En akıllımız savcı

Abone Ol
İşini düzgün yapmayan herkes gibi, yargı mensupları da dünyanın her yerinde eleştirilebilir. Eleştiriden kendisine bir pay çıkartmak yerine, eleştiren herkese dava açtırmak, üstelik bunu da Devletin kendisine sağladığı kamu gücünü kötüye kullanarak yapmak herhalde alkışlanacak bir tutum olmamalıdır.

Loading...

17 Haziran 2021 tarihinde HDP İzmir İl başkanlığı binasına giren Onur Gencer, binada bulunan parti görevlisi hayatının baharındaki Deniz Poyraz’ı gözünü kırpmadan tabancayla öldürdü. Kendisini “ülkücü” olarak tanımlayan, daha önce Suriye’deki Türkmen dağında silahlı eğitim aldığı ortaya çıkan ve ifadesinde de açıkça 2020 yılında Suriye’de askerlerle birlikte savaştığını, yani bir “paramiliter” olduğunu saklamayan katil, duruşmalar boyunca ölenin yakınlarına fırsat buldukça tükürmekle kalmadı, son savunmasında binada o anda başkaları olsa onları da öldüreceğini açıkça söyleyerek “Kin yuttum, kan kusturdum. Asla pişman değilim.” diyerek işlediği nefret suçunu da itiraf etti. Yapılan yargılama sonunda geçen ay, Onur Gencer tasarlayarak kasten öldürme fiilinden indirimsiz şekilde ağırlaştırılmış müebbet, mala zarar verme fiilinden ötürü 4 yıl hapis, konut dokunulmazlığını ihlal fiilinden 2 yıl hapis, ateşli silahlar kanununa muhalefetten ötürü de 3 yıl hapis olmak üzere toplamda ağırlaştırılmış müebbet ve 9 yıl hapis cezası aldı. Dosyası istinafta, kendisi cezaevinde, laikin bu da Hrant Dink cinayeti, Malatya Zirve Yayınevi katliamı gibi örneklerle alıştırıldığımız şekilde tekil bir cinayet olarak kayıtlara geçti; arka plandaki kişi veya kuruluşlara ışık tutulamadı ve bir nefret cinayeti daha aslında karanlıkta kalmış oldu. Soruşturmanın başında, soruşturma savcısı etkili bir soruşturma yapılmadığı biçimindeki eleştirilere alışık olunmadığı biçimde bir yanıt verdi. Önce Deniz Poyraz’ın acılı babası hakkında, bir demecinden ötürü terör örgütünün propagandasını yapmak suçundan soruşturma başlattı, daha sonra bu durumu da eleştiren bir tweeti retweetleyen yaklaşık 150 kişi hakkında hakaret ve kendisini terör örgütlerine hedef göstermek suçundan ötürü şikayetçi oldu. Atılan ve retweetlenen mesaj aynen şöyle: “Saldırının ve cinayetin aydınlatılması için etkili soruşturma yapmayan, delillerin karartılmasını sağlayan, tetikçi dışında gerçek faillerin ortaya çıkarılmasını engelleyen soruşturma savcısı, Deniz Poyraz’ın acılı babası hakkında propaganda suçlamasıyla dava açtı.”
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uyarınca sebep olduğu zarar savcı beye rücu ettirilir mi, yoksa “aferin, çok iyi yaptın, eksik soruşturma yaptığın yetmiyormuş gibi bunu eleştirenleri de mahkemeye çektirerek yargılattın, bravo” diyerek taltif mi ederler göreceğiz.
 Aralarında pek çok avukat, insan hakları savunucusu ve gazetecinin bulunduğu belirlenen 30 kişi hakkında ayrı ayrı açılan davaların bir kısmı bu hafta İzmir Ağır Ceza Mahkemelerinde görüldü, bir kısmı da haftaya görülecek. Görülen davaların tümü beraatle sonuçlandı, görülecek olanların da bu şekilde sonuçlanacağını kestirmek için müneccim olmaya gerek yok, zira ortada kimseye herhangi bir hakaret bulunmadığından ve retweet edenlerin savcıyı herhangi bir yere hedef göstermek gibi bir kasıtları bulunmadığından, suçun unsurları da oluşmadığından bu sonuç kimse için şaşırtıcı olmadı. Hakaret için retweetcilere ceza verilseydi, tabi mesele cezayla kalmayacak, arkadan savcı bey tazminat davalarını da yapıştıracaktı. Böyle bir hukuk sisteminde ciddi bir gelir elde etmesi de çok mümkündü elbette. Olmadı. Böylelikle “beni terör örgütlerine hedef gösteriyorlar” diyerek açık mesleki hatasını eleştiren insanlara dava açan ve o ana kadar adını kimsenin bilmediği savcının ismini meseleyle ilgili herkes duymuş oldu. Ne var ki, iş bununla da kalmadı, beraat kararı verildiği için Devlet, yargılanan sanıkların avukatlarına dosya başı yaklaşık 17 bin 500 liradan oluşan karşı vekalet ücreti ödeyecek, yani bizler ödediğimiz vergilere ek olarak bir de “yüksek savcı egosu” vergisi ödemek durumunda kalacağız. Yaklaşık 1 milyon lirayı bulacağını tahmin ettiğim bu ödemelere sebep olduğu için bilmiyorum Hakimler ve Savcılar Kurulu, savcı beye ne der? 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uyarınca sebep olduğu zarar savcı beye rücu ettirilir mi, yoksa “aferin, çok iyi yaptın, eksik soruşturma yaptığın yetmiyormuş gibi bunu eleştirenleri de mahkemeye çektirerek yargılattın, bravo” diyerek taltif mi ederler göreceğiz. İşini düzgün yapmayan herkes gibi, yargı mensupları da dünyanın her yerinde eleştirilebilir. Eleştiriden kendisine bir pay çıkartmak yerine, eleştiren herkese dava açtırmak, üstelik bunu da Devletin kendisine sağladığı kamu gücünü kötüye kullanarak yapmak herhalde alkışlanacak bir tutum olmamalıdır. İlgili AİHM kararlarında da belirtildiği gibi, yargı organları ve mahkeme kararları eleştirilebilir ve bu kişiler kendilerine yöneltilen hakaret ve şiddet çağrısı içermeyen eleştirileri kabul etmek durumundadır. Eleştiri hakkı, ifade özgürlüğünün önemli bir unsurudur. Yargı mensupları da eleştiriden bağışık değillerdir.