Ekonomide kontrol kaybının ilanı

Abone Ol
KKM, Uygulama Talimatı, TCMB bilanço operasyonları ve akla gelemeyecek ekonomi dışı benzer adımlarla ekonomide dümende kalmaya çabalayan AKP açısından gemiyi batırmadan 2023’e kadar yüzdürmek artık mümkün değil. Açıklanan aralık enflasyonu yanlış para politikası uygulandığını bilenler ve yazanlar açısından şok değil elbette. TÜİK standartlarında dahi %36’yı geçerek 2021 yılını tamamlayan TÜFE enflasyonu EnaGrup verileri ile çoktan %82’ye ulaşmış durumda. En temel ihtiyaç kalemleri içinde gıda, barınma ve giyim fiyatları resmi enflasyonu sırasıyla %45, %30 ve %20 sınırlarında. Daha önemlisi de TÜFE enflasyonundaki artışın aralık seviyesinde durulmayacağı gerçeği. Ocak ayı enflasyonu da en az aralık ayı kadar sarsıcı gerçekleşecek. Asgari ücret artışı ve %80’e varan resmi üretici fiyatları enflasyonu 31 Aralık gece yarısı sonrası açıklanan yüksek enerji zamları ile birleşerek 2022’nin ilk çeyreği boyunca TÜFE enflasyonunu yukarı itmeye devam edecek. Ufukta beliren görüntü %36 seviyesinin üzerine enflasyonda en az 20-25 puan daha artış gerçekleşeceği. Bu da daha 2022 ortalarına dahi gelmeden yıllık resmi TÜFE enflasyonun %50-60 bandına oturacağını gösteriyor. EnaGrup tarafından hesaplanan tüketici fiyatları enflasyonunun ise aynı dönemde %100-110 aralığına vararak üç haneli yıllık rakamlara ulaşacağını hesaplamak zor değil. Enflasyonla mücadeleden vazgeçildiğinin anlaşılması, beklentilerin tamamen bozulması ve tabi enflasyon yaratan para politikası uygulamaları artan üretim maliyetlerin tüketici fiyatlarına geçişini hızlandırmış durumda. Daha çabuk, daha yüksek oranda bir geçişgenlik de TÜFE enflasyonunun 20 yıldır görülmeyen seviyelere hızla ulaşmasında ve aşmasında etkili doğal olarak. Faiz indirimlerinin 20 Ocak PPK toplantısında ve ötesinde de devam edeceğine dair makul beklenti Fed’in para politikasını sıkılaştırmada ciddileşmesi ile TL üzerinde yeni baskılar oluşturacak boyutta. TL’nin değer kaybı-enflasyon döngüsünü kıracak makul bir ekonomi yönetimi ortada yok. Bu nedenle yıllık enflasyonun 2022’nin ikinci yarısında düşüşe geçeceğinden bahsetmek baz yılı etkisine dahi bakarak kolay değil. Üstelik ilk yarıda yaşanacak ekonomik depremin politika sahnesinde nelere yol açacağını görmeden öngörüde bulunmak doğru da değil. Yine de yılın büyük kısmında resmi TÜFE enflasyonunun %50 civarında kalacağını öngörmek mümkün. Kötü ekonomi yönetiminin yarattığı yüksek enflasyon nedeniyle fakirleşen halk kitlelerine ödül gibi sunulan %50 asgari ücret artışı ardından benzer düzeyde beklenen memur ve emekli maaş ayarlamaları enflasyon düzeltmesinin ötesine geçemedi. Enflasyon rakamlarının tartışmalı hali, açıklanan memur-emekli maaşı zamlarının anlamsız kalışının ilanı zaten. Yüksek enflasyonun ardından gelen düzeltme resmi manşet TÜFE enflasyonun dahi altında kalırken, 2022 ilk yarıda yaşanacak enflasyon dalgası fakirleşmenin boyutlarını çok daha yükseklere taşıyacak. Faiz indirimlerinin TL’yi batıracağı bilinirken, anlaşılması mümkün olmayan bir inatla faiz-enflasyon dinamiğini tersten ve yanlış yorumlayan Erdoğan iktidarı açısından ise durum giderek vahimleşmekte. Vahimleşme tabi iktidarın ve etrafındaki halkaların