İktidarın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye’nin ekonomik olarak büyümesini engelliyor, ülkeyi çıkmaza sürüklüyor. CHP Genel Sekreteri Selin Sayek-Böke Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin bu çıkmaza karşı çözümlerini yazdı.
Ülkemiz iktidarın bilinçli siyasi tercihlerle kurduğu tek adam rejimi nedeniyle ağır bir ekonomik buhranın içinde. Yoksullaşıyoruz. 2014’te kişi başı milli gelirimiz 12 bin 178 dolar düzeyinden 2018’de 9 bin 792 dolara, bugün ise güncel döviz kuru düzeyi göz önüne alındığında 9 bin doların dahi altına geriledi. Sosyal adaletsizlik her yanımızı sardı.
Bir tarafta döviz garantileriyle zenginleşen bir avuç imtiyazlı, öte yanda çalışırken dahi yoksulluğa mahkûm edilmiş on milyonlar. Üstelik iş sahibi olmak da çok zor, işsizlik her hanenin ağır hayat gerçeği oldu. 2014’te her 100 kişiden 17’si gerçek anlamda işsizken, bugün her 100 kişiden 23’ü işsiz. Bugün iktidar 8,5 milyon haneyi işsizliğin ağır gerçeğine mahkûm ediyor. Enflasyonla alım gücümüz günden güne eriyor. Enflasyon 2014’te yüzde 8,2 iken 2018’de yüzde 20,3, güncel olarak TÜİK’in makyajlı verilerine göre bile yüzde 54,5’e fırladı.
Üstelik pek çok küresel krize de halkı yok sayan bu iktidarın düzeninde ve yönetiminde yakalandık. Pandemi, güçlü bir sosyal devlet gerektirirken bu iktidar temel sosyal hak olan doğrudan gelir güvencesi sağlamayı değil vatandaşın omzuna yeni borç yükleri yığmayı tercih etti. Bugün hane halkının 1 milyar 51 milyon TL, KOBİ’lerin ise 1 milyar 123 milyon TL borcu var bankalara. İklim krizi sonucunda yazın yangınlar, kışın sert kış koşullarında yıkılan elektrik direkleri yaşam hakkımızı tehdit ediyor. Özelleştirmelerle, sınırsız denetimsizlikle, dışa bağımlı kılınan enerji sektörünün dayanıksız hale getirilmesiyle Isparta günlerce karanlığa gömüldü, OSB’lerde üretim günlerce durduruldu.
Yakın coğrafyalarımızdaki savaşlar gıda ve enerji güvenliğimizi de tehdit eden sonuçlar doğurdu. Çiftçiyi desteklemek yerine ithalata bağımlı bir tarım düzeninde ısrar eden iktidar, savaş coğrafyasından gelen ayçiçek yağı taşıyan gemilerin yolunu gözleyen bir bağımlılığı ve güvensizliği dayattı halka. Hepsi iktidarın kurmayı seçtiği tek adam rejiminin siyasi tercihleriyle şekillenen düzenin sonucunda yaşanan ağır gerçeklikler…
Oysa ülkemizin mali kaynağı da insan kaynağı da zenginleşerek refah içinde yaşayacağımız, herkesin bu refahtan eşit pay alacağı, istihdam alanlarının büyüdüğü, herkesin güvenceli çalışacağı, hayatın pahalı olmadığı bir düzeni kurmaya yeterli! Sorun iktidarın var olan kaynaklarımızı verimli ve gelir yaratacak üretim alanları yerine ranta aktarmayı seçtiği bir düzende ısrar ediyor olması. Sorun iktidarın kamunun yani halkın yararını gözeten değil, imtiyazlı bir sınıfın kazançlarını gözeten bir düzende ısrar ediyor olması. Sorun iktidarın hak temelli bir anlayış yerine yandaşlık ve imtiyazlar üzerinde kurulu bir düzende ısrar ediyor olması. Sorun ranta, liyakatsizliğe ve yandaşlığa dayalı düzenin ortaya çıkarttığı ekonomik ve sosyal adaletsizliklerin hesabı sorulamasın diye iktidarın hukuk devletini ve demokrasiyi yıkıp tek adam rejimini kurmuş olması.
