Loading...
Bununla birlikte taban Kılıçdaroğlu’ndan çok daha sert bir dik duruş bekliyor. Daha kavgacı, daha sert, gelişmeleri CHP’ye özgü bir kavram setiyle, kavrayışla ve dille yorumlayan, edilgen bir rıza yerine, etkin bir baskınlık gösteren bir siyaset istiyorlar.Kılıçdaroğlu ve CHP uzun süredir kavga çıkmaması adına edilgen olmaya razı, ülkenin tadı kaçmasın diye alttan almayı tercih eden, duygulardan çok veriler üzerinden siyaset yapmayı deneyen tutumu; kavga çıkmaması adına verdikleri tavizlerin artık belli bir yerden sonra seçmeninde “itidal” değil, “beceriksizlik” algısı oluşturmasıyla birlikte tıkanmıştı. Bu edilgen rıza, Kılıçdaroğlu’nun “masaya yumruk vuramaması”, seçmende “heyecan yaratamaması” gibi tanımlamalarla ifade ediliyordu. Edilgen rıza, aynı zamanda CHP’nin her türlü siyasi, ekonomik, sosyal gelişmenin kavramsal paketlemesini AKP’ye bıraktığı anlamına geliyordu. Her gelişme AKP tarafından sözcüklerle, kavramlarla belli anlamlar üretecek şekilde paketlenip dolaşıma sokulurken (bir partinin yapması gereken de budur) CHP bu paketlemelere karşı kendi dilini oluşturamıyor, aksine AKP’nin sözcükleriyle ve kavramlarıyla siyasete devam ediyordu. Açıkçası CHP kavga etmek istemiyor, kavgayı diplomasiyle atlatmak için alttan alıyordu. Kılıçdaroğlu, Maltepe Mitingi’nde edilgen rızayı bir kenara bırakacağına ilişkin bir algı üretmek istedi. Bunu hem ceketini çıkarıp, gömlek kollarını sıvayarak konuşmasına başlayarak (bu gösteri Ekrem İmamoğlu’nun seçim kampanyasında iyi sonuç vermişti) hem de “kavga edeceğiz ve kazanacağız” sözünü vurgulu bir şekilde sarf ederek gösterdi. Bu süreci, Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’nin artık 2000’ler öncesindeki nezaketli açık oturum panellerine geri dönüş umutlarından kesin bir şekilde sıyrılmasının ve artık siyaseti 90’lardaki gibi değil, 2000’lerdeki gibi yapacağının bir ipucu olarak görebiliriz. Bununla birlikte taban Kılıçdaroğlu’ndan çok daha sert bir dik duruş bekliyor. Daha kavgacı, daha sert, gelişmeleri CHP’ye özgü bir kavram setiyle, kavrayışla ve dille yorumlayan, edilgen bir rıza yerine, etkin bir baskınlık gösteren bir siyaset istiyorlar. Yaşanan ve devam etmekte olan büyük ekonomik kriz, bu anlamda Kılıçdaroğlu ve CHP’nin elini güçlendirmiş durumda. Kılıçdaroğlu da en büyük desteğini buradan alıyor: AKP’nin kendi destekçilerini, kendi ekonomi politikası sonucu kendisine küstürmesinden. CHP edilgen rızasını şimdi de bırakmazsa ne zaman bırakacak? Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun bundan böyle daha aktif, daha baskın, olayları AKP’nin kavram seti yerine kendi kavram setiyle karşılayan bir siyasete döneceğini düşünüyorum. En azından bunu hedefleyecektir. Fakat gerçekleştirebilecek mi, bunu zaman gösterecek.