğunu izah etmişlerdir.

Tehdide gözlerini kapatanlara ne yaparsak yapalım bazı gerçekleri kabul ettiremeyeceğimizi biliyoruz. Bugün İsrail'in gönüllü sözcülüğünü üstlenenlerin geçmişte bölücü terör örgütünün Suriye uzantısı için de aynı cümleleri kurduklarını unutmadık. Terör tehdidini bertaraf etmek amacıyla Suriye ve Irak'ın kuzeyine yönelik operasyonlarımıza en fazla tepki gösterenler de yine bunlardı. FETÖ ihanet çetesine karşı mücadelemizi dinamitlemeye çalışanların aynı kesimler olması elbette şaşırtıcı değildir.

"Ülkemizin gerçeklerinden kopuklar, bölgemizi ve dünyayı takip etmekten acizler"

Burada mesele asla tehdidin kaynağı değildir, idrak melekelerinin tamamının kapalı olmasıdır. Öyle bir hayal dünyasında yaşıyorlar ki hem ülkemizin gerçeklerinden kopuklar hem de bölgemizi ve dünyayı takip etmekten acizler. Gelişmeleri Türkiye eksenli okumak yerine Batı merkezli okuma hastalığından kendilerini bir türlü kurtaramıyorlar. Tekrar ediyorum, savunma ve dışişleri bakanlarımız karşımızdaki tabloyu çok net biçimde ortaya koymuşlardır. Tüm bu gerçeklere rağmen ülke ve milletin güvenliğine dair meseleleri polemik konusu yapanları milletimizin takdirine bırakıyorum. Biz onlara itibar etmeden gereken tüm tedbirleri alıyoruz ve alacağız. Ülke olarak caydırıcılık gücümüz ne kadar yüksek olursa bölgemizdeki ateşten kendimizi koruma imkanımızın o derece artacağının farkındayız. Tüm bölgemizi kasıp kavuran bu kriz fırtınasından Türkiye'yi suhuletle çıkartmakta kararlıyız.

"Türkiye siyasette yumuşama iklimine girdi"

Uyanık olmalıyız, her kim siyasetten topluma yayılan yumuşama iklimini baltalamak için hamle yapıyorsa kesinlikle Türkiye'nin iyiliğini istemiyor demektir. Türkiye, son dönemde siyasette yumuşama iklimine girdi. Bilhassa milli meselelerde ortak paydada buluşma arayışları artmaya başladı. Siyaset kurumunu üst üste yaşanan 3 seçimin sürüklediği yüksek gerilim hattından çekip çıkarma iradesi, siyasi partilerle birlikte toplumumuzda da makes buldu. Terörün ve şiddetin Türk siyasetini esir almasının önüne geçmek için bir kapı aralandı. Bu atmosferi henüz meyveye durmadan zehirlemeye yönelik girişimler çoğaldı.

Kılıçdaroğlu'na: Yumuşama atmosferini hedef tahtasına koymasını iyi niyetli bulmuyoruz

Partisi tarafından dışlanmış, istenmeyen adam ilan edilmiş kimi eski siyasetçilerin ekran ekran dolaşıp kutuplaştırıcı sözlerle sağa sola sataşmasını özellikle yumuşama atmosferini provokatif ifadelerle hedef tahtasına koymasını asla iyi niyetli bulmuyoruz.

Karşımızda girdiği tüm seçimleri kaybeden, son olarak parti içi yarışı da kaybederek rekor kıran bir zatın bizimle ittifak ortaklarımızla, daha vahimi Türkiye'yi birlikte yönetmeye talip olduğu eski ortakları ile ilgili hakaretamiz ifadelerine cevap vermeyi kendimize zul addediyoruz.

Dün bazı illerimizde ortaya çıkan son derece kötü ve kışkırtıcı, terörü ve şiddeti öven sahneleri tasvip etmiyoruz. Terörle ve şiddetle arasına mesafe koyması gerekenlerin terör diline sarılması samimiyetsizliğin işareti. Bölgemizin tamamında Türk, Türkmen, Arap, Kürt demeden herkesi kucaklayan bir kardeşlik ekseni kurmaya çalışıyoruz. Birileri bunu hemen sabote edecek hal ve hareketlere girişiyor. Uzatılan elin sıkıcı tutulmak yerine kopartılmasına izin vermeyiz, kayıtsız da kalmayız. Bölgemizde bunca ateş varken, bu ateş ülkemiz sınırlarını yaklaşırken herkes aklını başına almalı, sorumlu davranmalı.

Yumuşama iklimi ülkemiz ve milletimizin güvenliğinden taviz vereceğimiz, provokasyonlara göz yumacağımız anlamına gelmiyor. Türkiye ve Türk demokrasisine yönelik tehditleri bertaraf etme irademiz tamdır.

"Cezasızlık algısının ortadan kaldırılması için gereken düzenlemeleri hayata geçireceğiz"

Cezasızlık algısının ortadan kaldırılması için gereken kanuni düzenlemeleri mutlaka hayata geçireceğiz. Bugün Kabine üyelerine gerekli talimatları verdik. Aile Bakanlığımız sosyal risk haritaları oluşturacak. Suç ve suçlularla etkin mücadelede suçun önlenmesine yönelik çalışmalara ağırlık vereceğiz.

Gıdada denetimleri artırarak devam ettireceğiz, vatandaşımızın sağlığının tehlikeye atılmasına göz yummayacağız.

Nobel Ekonomik Ödülü'ne layık görülen ekonomist Daron Acemoğlu'nu tebrik ediyoruz."