O halde çözüm açık! Ülkeyi yönetecek siyasi anlayışın tercihinin kamunun kaynaklarını istihdam ve gelir yaratacak alanlara aktarmak olmasını sağlamalıyız! Kamunun kaynaklarının halkın ihtiyaçlarını göre,
kamu yararı gözetilerek kullanıldığı, halkın hesap sorabildiği, yönetenlerin ise hesap verdiği bir hukuk devletini, kurumsal çerçeveyi ve demokrasiyi kurmalıyız!
Hak temelli bir sosyal devlet anlayışının iktidar tarafından düzenin temeli haline getirilmesini sağlamalıyız! Kimi tanıdığınızın değil, becerilerinizi ve birikiminizin önemli olacağı; bir diğer deyişle yandaşlık üzerinden değil liyakat üzerinden işleyecek bir düzenin güvencelerini inşa etmeliyiz! Eşitlikçi ve kapsayıcı bir iktidar yaklaşımının hukuki güvencelerini ve politika tercihlerini barındıracak bir düzeni var etmeliyiz!
Bütçe hakkının tek adam rejimi tarafından gasp edilmesi Türkiye’yi ekonomik buhrana sokan temel faktörlerden biri oldu. Oysa bütçe hakkı Saray’da değil de halkta olduğunda ne olur?
Özet olarak bu ilkeleri temel alan “
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem”i kurmalıyız! Çünkü ancak o zaman kamunun kaynaklarının rantla yandaş zenginleştiren değil,
kamu yararı gözeten bir anlayışla verimli, gelir ve istihdam yaratan yatırımlarla kalkınan bir düzen kurmaya yönlendirilmesini sağlayabiliriz! Çünkü ancak o zaman
hak temelli bir sosyal devletle, bu ülkenin vatandaşı olmaktan gelen bir hakla herkesin temel gelir güvencesine erişeceği, güvenceli çalışabileceği, temel haklarına erişiminin – gıdaya, elektriğe, ısınmaya, barınmaya, sağlığa, eğitime – güvende olduğu bir düzen kurabiliriz. Çünkü ancak o zaman eşitlikçi, sürdürülebilir, kapsayıcı bir kalkınmayı sağlayabiliriz. 28 Şubat 2022’de altı siyasi partinin genel başkanlarının imzasıyla kamuoyuyla paylaşılan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni işte böyle bir kalkınmanın mümkün olabilmesi için ihtiyaç duyulan hukuki, kurumsal ve siyasi değişimin ilkelerini ortaya koyuyor.
GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM: KAMU KAYNAKLARININ KULLANIMI
Kamunun kaynaklarının, yani ödediğimiz vergilerimizin, halk için gelir ve güvenceli istihdam yaratacak alanlara aktarılması yani kamu yararı gözeterek kullanılması için Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem bir zorunluluk. Üzerine inşa edildiği dört temel unsur bu kapsamda Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi bir ekonomi ve kalkınma programının ayrılmaz parçası haline getiriyor.
Birincisi Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile halkın
bütçe hakkının yeniden halka verilecek olması. Tek adam rejimi ile bin yıla yakın bir geçmişi olan bütçe hakkı dahi TBMM’nin elinden alınarak Saray’ın bir dairesine verildi. Öyle ki, Saray’dan TBMM’ye getirilen bütçe bir şekilde onaylanmasa dahi önceki yılın bütçe rakamlarının yeniden değerlendirme oranlarıyla revize edilip kabul edilmesi yetkisi “Şahsım”a verildi.
Bütçe hakkının tek adam rejimi tarafından gasp edilmesi Türkiye’yi ekonomik buhrana sokan temel faktörlerden biri oldu. Oysa bütçe hakkı Saray’da değil de halkta olduğunda ne olur? Örneğin, bütçe hakkı Saray’dan alınıp halka, yani TBMM’ye verildiği zaman çiftçi yasal olarak hakkı olan tarımsal desteği alacağı hukuki ve yönetsel güvenceye sahip olacak. Hukuk devletinde kanunlar uygulanacak. Bütçe mecliste yapılacak, tek adam rejiminin yıllardır yok saydığı Tarım Kanunu’nun 21. Maddesine göre çiftçi gayrisafi milli hasılanın en az yüzde 1’i düzeyindeki tarımsal destek hakkını bütçeden alacak. Çiftçi hakkı olan tarımsal desteği bütçe hakkının güvencesi ile aldığında girdi maliyetleri altında ezilmeyecek, borç batağına saplanmayacak, üretmekten vazgeçmeyecek. Çiftçi üreterek zenginleşecek. Halk dışa bağımlılıktan kurtulup gıda güvenliğine kavuşacak. Gıda enflasyonu düşecek, halk ucuza tüketecek.
