Erdoğan ne zaman aday olmaz?
Muhalefetin önceliği ideolojik, etnik farkları bir kenara bırakarak parlamenter sistem, demokrasi, adalet, özgürlük ortak keseninde daha geniş bir blok/ittifak kurmak olmalıdır. Bu aynı zamanda toplumun farklı kesimlerinden daha çok destek almayı sağlayacak formüldür.
Halk TV'deki “Suat Toktaş ile Liderler Özel” programına katılan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, cumhurbaşkanı adaylığına ilişkin, “Ben cumhurbaşkanı adayı değilim, net bir şekilde. Kendi adıma söylenen bir söz bu. Kim aday olacak kısmında seçilecek, kazanacak bir adayla ve cumhurbaşkanlığını devam ettirecek bir adayla gideceğiz. Ben aday değilim, ben başbakanlığa adayım” açıklamasını yaptı.
Aynı programda Akşener, kendi tecrübesinden hareketle cumhurbaşkanlığı seçimine çok adayla değil, ortak tek adayla girmenin doğru olacağını da ifade etti.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da,SAADET lideri Temel Karamollaoğlu da seçime tek adayla gidilmesi görüşünde.
Muhalefetin seçime birden çok aday yerine tek adayla girmek istemesi, bu yönde bir iradenin ortaya çıkması önemli.
Millet İttifakı bileşenleri Kılıçdaroğlu ve Akşener adayın, müzakerelerle belirleneceğini ifade ettiler. Ancak belli ki adayın belirlenmesi için aceleleri yok. Ki haklılar.
Bulunduğumuz süreçte adayın kim olacağı önemli. Ancak bunun kadar önemli olan, muhalefetin daha geniş bir konsensus ile zımnen bir araya gelmesidir.
Şu anda muhalefetteki neredeyse tüm partilerin üzerinde uzlaştığı öncelikli nokta, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sona ermesi ve parlamenter sisteme dönüştür. Bu uzlaşma, keyfiliğin kurumsallaştığı tek adama rejimine de karşı çıkıştır.
Bununla birlikte düşünce ve ifade özgürlüğü, hukukun yeniden tesis edilmesi, güçler ayrılığı, devlet yönetiminde liyakatin temel alınması gibi pek çok konuda da muhalefet zımni bir uzlaşma içinde.
Bu durumda sormamız gereken soru şu; muhalefetteki tüm partiler başta parlamenter sisteme dönüş başta olmak üzere bu kadar temel ilkede uzlaşıyorsa, neden bir araya gelmiyor ya da gelemiyorlar?
Verili durumda, muhalefetteki partiler arasında siyasi, ideolojik ve etnik kimlik farklılıkları olması kaçınılmazdır. Ancak bu farklıkların hiçbiri Türkiye’yi otoriter sisteme mahkûm etmeye, keyfiliğin kurumsallaşmasına, hukuksuzluğa, ekonomik yoksulluğa, temel haklardan yoksunluğa mahkûm edilmesinin meşruiyeti olamaz. Olmamalıdır.
O yüzden muhalefetin yukarıdaki temel ilkeler temelinde daha geniş bir “Demokrasi Bloku/İttifakı” kurmak durumundadırlar.
Bu bir araya gelme hali aynı zamanda yeni dönemde hem geçiş programını hazırlamak hem de siyasi yol haritası çıkarmak açısından önemlidir. Cumhurbaşkanı kadar, yardımcılarının belirlenmesi, geçiş sürecinin yol haritasının kamuoyuna deklare edilmesi kamuoyunu ikna açısından da önemli bir unsur olacaktır.
Bu geniş katılımlı birliktelik sağlandıktan sonra adayın kimliği daha sembolik hale gelecektir. Elbette adayın siyasal gücü önemli bir kriter olacaktır. Ama bundan daha önemlisi geniş blok/ittifakı temsil gücü olacaktır.
ERDOĞAN ADAYLIKTAN VAZGEÇERSE ŞAŞIRMAYIN
Muhalefet partilerinin bunu başarabilmesinin kaçınılmaz sonuçlarından bir tanesi de henüz resmi olmasa da adaylığı açık olan Erdoğan’ın adaylığını gözden geçirmesi olabilir.
Hemen Erdoğan asla vazgeçmez diyebilirsiniz. Elbette bu da olası ama seçim sathı mahalline girildiğinde yapılacak kamuoyu araştırmalarının sonuçları ile gündem gelebilir.
Bu olasılığın gerçekleşme koşulu, muhalefetin belirleyeceği adayın Erdoğan’ı açık ara geçip Cumhurbaşkanı olma potansiyelidir. O yüzden muhalefet adayının “kazanabilecek” değil, “kazanacak” adaylardan biri olması bu olasılığı daha da güçlendirecektir.
Bu olasılığı gerçek kılacak olan şey ise, muhalefetteki siyasi partilerin kendi “küçük iktidar”larını korumaları değil, büyük iktidar olan Türkiye’yi kazanma arzuları ve bu hedefteki samimiyetleri olacaktır.
Özetle muhalefetin bu aşamadaki önceliği siyasi, ideolojik, etnik farkları bir kenara bırakarak parlamenter sistem, demokrasi, adalet, özgürlük ortak keseninde daha geniş bir blok/ittifak kurmak olmalıdır. Bu aynı zamanda toplumun farklı kesimlerinden aynı hedefe ulaşmak için daha çok destek almayı sağlayacak formüldür.
Not: HDP’nin dün açıkladığı 11 Maddelik Tutum Belgesi’nin başlığı -“Hep Beraber Kazanalım”- bu açıdan hayli ironiktir. Sadece etnik kimliğinden dolayı HDP’yi bir kenara koyan, ikincilleştiren her bakış sorunludur.
HDP’nin siyaseten güçlenmesi, HDP içinde siyaseti savununlar kadar muhalefetin HDP’ye el uzatması ile mümkündür. Yüzde 1’in bile önemli olduğu bu seçim sisteminde muhalefetteki her partinin önemi, oy oranlarından çok, bu düzeni değiştirme konusundaki samimi iradelerinde olacaktır.