Dürzilere göre Hz. İlyas, Hz. Yahya'nın reenkarnasyonudur. Bu nedenle düzenli olarak Hz. İlyas'ın türbesini ziyaret ederler ve burayı kutsal kabul ederler.Hindu ve Budist inanışlarından farklı olarak ölen bir insanın yine insan olarak dünyaya döneceğine inanırlar; hayvan ya da bitki gibi başka canlı şeklinde döneceğine inanmazlar. Dürzilik inanışında insan ölür ölmez reenkarnasyon anında gerçekleşir. Bunun sebebi de ruh ve beden arasındaki ilişkidir; beden olmadan ruhun var olması mümkün değildir. Hatta Dürzi bir kadının yine Dürzi kadın olarak dünyaya geri geleceğine ve Dürzi bir erkeğin de yine Dürzi erkek olarak dünyaya geri geleceğine ve ruhların sürekliliğine inanırlar. Dürzi olmayan biri öldüğünde onun bedeninde Dürzi birinin reenkarne edilmesi mümkün değildir. Evrende var olan ruhların sayısı sınırlıdır ve ruhlar çoğalamaz ya da bölünemez. Ardışık reenkarnasyonlar gerçekleştirerek sürekli doğuş döngüsü devam eder ve sonunda ruh kozmik zihin ile birleşerek nihai mutluluğa erişir. Belki de bu yüzden nüfuslarını artırma hırsları yoktur. Tavsiye edilen her çiftin iki çocuk sahibi olmasıdır. Elbette, bunun ciddi demografik sonuçları olmuş; bu inanca sahip insanların sayısının belli bir eşiği geçmesi pek mümkün olmamış. Yine ihtimal dahilindedir ki Dürziliğin ‘butik' bir inanış olarak kalması, tarihsel süreç boyunca hakim inançlar tarafından büyük ve varoluşsal bir tehdit olarak algılanmasını engellemiş ve süregelmesini sağlayan önemli bir etken olmuş.
Dürzilik ve Dürziler - 2
Dürzilere göre tevhit inancı Al-Hakim bi-Emrillah’ın tek tanrı olarak tanınmasıdır. Hristiyanlar Hz. İsa’nın tanrının reenkarnasyonu olduğuna inanırken, Dürziler onlardan farklı olarak Al Hakim’in tanrının tezahürü olduğuna inanırlar.
DÜRZİLİĞİN ORTAYA ÇIKIŞI
İnanç olarak Dürzilik, 11. yüzyılda, Mısır’da Fatımiler’in hakimiyeti döneminde Şiiliğin bir kolu olan İsmailiye mezhebinden ayrılarak ortaya çıktı.
Tanrının insan suretinde görülebileceğine inanan Dürziler, tanrının Fatımi hükümdarı Al-Hakim bi-Emrillah’ta tecelli ettiğine inanırlar. Öyle ki 1021 yılında ansızın ortadan kaybolan Al-Hakim bi-Emrillah’ın semaya yükseldiğine ve kıyamet gününde geri döneceğine inanırlar.
Al-Hakim bi-Emrillah’ı tanrı olarak kabul eden ilk kişi Şeyh Muhammed bin İsmail Neştekin Derezi’dir. Dürzi kelimesi de, Şeyh Muhammed bin İsmail Neşterin Derezi’nin isminden ortaya çıktı. Derezi ile Al-Hakim bi-Emrillah’ın danışmanı ve sağ kolu olan Hamza bin Ali arasındaki çekişme ve Derezi’nin kibrinden ötürü, Derezi sonradan “sapkın” ilan edildi.
Buhara’da doğan Derezi, 1015 yılı civarında Kahire’ye geldi. Etnik köken olarak kimilerince Türk kimilerince Fars olduğu söylenilen Derezi’nin Arap olmadığı kesin. Dolayısıyla bu yüzden de Dürzî topluluğu arasında kabul görmemiş olma ihtimali mevcut.