fakirleşmesi üzerinden anlaşılmamalı. Vahimleşen, artan ekonomik sıkıntılar eşliğinde AKP-MHP iktidarının her geçen gün iktidarını korumakta zorlanmakta olduğu gerçeği. Ekonomide Cumhurbaşkanı’nın sıklıkla vurgu yaptığı dini referansların politik bir söylemden öteye gerçek hayatta karşılığı yok. İktidar yanlış adımların ekonomideki olumsuz etkilerini daha yanlış adımlarla kapatma gayretinden öteye bir politika üretmek konusunda başarısız. Açıklanan her yeni adımın etkisinin günler, bazen saatlerle sınırlı olması panik halinde alınan kararların bütüncül bir strateji oluşturmanın bu iktidar döneminde artık imkânsız hale dönüştüğünü iyice gün yüzüne çıkarmakta. Kur Korumalı Mevduat (KKM) açıklanırken kamunun döviz satışları eşliğinde TL’nin değerini %40 civarında artıran hükümetin TV kanallarından yansıyan psikolojik üstünlüğü mevcut koşullarda çok uzun soluklu olamadı. Merkez bankasının al-sat yaparak bir kur operasyonu yürüttüğü “hissedilmiş” olsa da yapılan operasyonun sarsıcı gerçekliğini, TL’ye nasıl değer kazandırıldığını, bu sayede bilanço karı elde edildiğini yine Uğur Gürses’in dikkatli analizinden okuyoruz. Eş zamanlı olarak swaplar hariç net döviz rezervlerinin eksi 60 milyar dolara yönelmesi de göze alınan kırılganlığın boyutunu ortaya seriyor. Kabine toplantısı sonrasında TL mevduattan KKM’ye geçişin 6,5 milyar dolar civarında olduğu açıklandı Cumhurbaşkanı tarafından. Asıl hedef döviz mevduatlarında beklenen çözülme olmaması yüksek enflasyon eşliğinde beklenen bir sonuç olsa da hükümet adına hayal kırıklığı yaratmış olmalı. Bunu da hemen daha yılın ilk pazartesi günü TCMB’nin Uygulama Talimatı ile ihracat gelirlerinin %25’ine konan TL’ye dönüş zorlamasından anlıyoruz. KKM ile 1970’lere, Uygulama Talimatı ile 1980’lere dönerek eskilerden medet uman ekonomi yönetiminin söz konusu tercihleri ekonomide izlenen kontrol kaybının boyutunu yansıtması açısından esef verici. Türkiye ekonomisinin ve tabi küresel ekonominin değişen koşullarını kavrayarak politika üretmek yerine geçmişin defterleri açılarak uzun yıllar önce vazgeçilen uygulamaları devreye sokmak mevcut yönetimle yolun bittiğini göstermesi açısından önemli. 2022 bir dönüm noktası olarak görünüyor. Enflasyonun yöneldiği seviye açısından gelinen aşamada birkaç yüz baz puanlık faiz artışı ise artık çözüm olmaktan çok uzak. %14 politika faizini %50’ye yükseltmek dertlere çare olmayacağı gibi, faiz indirimlerinin devam edeceği beklentisi zaten böylesi bir çözümün de iktidar tarafında planlar arasında olmadığını gösteriyor. Reel faizin eksi %20’den fazla olması, daha da derinleşeceği beklentisi yaşanan tahribatın önemli köşe taşlarından. KKM, Uygulama Talimatı, TCMB bilanço operasyonları ve akla gelemeyecek ekonomi dışı benzer adımlarla ekonomide dümende kalmaya çabalayan AKP açısından gemiyi batırmadan 2023’e kadar yüzdürmek artık mümkün değil. 2021 aralık ayı enflasyonu seviyesi, 2022 enflasyonu hakkında gerçekçi beklentiler ve ekonomi yönetiminden gelen açıklamalar 2022’nin bir seçim yılı olduğunu anlatıyor bize. Atılan adımların ekonomik maliyetlerinin giderek yükseldiği gerçeği de bu kararın bir an önce alınmasının hem Türkiye’nin hem de iktidarın dahi bekası açısından kritik önemde olduğunu tabi.