Arzu eden MB sitesinden para arzı verilerindeki artışları görebilir. Son altı ayda %50 civarında artmış. Dünya bunu 2020 yılı pandemisinde yaptı, şimdi geriye dönüyor. Eller Mersin’e biz yine tersine.BRENT PETROL: 120 ve 128 dolar direnç, 98 dolar destek. Tahmininde bulunuyorum uzun zamandır. Tahminimizi sürdürüyoruz. Bu hafta 98.60 dolar destek, 110 ve 119.50 dolar direnç. ALTIN/ONS: Haftalık destek 1945, 1912 dolar; direnç 1990 dolar. Bu hafta olmasa da gelecek hafta 1890 seviyelerine bir silkelenme yaşanabilir. BITCOIN: 42.200 dolar üstünde kalmayı beceremedi. Bence bu hiç hoş olmadı. Bu hafta acilen 42.200 dolar üstüne çıkmalı. 39.200 dolar destek. Burası görülse bile hemen 42.200 dolar üstüne atmalı. Yoksa… ABD 10 YR TAHVİL: Hedef ise %3.25.” Tahmininde bulunmuştum uzun zaman önce. Devam. Bu hafta için destekler %2,60 ve %2,40; dirençler ise %2.85 ve %3.00 da. Bence bu haftayı %2.60- % 2.85 arasında dinlenerek geçirme olasılığı daha fazla. TR 10 YR TAHVİL: %23.80 önemli. %22.80 görse bile kapanış %23.80 üzerinden olacaktır diye tahmin ediyorum. Daha önce gördüğü %27 seviyesi kısa vadeli direnciydi. %22.80 altında kapanırsa bir mucize gerçekleşecek diyebiliriz. Orası aşağı kırılmadığı müddetçe artık hedef %36. Tabii önce %27 var. DOLAR/TÜRK LİRASI; “Şimdilik teknik görüntü, bir buçuk ay kadar yatay, sonraki bir buçuk ay için hafif yukarı hareketin oldukça yüksek olasılık olduğunu gösteriyor.” tahminimde değişiklik yok. Haftalık destek 14.60, direnç 14.85. AVRO/DOLAR: 1.1070 direnç. Yukarı dönebilmesi için 1.1130 üstünde kapanış yapması gerek. Destek 1.08 ve 1.0650. BORSA: 2460 destek, 2640 diranç. 8 Nisan haftası yabancılar 245 milyon dolarlık alıp yapıp 2400 tarihi zirvesini kırdırmışlar vallahi. Geçen hafta Çarşamba, Perşembe ise bir miktar satış yemiş gözüküyor endeks. Bu hafta ilginç olabilir.
Eller Mersin’e biz Tersine!
Bugünlerde yaşadığımız kriz ise hiçbirine benzemiyor. 2018 yılından beri kaburgamıza bir bıçak saplanmış her yıl içerde çevriliyor. Bitmek tükenmeyen zamlar, her ay satın alma gücümüzden çalıyor. Et yemek filan lüks oldu ülkede.
Sade bir vatandaş olarak çocukluğumdan beri yaşadığımız ekonomik kriz dönemlerimi anımsamaya çalıştım. Hiçbir ekonomik veri veya bilgi katmadan, öylesine. Yaşayıp gördüklerim.
Sanırım ilk hatırladığım Kıbrıs Barış harekâtı sonrası akaryakıt, tüp, yağ filan bulamadığımız yıllardı. Sonradan öğrendim ki zaten dünya büyük bir enerji krizinden çıkmış, üstelik Türkiye Kıbrıs yüzünden bir de dünyadan ambargo yemişti. Ona rağmen paramız vardı, alacak ürün yoktu. Hiç anne babamın “paramız yok, alamayız” dediğini hatırlamam. “Paramızla rezil oluyoruz, yağ yok” dediklerini hatırlarım.
1994 krizinde dolar bir anda fırladı. Fiyatlar bir anda yükseldi. Ama yine paramız vardı. Daha bir yıl olmamıştı, zora düşen devlet halktan yardım istemişti, halk da destek olmuştu. Babamın “daha önce de istediler, parmağımızdaki yüzüğü verdik. Bu sefer işe yarar inşallah” dediğini hatırlıyorum.