Dürziler ise kendilerini tanımlarken anlamı “birleyenler” olan “Al-Muwahhidun” kelimesini kullanmayı tercih ederler. Ama bu tanrının birliğine değil Al-Hakim bi-Emrillah’ın tanrı olarak birliğine ithaftır.
Dürzilere göre tevhit inancı Al-Hakim bi-Emrillah’ın tek tanrı olarak tanınmasıdır. Hristiyanlar, Hz İsa’nın tanrının enkarnasyonu olduğuna inanırken, Dürziler -Hristiyanlardan farklı olarak- Al Hakim’in, tanrının tezahürü olduğuna inanırlar.
Kendilerine Dürzi denmesinden her ne kadar hoşlanmasalar da Dürzi toplumu zamanla bu kelimeyi kabullenerek kendi aralarında bile kullanmaya başlamışlardır. Arapçada tekil olarak Dürzi, çoğul olarak da Durüz kelimeleri kullanılır.
Şeyh Muhammed bin İsmail Neştekin Derezi’nin ölümünden sonra davayı Hamza bin Ali devam ettirmiştir. Hamza bin Ali’nin, Dürzilik inancında Hakim’den sonra en önemli unsur olan “emr” olduğuna inanılır.
Bir süre sonra inzivaya çekilen Hamza bin Ali’nin yerine Ali bin Ahmed Muktena Bahauddin gelir. Devletin baskısına daha fazla dayanamayan Bahauddin, 1042 yılında yazdığı son eserinde artık Dürzi inancına yeni hükümlerin eklenmeyeceğini belirtir ve o da inzivaya çekilir.
Okült ve ezoterik bir inanış olan Dürzilik, 1042 yılından itibaren tamamen kapalı bir toplum inanışı olarak gizlilik içinde bugüne kadar devam eder.
Al Hakim ile Mısır’da başlayan bu inanışın sahipleri, Fatımi Devleti’nin yasak ve baskılarından dolayı Levant’a yayıldılar. Her ne kadar Osmanlı İmparatorluğu otonom ve nispeten daha rahat yaşamalarına olanak sağlasa da, şiddet ve katliamların hedefi olmaya devam ettiler.
Mesela, 14. yüzyılda İbn Teymiyye “Dürzi gördüğünüz yerde öldürün” diye fetva verdi. Tanıklık ettiğimiz yakın tarihlerde bile, Suriye’deki savaş sırasında, ISIS, sapkın saydığı Dürzileri hedef aldı ve köyleri basarak katliamlar yaptı.
DÜRZİLİK İNANIŞINDA REENKARNASYON
Dürziler reenkarnasyona inanırlar ve İncil ile Kur’an-i Kerim’de de reenkarnasyondan bahsedildiğini iddia ederler. Kutsal kitaplardaki yazılı cümleleri kendilerinin doğru yorumladıklarına inanırlar.
Dürzi doktrinlerine göre Hz. İlyas, Hz. Yahya'nın reenkarnasyonudur. Dürziler düzenli olarak günümüzde Suriye sınırları içinde bulunan Hz. İlyas'ın türbesini ziyaret eder ve kendisinin Hz. Yahya olduğuna inandıkları için burayı kutsal kabul ederler.
Yorumlar
Popüler Haberler

Terör örgütü PKK, Devlet Bahçeli'nin önerisine uydu: Kongre için tarih ve yer belli oldu

Beyaz ette ölümcül bakteri: Gıda Mühendisleri Odası'ndan uyarı

Esenler’de kadın cinayeti: Evli olduğu erkek tarafından bıçaklanarak katledildi!

Özel: Kayyum kararının CHP’ye cuma akşamı 16:59’da tebliğ edilmesi kararlaştırılmış

Esenyurt'ta bir erkek çocuk, kız arkadaşını yaralayıp, annesini katletti!

Özel harekat polisi, AK Parti Genel Merkezi'nin bahçesinde intihar etti