Enflasyon raporu
Enflasyonun nedenlerini kendi dışınızdaki nedenlere bağladığınızda sorumluluktan kaçabiliyorsunuz. Dış faktörlerin etkisi ne kadar sürecekse, enflasyon da o kadar gündemde kalacak demektir. Yani enflasyon kendi kendine geçecek.
TCMB Başkanı Kavcıoğlu yılın ilk enflasyon raporunu kamuoyuna sundu. Raporun son derecede iyimser bir havada yazıldığı anlaşılıyor. Özellikle FED’in dünkü faizleri sabit tutma kararı ve ABD’deki enflasyon konusunda vermiş olduğu sert mesajlara rağmen, bu iyimserlik korunmuş.
Bankanın enflasyon konusunda yapmış olduğu tespit ve tahminler bakımından da, ilginç bir raporla karşı karşıyayız. ABD ekonomisinde, 2021 yılı içinde enflasyon artarken, faizleri arttırmaktan kaçan FED, enflasyonun geçici olduğuna dünya kamuoyunu inandırmaya çalışırken de benzer iyimser değerlendirmeleri yapmıştı. Tüm dünyayı enflasyonun geçici olduğuna inandırmaya çalışmıştı.
Gerçi çok istekli olmasa da FED, artık bu enflasyonun hiç de beklendiği gibi kısa vadeli olmayacağına ve bir süre devam edeceğine inanmaya başladı. Üzerindeki siyasi baskılara rağmen, bu ay faizleri arttırmamış olsa da, piyasalara son derecede “şahince” mesajlar verdi. Herkes Mart ayındaki toplantıya ve muhtemel faiz artış kararına kilitlendi. Bu mesajı verirken FED, TCMB’den farklı olarak bu mücadelesinde faizi kullanacağını açıkladı. Başka araçları kullanmayı veya bizde olduğu gibi “yan yollara” sapmayı düşünmedi. Yani “ortodoks” politikalara sadık kaldı.
ABD’de durum böyleyken, bizim Merkez Bankamız da, ülkemizdeki enflasyonun geçici olduğuna inandığını kamuoyuna ilan etti. Raporda, daha önceki Para Politika Kurul kararlarının gerekçelerinde de sıklıkla kullanıldığı üzere, enflasyon dünyada, bizim dışımızda gelişen bir olay ve ekonomimizin ithalat bağımlılığının yüksek olmasından dolayı tamamıyla ithal nitelikli bir sorun. Bu enflasyonda ülkemizdeki karar alıcılarının ve uyguladıklarının bir rolü yok. Benim rapordan ve Sayın Kavcıoğlu’nun konuşmasından mealen anladığım bu.
Bunun dışında, ekonomideki enflasyonist sürecin bir diğer nedeni olarak “sağlıksız” fiyat oluşumu gösteriliyor. Sanırım bununla muhtelif mallarda piyasa dışındaki faktörlerin etkisiyle oluşan fiyatlar kastediliyor. Bu “sağlıksız” fiyat oluşumundan ne kastediliyor çok net değil. Özellikle kurların oluşumunda da bu tip faktörlerin oynadığı rolüne dikkat çekiliyor ve 2021 yılında %36’ya çıkan enflasyonda bu kur artışlarının rolü olduğu belirtiliyor. Ama üstü kapalı, 2022 yılında kurlarda benzer bir şokun yaşanmayacağına yönelik bir kabul olduğu da anlaşılıyor. Peki, ama ya olmazsa? Ya kur tekrar artmaya başlarsa? Bunun cevabı yok; çünkü böyle bir şey öngörülmüyor.
İktidar tüm diğer siyasi konularda olduğu gibi, iktisadi sorunlarda da, sorunun kaynağını dışsallaştırıp, kendisini bu sorunun dışında tutmaya gayret sarf ediyor. Enflasyonun nedenlerini kendi dışınızdaki nedenlere bağladığınız zaman, sorumluluktan kaçabiliyorsunuz. Böylece herhangi bir aktif politika izlemenize de gerek kalmıyor. Bu dış faktörlerin etkisi ne kadar sürecekse, sizdeki enflasyon da o kadar gündemde kalacak demektir. Yani enflasyon kendi kendine geçecek.
TCMB enflasyonu düşürmek için nasıl bir politika izleyeceğine değinmeden, bu sürecin geçici olacağını ifade edip, kendiliğinden geçeceğini ima etmektedir. Dolayısıyla bu koşullar faiz indirimine mani değildir. Sanırım raporun asıl niyeti, faiz indirimi için bir miktar alan açmak ve bu alana yönelik iktisadi gerekçe oluşturmak.
Hatta bankanın mevcut enflasyon için bir şeyler yapmasına gerek yoktur ama ekonomide, bir nedenden ötürü dövize yönelen vatandaşı tekrar TL’ye döndürebilmek için çaba içinde olunacaktır. Hatta bunu “Liralaşma” olarak tarif ederek, TCMB’nin kendisi için yeni bir hedefi ortaya atmaktadır. Bu amacı gerçekleştirmek için elindeki araçların yanında, özellikle bugüne kadar yaptıkları gibi, bundan sonra da yeni birtakım finansal araçlar geliştirilerek, devreye sokulabileceğinden bahsedilmektedir.
Bu şekilde bırakın ülkedeki enflasyonun nedenleri hakkındaki tespitindeki farklılıkları, TCMB’nin her geçen gün “fiyat istikrarı” hedefinden uzaklaştığına şahitlik ediyoruz. Hem de fiyat istikrarı sağlama bahanesiyle.