Ekrem İmamoğlu’nun gündemi…
İmamoğlu cumhurbaşkanı adaylığı tartışmasıyla çalışmalarının gölgelenmek istendiğinin ve ittifak içinde kamplaşma yaratıldığının farkında. O yüzden bu tartışmayı bitirdi. Ama "en başarılı belediye başkanı olarak tarihe geçtiğinde" toplumun onu her göreve getireceğini de biliyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu ile yaptığımız röportaj, her mecrada uzun uzun tartışıldı ve çözümlemeler yapıldı. Herkes kendi mecrasından, kendi bakış açısından, kendi istediği çerçevede detaylandırmalar yaptı.
Öncelikle şunu baştan söylemek gerekir, Sayın İmamoğlu ile röportaj yapma talebimiz yeni değildi. Belediyenin gündemi, ülkemizdeki yangın, sel gibi felaketler bu talebin daha da sarkmasına neden oldu.
Bunu şunun için dile getiriyorum; belli çevrelerin iddia ettiği gibi bu röportaj hiçbir biçimde bir halka ilişkiler faaliyeti değildir. Bu hem Sayın Ekrem İmamoğlu’na haksızlık hem de benim kendi işime, çabama dönük bir saygısızlık olur.
Sayın İmamoğlu randevu verdikten sonra buluşmamız gerçekleşti. Hiçbir soruyu daha önce sunmadan, göstermeden sordum. Sayın İmamoğlu’da açık yüreklilikle cevapladı. Hiçbir soruya müdahale etmedi, hiçbir düzeltmeye gitmedi.
Dolayısıyla mesleğin etik değerlerine bağlı bir röportaj yapıldı. Sayın Murat Ongun da buna tanıktır. Ki kendisinin de hiçbir uyarısı ya da müdahalesi olmamıştır.
Peki Sayın İmamoğlu ne söyledi?
Ekrem İmamoğlu röportajda da görüleceği üzere bugüne kadar Türkiye’de ve dünyada hiçbir belediye başkanının yapmadığını, yaptıklarını anlattı. Aynı anda sürdürülen metro çalışmaları, bunun için bulunan 4.5 milyar euro kaynak ve ona ek olarak ödenen 5 milyar TL. Ülkenin ekonomik krizi içinde, iktidarın güven kaybı yaşadığı piyasalarda nasıl bir başarı olduğunun altını çizdi.
Büyükşehir Belediye iştiraklerini nasıl ayağa kaldırdıklarını anlattı. Sosyal yardımlar konusunda daha önce yapılmamış oranda bir yardım yaptıklarını, ülkenin yangın, sel gibi felaketlerinde halkın yardımına nasıl koştuklarını dile getirdi.
Sayın İmamoğlu’nun dikkat çektiği bir diğer konu iktidarın baskı ve engellemeleriydi. Özel kalem müdürünün atamasından İSKİ yönetimi atamasına, yeni otobüslerin alınmasından taksi sayısının artırılmasına kadar her alanda çıkarılan engeller ve buna rağmen yapılan işler…
İmamoğlu’nun bütün bu engellemeleri çok sık dile getirmemesi, gündemleştirmemesi doğru bir strateji. Çünkü halkın bunu gördüğünü biliyor, İstanbul halkının iktidarın kendisini cezalandırdığının farkında olduğunu gözlemliyor. Bunun da ötesinde engellemeler ne olursa olsun şikâyet etmenin toplumda hoş karşılanmadığının da bilincinde.
ADAYLIK MESELESİ…
Sayın İmamoğlu İstanbul’da seçimi kazanmasıyla ülkenin değişimine çok ciddi katkı sağladığını, umudu yeşerttiğini biliyor. Ülkede bu değişimin devam edeceğini ifade ediyor, muhalefetin de buna hazır olduğunu dile getiriyor.
Aday mısınız sorusuna çok açık ve net cevap verdi:
“Ben şu anda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’yım. Bu durumda bana düşen belediye başkanlığını en iyi şekilde yapmak. Ben görevimi en iyi şekilde yaparsam memleketin kurtuluşuna en büyük hizmeti yapmış olurum.
Şu an benim aklımdan geçen ve amacım, İstanbul’da görevini en iyi yapan bir belediye başkanı olmaktır. Dahası hedefim, İstanbul’da tarihin en başarılı belediye başkanı olmaktır, daha ötesi yok.”
Sayın İmamoğlu’nun “daha ötesi yok” cümlesi Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesinin kendisi dışında tartışıldığını ve bundan sonra da böyle olacağının işareti. İktidar cenahının Ekrem İmamoğlu’nun sürekli bu tartışmalarla onun çalışmalarını, başarısını gölgelemek istediğini, Millet İttifakı içinde bir tartışma/kamplaşma yarattığının farkında. O yüzden kendisi açısından bu tartışmayı bitirdi.
Sayın İmamoğlu şunu görüyor, “en başarılı belediye başkanı olarak tarihe geçtiğinde” toplumun onu her göreve getireceğini de biliyor. Adaylığın kişisel bir taleple değil toplumsal bir istemle gerçekleşeceğinin bilincinde. Bu yüzden Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na ve ittifakın diğer liderlerine ve bileşenlerine destek vermekte bir sakınca görmüyor.
Tarihsel bir süreç içinde, kritik bir seçim sürecinde hiçbir lider kendisini önkoşul olarak öne sürmeyecektir. Tarih ve toplum o görevi kime verirse sorumluluğu da o üstlenecektir.
Bunu da hep birlikte göreceğiz…