Loading...
Teknolojik devrim toplumu baştan aşağı dönüştürdü, dönüştürmeye de devam ediyor. Mesela, ilk kez küçükler büyüklere bir şey öğretiyorlar. Her neslin bir öncekine göre âlet kullanma becerisi daha yüksek ve öğreteceği bir şey var.YENİ EKONOMİ Teknolojinin gelişmesiyle birlikte kapitalizm, sosyalizme nazaran güne uyum sağlamayı daha iyi becerdi. Mesai saatlerinin kısalması gibi sosyalizme ait olan işleri de yaptı. Böylece, köşeli ideolojiler döneminden biraz daha ebru motifi gibi iç içe geçmiş bir döneme girdik. İnternetin hayatımıza girmesiyle birlikte, küçük işletme açmak için finansman maliyetine gerek kalmadı. Elli sene önce ayakkabı satmak için bir dükkân açmanız, birilerini istihdam etmeniz, mal stoklamanız, sabit giderleri hesap etmeniz vs. gerekiyordu. Bugün bunların hiçbirini yapmadan oturduğunuz koltuktan o dükkânı açabilir, hatta daha da verimli işletebilirsiniz. GAFA ekonomisi (Google, Apple, Facebook, Amazon) döneminde artık Sanayi Devrinden çıktığımızı söyleyebiliriz. Hayat, üretim araçlarının hızına paralel değişir. El tezgâhından konfeksiyon atölyesine geçmek ne ölçüde dönüştürücüyse, yeni dönem de öyle. Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri ekonomideki dönüşümü gerçekleştirememesi oldu. 21. yüzyılın ilk çeyreğini bitirmek üzereyiz ama Türkiye ekonomisi denince hâlâ sanayi şirketlerinin adlarını telaffuz ediyoruz. GAFA örneğini verdim ama Silikon Vadisi’ndeki şirketleri düşünün. Sizce, bu devirde, buzdolabı üreterek müreffeh bir ülke olmak mümkün mü? Buzdolabı -ya da otomotiv, metalürji- üretmeyi küçümsemiyorum ama demek istediğim, bilişim teknolojisi devrimini yapamıyorsanız büyüseniz de mukayeseli olarak sürekli gerilemeniz kaçınılmaz olacağıdır. Türkiye, bu yirmi beş seneyi aşağı yukarı AKP iktidarında geçirdi. Şu çeyrek asırda kendi hayatınızda ne çok şeyin değiştiğini düşünün, yaptıklarınız yapmadıklarınız, hiçbir şey olmasa bile siz değiştiniz. Gelgelelim, Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan şirketler değişmedi. Apple geldi, General Motors denince insanın dili nostaljik bir şarkı söyler gibi oldu. Boston Dynamics öyle, yapay zekâ, sayısız şirket. Böyle olunca, Amerikan ekonomisi dünya ekonomisinin yüzde yirmi beşini sırtlandı. Koskoca Boeing’in ya da - “Fordizm” tabirini yaratan- Ford’un Facebook’un yanında esamisi okunur mu bugün? Zıpçıktı bir oğlan, fikrini geliştirip sanayi toplumunun en kudretli şirketlerinin bütün hisselerini birkaç senede toplayacak hâle geldi. Türkiye’de bir oyun yazılım şirketinin 1 milyar dolarlık satışa ulaşması gazete haberlerinde şöyle bir göründü kayboldu ama gün geçmiyor ki devletin en tepesinden inşaatın lokomotif sektör olduğuna dair çeşitli açıklamalar işitmeyelim. İnşaatın lokomotif görüldüğü bir yerde geleceğin toplumunu tahayyül dahi edemezsiniz. Yeşil dönüşüm, temiz enerji, karbon ayak izi gibi devrimleri gerçekleştiremezsiniz. Marx’ın sözleri kendi çağı için çok geçerliydi. Bugün misal sömürü kavramının alıp aynı şekilde kullanamazsınız. Bir futbolcu veya CEO üretim araçlarının mülkiyetine sahip değildir ama… Dolayısıyla, keskin çizgilerle ayrışma dönemi geride kaldı. İşçilerin bugün prangalarından başka kaybedecekleri çok şeyleri var çünkü kapitalizm sürekli mal satmak ve büyümek zorunda. Savaş kârlıysa savaşlar olur ama barış kârlıysa, yani savaşta ölmediği için tüketen insanlar daha çok kazandırıyorsa, barış hâkim olur. Ben dünyanın şu an arada debelendiğini ama tanklı toplu konvansiyonel savaşların yakın gelecekte biteceğini düşünüyorum. “Yakın gelecek” derken, insan ömrüyle sınırlı bir “yakınlık” değil kastım, toplumların ömrü. Muhtemelen torunlarımızın torunları dahi görmeyecek ama birkaç yüz sene toplumlar için nedir ki… Soğuk Savaş bitti, Berlin Duvarı yıkıldı, SSCB çöktü… Sonucunda yepyeni pazarlar kapitalist dünyaya entegre oldu. Türkiye’de bile ortak ulusal pazarın kurulması Özal’la birlikte 80’lerdedir. Görece bir bolluk dönemi yaşandı, yaşanıyor. Reşat Nuri’nin Anadolu Notları’nı okuyup o güzergâhı bugün dolaştığınızı düşünün, uçsuz bucaksız bir fark göreceksiniz. Teknolojik devrim toplumu baştan aşağı dönüştürdü, dönüştürmeye de devam ediyor. Mesela, ilk kez küçükler büyüklere bir şey öğretiyorlar. Her neslin bir öncekine göre âlet kullanma becerisi daha yüksek ve öğreteceği bir şey var. İhtiyarlar gibi “dünya kötüye gidiyor,” sakızını çiğnemeyeceğim ama “sanal” kelimesi bambaşka anlamlar edinerek ilk kez hayatımızın orta yerine oturdu. Sanal karttaki sanal parayla aldığınız sanal arsaya diktiğimiz sanal evi satabildiğiniz bir dönem bu. Madem her şey değişip dönüşüyor, siyasetin sabit kalması da mümkün değil. Yeni dönemin yeni siyasetinin nasıl olacağını da bir sonraki yazıda tartışalım.