Enflasyon bildiğimiz gibi

Abone Ol
Sayın Nebati’ye göre enflasyonun boynunu kırmışız; belini bükmüşüz. Ama ocak ayı enflasyonu açıklanınca gördük ki, enflasyonun hâlâ boynu dik.

Loading...

TÜİK Aralık 2022 enflasyon oranını açıklandığında bir iyimserlik hâkim oldu ülkeye.  Beklentilerin işaret ettiği yaklaşık yüzde 2,5’lik enflasyon, TÜİK’in hesapladığı oranın oldukça üstünde yer almıştı. Nihayet Aralık enflasyonu yüzde 1,2 olarak açıklanmış oldu. Kamuoyu enflasyonu tahmin edebilmekte yine başarısız kalmıştı. Böyle bir başarısızlığın sistematik bir hâl alması, aynı zamanda enflasyon konusunda yeni bir belirsizliğin kaynağı. Böyle bir ortamda geleceğe yönelik nasıl olur da bir beklenti oluşturabilirsiniz ki? Ülkemizdeki enflasyona tâbi malların bazıları kamu otoritesinin kontrolünde ve etkisi altında. Genellikle yılın bu zamanlarında, yılsonu enflasyon hedeflerinin tutması için yapılması gereken “fiyat ayarlamaları” bir süre bekletilip, bir sonraki aya devredilebiliyor. Bu yeni bir şey değil aslında. Geçmişte de çok örnekleri vardı. Bu kez de böyle oldu. İktidar, 2021 yılı aralık ayında yaşanan o yüzde 11’i aşan enflasyonun yıllık enflasyon hesabından düşülmesinden yararlanarak yıllık enflasyonda bir düşüş yaşadı.  Bununla enflasyonu teknik manada düşürebildiğine inandı. Kamuoyunu da bu iddianın ardından sürüklemeye çalıştı. Hatta Sayın Cumhurbaşkanımız geçen ayki düşüşü delil göstererek kendi faiz-enflasyon ilişkisi konusundaki iddiasının doğrulandığı sonucuna vardı. Malum, kendisi “ekonomist”. Ama “bilim insanı” değil. Zira bilim tekrar eden olaylardan kural oluşturmaya çalışır. Belli bir istatistiki tolerans sınırları içinde iddia edilen hipotezi destekleyecek ve bu iddiayı bir kural dönüştürecek birbirine benzer sonuçları görmek gerekir. Olmadı. Her şey Ocak enflasyon rakamlarının açıklanmasıyla bozuldu. Hayaller suya düştü. Kamuoyu yetkililerin iddialarına ne kadar inandı bilemem. İnanmış görünenlerin de inançlarını gerçekten kalpten ifade ettiklerinden şüphem var. Zira Türkiye geçmişte olduğu gibi, çok kötü ve giderek de kronik bir hâl alan enflasyonun etkisi altında. Artık enflasyon kötümserleşen beklentiler nedeniyle kendi kendini üretmeye başladı. Bunun anlamı vatandaş enflasyonun düşeceğine yönelik iyimserliğini kaybetti. İktidar ne derse desin ne yaparsa yapsın, kamuoyu yoklamalarına bu nasıl yansırsa yansısın, vatandaşın geleceğe yönelik beklentileri kötümser oldukça, esnaf stoklarına giren, tezgâhlara çıkan her maldan sonra yeni gelecek malların daha yüksek fiyatlarla kendine mâl olacağına inanmış durumda. En sahipleri kiracıları ile kontrat yaparken, gelecekte enflasyonun düşük, dövizin de bugünden daha ucuz olacağına inanmıyor. O yüzden her yeni kontrat döneminde daha yüksek kira talep ediliyor. Ücretler bakar mısınız? Vatandaşın yüksek ücret talepleri, şimdilik geçmiş enflasyonun satınalma güçlerinde yaptığı tahribatı gidermek için. Daha hiç kimse iktidarın çok öğündüğü büyümeden “refah payı” istemedi bile. Ama yakındır. Malum önümüzde seçim var. İktidarın ve siyasilerin en zayıf oldukları dönemdeyiz. O yüzden bu tarz ekonomik taleplerin yapılabilirliği oldukça yüksek. Hele de buna son derecede meyilli bir de iktidarınız varsa. Bu güven neden bozuluyor? Birinci nedeni iktidarın iddia ettiği gibi, aylık enflasyon oranında istikrarlı bir düşüşü teyit edecek rakamlar gelmiyor. Bir önceki ay yüzde 1,2’lik bir enflasyon açıklanırken, daha çok geçmeden ocak ayında yüzde 6,7’lik bir oran açıklıyorsunuz kamuoyuna.  Bu da enflasyonun kontrol altında olmadığı algısını güçlendiriyor. Ama aslı sorun açıklanan rakamlardaki istikrarsızlık mı? Elbette ana neden bu değil. Kanımca vatandaşın kafasını karıştıran asıl mesele, düşük açıklanan her enflasyon rakamının iktidarda yarattığı coşku ile kameraların karşısına geçilerek, anlayan anlamayan her siyasinin bundan nemalanmak istemesi ve bunun için de hamasi başarı söylemleri üretmeleri. Kendilerine yönelik olumlu algı oluşturma gayreti. Örneğin ekonomiden ve maliye işlerinden “sorumlu” bakanımız Sayın Nebati’nin daha rakamlar açıklanmadan önce yaptığı tarzda açıklamalar. Ona göre enflasyonun boynunu kırmışız; belini bükmüşüz. Ama ocak ayı enflasyonu açıklanınca gördük ki, enflasyonun hâlâ boynu dik. Şu ana kadar enflasyonla mücadele konusunda öğrendiğimiz dersler şunlar. Birincisi bu mücadele bağımsız bir kurum tarafından, tamamıyla ekonomik gelişmeler dikkate alınarak yapılmalı. İkincisi ise siyasilerin bu konudaki gelişmeler üzerine ne yorum yapması ne de müdahale etmemesi gerekmekte. Zira onların her defasında bu meseleye dâhil olma çabaları çözümün değil, çözümsüzlüğün parçası olmalarına yol açmaktadır. Vatandaşın kafasını karıştırıp, yapılacak olan mücadeleye karşı güven duymamalarına neden olmaktadır. Herkesin bilgisi ve kabiliyetinin sınırları var bu dünyada. Kimi yetenekler doğuştan geliyor, kimisi ise eğitimle sonradan elde ediliyor. Bu yüzden insan kendi sınırlarını bilmeli. Bu zaaf değil; aslında bir erdemdir. İnsanların sınırlarını inkâr ederek hiçe sayması ve her şeyi yapabilmeye gücü varmış gibi kamuoyunda algı üretmesi doğru değil. Hatta “başkanlık sistemi” de bu değil.