Bu hepimizin hayatına değecek örneklerden sadece birisi! Bütçenin ücretli çalışanların, emekçilerin, memurların, emeklilerin, ihtiyaç sahiplerinin, esnafın, genç girişimcinin, üretici güçlerin ihtiyaçlarını gözetmesi ancak halk bütçe yapımına ortaklaşabilirse, yani bütçe hakkı Saray’dan alınıp TBMM’ye verilirse mümkün. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’le işte bunu sağlayacağız!
İkincisi, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile
kamu harcamalarında hesap verme zorunluluğunun hukuki ve kurumsal altyapısının kurulması. TBMM’nin etkin denetim işlevini yerine getirebilmesi için başkanlığını ana muhalefetin yaptığı bir
Kesin Hesap Komisyonu kurulacak olması bu açıdan önemli. Demokratik hukuk devletinin bir gereği olarak hesap verebilirliği sağlamak amacıyla TBMM adına görev yapan
Sayıştay’ın, Anayasa’da bir yüksek mahkeme olarak düzenlenmesi de öyle.
Merkez Bankası başta olmak üzere, siyasetten bağımsız olması gereken tüm kurumların yönetim anlayışı da Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in önemli ekonomik ayaklarından birisi.
TBMM’nin hukuk devletinin güvencesi haline gelmesi bu nedenle önemli. Çünkü ancak o zaman kamu zararı yarattığı bugün ticari sır perdesi ardına gizlenmesine rağmen bilinen
kamu-özel işbirliği projeleri ile rantçı yandaş zenginleştirmeye son vererek bu projeleri halkın yapabilir, halka istihdam ve gelir yaratacak yatırım alanlarına kaydırabiliriz. Çünkü ancak o zaman
Kamu İhale Kanunu’nu keyfiliğin, yolsuzluğun kapısı haline gelen istisna ve muafiyetlerin kanunu olmaktan çıkarabiliriz. Çünkü ancak o zaman Kamu İhale Kanunu’nu ayda bir kez değiştirerek halkın ödediği vergileri yağmalayan iktidar anlayışına son vererek ihale ve satın alma süreçlerinin kamuoyuna açık bir şekilde yapılmasını sağlayacak düzenlemeleri TBMM’de yapabileceğiz.
Bir devri daim makinesi gibi ülkemizin kaynaklarının yandaşlara peşkeş çekilmesi, bu kaynaklardan elde edilen rant ile siyasetin ve medyanın finanse edilmesi ve sürekli olarak bu döngünün yenilenmesinde düzenin kilit yerlerinde bulunan kişiler de önemli bir rol üstleniyor. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in ayrılmaz parçası olan ve iktidar olur olmaz çıkaracağımız
Siyasi Etik Kanunu ve medya sahipliği ve finansmanına dair yasal düzenlemeler işte bu nedenle önemli. Siyasi Etik Kanunu ile kamu görevlilerinin görevini farklı biçimlerde kötüye kullanması engellenecek, aynı zamanda yasal düzenlemelerle medya demokrasideki denetleyici görevini üstlenebilecek.
Merkez Bankası başta olmak üzere, siyasetten bağımsız olması gereken tüm kurumların yönetim anlayışı da Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in önemli ekonomik ayaklarından birisi. Gece yarısı Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile keyfi ve öngörülemez bir biçimde Merkez Bankası başkanları her değiştiğinde, kamuda liyakat her uygulama ile yok sayıldığında, Türk Lirası’nın değer kaybı hızlandı. Türk Lirası her değer kaybettiğinde üretimde kullanılan ithal girdilerin ve ürünlerin pahalanması, tarımdan sanayiye tüm üreticilerin maliyetlerinin artması anlamına geldi. Enflasyon hortladı! Enflasyonu düşürebilmek için, hayat pahalılığına son verebilmek için Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e ihtiyacımız var. Tam da bu sebeple, güçlendirilmiş parlamenter sistemde para politikası ve maliye politikaların belirlenmesi ve uygulanması işlevlerini ifa eden kurumların üye ve başkan seçimi, en fazla iki dönem olmak üzere uzmanlık esasına riayet edilerek Bakanlar Kurulu tarafından yapılacak.
GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM: HAK TEMELLİ GÜÇLÜ SOSYAL DEVLET
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, sosyal adaletin tesisi için ihtiyaç duyulan güçlü sosyal devletin de güvencesi. Bu nedenle de ekonomi politikalarının ayrılmaz bir parçası! Güvenceli çalışma hakkını, vatandaş olmaktan gelen temel gelir hakkını, kadın haklarını, emeklilik hakkını, barınma hakkını, eğitim hakkını, sağlık hakkını, yani kısacası sosyal ve ekonomik hakları merkezine alan bir kalkınma anlayışının güvencesi Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in ta kendisi.
Örneğin, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem emekçinin sendikalaşabildiği, ortalama ücretin asgari ücret olmadığı, kayıt dışılığın ortadan kalktığı, emeklinin çalışmak zorunda kalmadığı, herkesin temel gelir güvencesine sahip olduğu bir düzenin yasal ve hukuki anahtarı anlamına geliyor. Çünkü Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile tek adam rejiminin “Grev tehdidi olan yere bir OHAL’den istifade ederek anında müdahale ediyor… burada greve müsaade etmiyoruz” dediği bir düzenden, düşünce ve ifade, toplantı ve gösteri yürüyüşü ile örgütlenme özgürlüklerinin güvence altına alındığı bir hukuki altyapı kurulacak.
Örneğin, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem adaletli bir çalışma hayatı için kadınların güvenceli çalışma, eşit işe eşit ücret, iş-özel yaşam dengesinin kurulmasına yönelik, uluslararası standartlar doğrultusunda yeni bir çerçeve çizilmesini sağlayacak. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem toplumun ve yaşamın her alanında, tüm karar alma mekanizmalarında kadın-erkek eşitliğini öncelikli bir devlet politikası haline getirecek.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem adaletli bir çalışma hayatı için kadınların güvenceli çalışma, eşit işe eşit ücret, iş-özel yaşam dengesinin kurulmasına yönelik, uluslararası standartlar doğrultusunda yeni bir çerçeve çizilmesini sağlayacak.
Örneğin, iklim krizi ile mücadele ve hatta küresel rekabet gücümüzü ucuz emek gücümüz üzerinden değil yüksek katma değerli üretim üzerinden kuracağımı bir gelecek için de bir zorunluluk haline gelen “yeşil dönüşüm” programının da hukuki çerçevesi Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile sağlanacak. Çünkü Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile doğal yaşam kaynakları ve çevrenin korunması konularında devlerin yükümlülükleri açıkça Anayasa’da düzenlenecek, düzenli kentleşmeden üretimdeki dönüşüme uzanan bütüncül bir yeşil dönüşümde devletin yükümlülükleri açıkça ortaya konacak.
SONUÇ YERİNE…
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in her bir parçası demokrasinin güvencesi olduğu kadar ekonomik kalkınmanın ve özgürlüğün de güvencesi! Özetle Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ve sunduğu kapsamlı çerçeve, Türkiye’nin gelecek ilk demokratik seçimlerin ardından ekonomik buhrandan çıkması için yol haritası sunuyor. Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını merkeze alan bir düzenin, yani Güçlendirilmiş Parlamenter sistemin temel ekonomik ve sosyal hakların kullanılabilmesi, fiyat istikrarının ve makroekonomik istikrarın sağlanabilmesi, güven ortamında istihdam yaratacak yatırımların arttırılması, temel hak alanlarında ve kamu hizmetlerinde kamunun etkin rolünün yeniden tarifi için temel bir zemin sağlıyor.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin sunduğu zeminin üzerini planlama anlayışıyla kalkınmacı ve refahı eşit bölüştüren bir ekonomi modelini inşa etmeyi bir görev olarak kabul ediyoruz. Hep birlikte, omuz omuza başaracağımıza şüphe yok.
Demokrasi halkın ekmeğidir. Ekmeğimize sahip çıkacağız. Biz bu düzeni değiştirecek, ülkemizi ekonomik buhrandan çıkartacağız!