Erdoğan ne biliyor? Akşener ne duydu?
Erdoğan’ın irticalen yaptığı konuşma ve Akşener’in ona yönelik Öcalan uyarısı bize kulislerde konuşulan iki konunun sadece birer kulisten ibaret olmadığını söylüyor.
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı geçtiğimiz hafta Meclis’teki grup toplantısında; “Edirne'deki, en büyük hesabı İmralı'dakine verecek. Zannediliyor ki her yer şu anda toz pembe. Değil. Onların da kendi içlerinde ayrı bir hesaplaşmaları var ve bu hesaplaşmayı da yapacaklar” ifadelerini kullandı.
Bu cümleleri ilginç kılan ise önceden hazırlanan konuşma metninde olmamasıydı. Erdoğan bunları promterda sayfa değişimi arasında irticalen ifade ediyordu.
Bu sözler kamuoyunda tartışılmaya devam ediyor.
Konuşmanın bir anlamda muhatabı olan HDP eski Eş Başkanı Demirtaş, Erdoğan’ın açıklamasına; “Siyasetçiler halka, partisine, parlamentoya, bağımsız yargıya hesap verir. Sen benim için kaygılanmayı bırak, kendi vereceğin hesabı düşün” yanıtını verdi.
Bu tartışmaların yanında İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener önceki günkü grup toplantısında Erdoğan’a ilginç bir uyarıda bulundu. Akşener Erdoğan’ı; “Yargılaması süren Selahattin Demirtaş’ı terörist başı Abdullah Öcalan’a şikayet etti. Rezalete bakar mısınız?
Neymiş, en büyük hesabı İmralı’daki kesecekmiş. Bu memlekette bir hesap kesilecekse onu Türk yargısı kesecektir. Makamının ciddiyetinin farkına var.
… Geçen sefer mektupla işi kurtarmaya çalışmıştın, bu sefer başka oyunlar peşindesin. …
Eğer İmralı’dakini çıkarmanın peşindeysen orada duracaksın. Sakın ha… Seçim kazanmak için böyle bir kötülüğü memlekete yapmaya kalkma.” sözleriyle uyardı.
Erdoğan’ın irticalen yaptığı konuşma ve Akşener’in Erdoğan’a yönelik Öcalan uyarısı bize kulislerde konuşulan iki konunun sadece birer kulisten ibaret olmadığını söylüyor.
Bunlardan ilki, devletin ilgili güvenlik bürokrasisi İmralı’da hükümlü olan Öcalan’la ilişkisini hala sürdürdüğü... Ki ben devletin ilgili kurumlarının İmralı ile ilişkilerini zorunlu olarak hiç kesmediğini düşünenlerdenim. Erdoğan’ın hazırlanan konuşma metninde yer almayan konuşmasındaki; “Onların da kendi içlerinde ayrı bir hesaplaşmaları var ve bu hesaplaşmayı da yapacaklar” ifadeleri, konuşma yapanın Cumhurbaşkanı olduğunu dikkate aldığımızda bunun sıradan bir siyasi duyum değil bizatihi bir bilgiye dayandığını düşündürtmektedir.
İkinci olarak Akşener’in uyarısı, uzun süredir Ankara kulislerinde konuşulan Öcalan’ın cezaevi koşullarıyla ilgili olası bir değişikliğin ciddi ciddi gündeme alındığıdır.
Konuyu geçtiğimiz yıl 27 Ekim 2020'de Korkusuz'daki köşesinde yazan Ahmet Takan, yine geçtiğimiz günlerde Ahval'den Zülfükar Doğan dile getirdi. Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) eski Başkanı ve Yargıtay eski Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu, sosyal medya hesabından; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2010 yılında oy birliği ile verdiği ‘Umut Hakkı’ kararını hatırlatıp, Öcalan açısından cezaevinde 25 yılını dolduracağı Şubat 2024’te bu çerçevede ‘ev hapsi ya da şartlı salıverilme’ olasılığının gündeme geleceğini, Öcalan’ın bu çerçevede tahliye edilebileceğini iddia etmişti.
Eminağaoğlu açıklamalarında, AİHM’nin Öcalan hakkında 2014 yılında oy birliğiyle verdiği kararda da ağırlaştırılmış müebbet cezası nedeniyle şartlı salıverilme hakkı tanınmamasının ‘yaşam hakkının ihlâli’ olduğunu karara bağladığını ifade etmişti.
O dönemde Türkiye bu karara itiraz etmiş ama AİHM Büyük Dairesi 2014’de bu itirazı reddetmişti.
Bu durumda Öcalan’ın mahkûmiyetin 25. yılında yani 2024 Şubat sonrası ev hapsi ya da şartlı salıverilme talebinde bulunma hakkı var.
Akşener’in Erdoğan’a yönelik uyarısı kulislerin ciddiyetini bize göstermesi açısından önemlidir.
Hemen belirtelim ki, bu iddialara AK Parti tarafından da yalanlama geldi.
Tam bu noktada unutulmuş bir açıklamayı hatırlayalım. Açıklamayı yapan Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek.
12 Ekim 2020 tarihinde HaberTürk’te Kübra Par’ın programında, Abdullah Öcalan'ın yakın zamanda televizyon kanallarına çıkartılacağını ve “Türk devleti Öcalan'a 'Silahları bırakın, biz yanlış yaptık' dedirtecek. Şu an devletin, MİT'in elinde oyuncak durumunda. Onu kullanıyorlar” ifadelerini kullandı.
Hoş Perinçek’in yakın zamanda demesinin üzerinden çok zaman geçti. Ama konuşmasında Öcalan için şunları da ifade etti: “Şu an devletin, MİT'in elinde oyuncak durumunda. Onu kullanıyorlar”.
Belki bütün bu tartışmaların en önemli noktası da bu.
Erdoğan ve iktidar bloku ister erken ister zamanında yapılsın Kürt seçmenin oylarına ihtiyacı var. Bunun için de elindeki en büyük güç; şu anda devletin denetim ve kontrolünde olan İmralı’da hükümlü olan Öcalan. İktidar/devlet, gerektiğinde Öcalan’ı kullanmaya çalışacaktır. Hele siyasi iktidarın Kürtlerin oyuna bu kadar ihtiyacı varken.
AİHM’nin Demirtaş ve Kavala ile verdiği kararları dikkate almayan iktidar, Öcalan’la ilgili karar konusunda daha hassas olabilir pekala. Öcalan da avukatları ya da başka bir aracı üzerinde Kürtlerin sandığa gitmemesi dahil başka çağrıları da yapabilir.
Erdoğan’ın açıklaması da, Akşener’in uyarısı da Ankara’da sadece kulislerde değil mutfakta da bir şeylerin konuşulduğunu gösteriyor.
Burada en önemli soru; böyle olası bir hamle karşısında Kürt seçmenlerin tepkisinin ne yönde olacağıdır.
İktidar/devlet blokunun hedefinin demokratikleşmek, Kürt sorununu çözmek değil seçim kazanma olduğu düşünüldüğünde; olası tepkinin geçmiş deneyimlerden ne olacağı bana kalırsa açıktır.