Bu tarihten sonra hep yüksek enflasyon içinde yaşadık hatırlıyorum. Şimdi ki bilgim enflasyonun kan emici özelliğini biliyor ama yüksek enflasyon dönemlerinde çok faydasını gördük. Evimizi, arabamızı hep böyle aldık. Yılın sonuna doğru ev, araba kredisine, beyaz eşya taksidine gir. Sene başı bir zam alırsın taksitler seni idare ederdi. Konut kredisinin taksiti ilk yıl maaşının yarısı bile olsa, iki yıl sonra çerez parasına dönüyordu. Yeter ki iki yıl dayan sonrasında havada karada ölüm yok.
2001 krizinde dolar yine iki aylık bir sürede delicesine arttı. Özellikle döviz kredisi olanlar battı. Ticari, bireysel, konut kredi yükü taşıyanlar yerle bir oldu. Devlet tahvili alan, yüksek faizle mevduat toplayan bankalar battı. Borcu olmayan normal vatandaş çok kısa süre etkilendi. Benim çalıştığım banka fona geçti, ben çalışmaya devam ettim. “İşsiz kalırsam ne yaparım” endişesi sürekli rahatsız ettiyse de maddi olarak satın alma gücüm düşmedi. Sadece benim değil, kredi kullanan ve hisse senedi portföyü taşıyanlar dışında çoğu vatandaş krizi çabuk atlattı. Şimdi düşünüyorum da ekonomi rayına oturmaya başladığı sırada Bahçeli’nin masayı neden devirdiğini anlayamıyorum.
Bugünlerde yaşadığımız kriz ise hiçbirine benzemiyor. 2018 yılından beri kaburgamıza bir bıçak saplanmış her yıl içerde çevriliyor. Bitmek tükenmeyen zamlar, her ay satın alma gücümüzden çalıyor. Et yemek filan lüks oldu ülkede. Ben şimdiye kadar bu kadar uzun süren ve acı veren ekonomik kriz hatırlamıyorum.
Ülke olarak neredeyse gırtlağımıza kadar döviz borçluyuz. Dış borç neyse de iç borç bile dolar. BBDK verilerine göre KKM dahil edersek dolarizasyon %85’lere dayanmış durumda. 2021 Eylül ayıyla beraber kredi hacmi artıyor, bu yılın ilk üç ayında zirve yaptı. Enflasyonun %70 beklendiği bir ekonomide %20 civarından kredi kullanmamak olmaz. Bir yandan kredi ile bir yandan hazine kağıtları alıp bankalar aracılığıyla piyasayı paraya boğuyorlar.
Arzu eden MB sitesinden para arzı verilerindeki artışları görebilir. Son altı ayda %50 civarında artmış. Dünya bunu 2020 yılı pandemisinde yaptı, şimdi geriye dönüyor. Eller Mersin’e biz yine tersine. Zaten başka ne düşündüysek! Türkiye bu. Dünya faiz düşürürken faiz artıran, dünya faiz artırırken faiz düşüren, dünya parasal daralmaya hazırlanırken parasal genişleme yaratan Türkiye.
Üstelik dünyada “enerji krizi” konuşuluyor. Rusya- Ukrayna savaşının 3. Dünya savaşına evrilebileceğinden bahsediliyor. Rusya donanmasının sancak gemisi batırıldı. Vuran füzeler ABD. Gerçi başka ne olacaktı. Rusya açıklama yaptı: “Ukrayna’ya silah taşıyan NATO araçlarını vururum.” ABD ise “Rusya yaptırımlarına uymayan ülkelere de yaptırım uygularım” dedi. ABD sanırım Hindistan, Çin ve biraz da Türkiye’yi kastetti. Kısaca Türkiye 1977, 1994, 2001 krizlerinin hepsini aynı anda yaşıyor. Tüm bu kargaşayı atlatabilecek liyakatli bir ekonomi yönetimimiz var mı? Üzgünüm 2013 yılından beri hepsini sistem dışına ittik; “sebep, enflasyon sonuçtur” diye yeni bir doktrinimiz ve bunu uygulayan gözlerinden ışık saçan yöneticilerimiz var.