Dünyayı aydınlatan özgürlük: Bildiğimiz adıyla Özgürlük Heykeli
JFK havalimanında bile göremediğiniz X-Ray cihazlarından geçmeniz gerekiyor. Güvenlik önlemleri feribota binişle sınırlı değil. Heykele çıkmak istediğinizde de benzer bir önlemle karşılaşıyorsunuz.
Özgürlük Heykeli (Statute of Liberty) ziyareti New York’ta ve belki de özgürlükler ülkesi olarak tanımlanan Amerika’da yapılacaklar listesinin başlarında gelen bir aktivite. New York’a her gelenin muhakkak görmeye gittiği; görmeye gitmediyse de minyatürünü hediyelik eşya olarak aldığı bu heykel, Özgürlük Adası’nda (Liberty Island) yer alıyor.
Asıl adı “Liberty Enlightening the World” yani Dünyayı Aydınlatan Özgürlük olan bu heykel, Fransa’nın ABD’ye bir hediyesi. Henüz yapım aşamasında bile görenleri hayran bıraktığı söylenen bu anıt, Amerika’nın bağımsızlığının 100. yılı sebebiyle, ülkenin ilk müttefiki olan Fransa tarafından hediye edilmiş. Nitekim LadyLiberty, yani ‘Bayan Özgürlük’ olarak da bilinen heykelin sol elindeki tabletin üzerinde Amerikan bağımsızlığının ilan tarihi olan 4 Temmuz 1776 yazılı.
Fakat hediyenin geri planında yalnızca 100. yıl kutlaması yok. Amerikan İç Savaşı’nın kazanılması, köleliğin kaldırılması ve Amerika’nın özgürlük ve demokrasi ülkesi olarak görülmesi de var. Hediye fikrinin Amerikan Anayasası konusunda uzman olan Fransız siyasi düşünür Edouard de Laboulaye tarafından ortaya atıldığını da söylemem gerek. Nihai yapımına 1876’da Fransa’da başlanan bu heykelin Amerika’da sergilenmesi ise 1886 yılında gerçekleşiyor. Arada restorasyon sebebiyle ve 11 Eylül saldırısı sonrası kapatılsa da o gün bugündür hem Amerikalılar hem de turistler için büyük önem taşıyor.
Özgürlük Heykeli’ne New York ve New Jersey’den kalkan feribotlarla ulaşabiliyorsunuz. 24 dolara, içerisinde gidiş-dönüş ve Özgürlük Heykeli’ne çıkma imkânı veren biletleri önceden almak gerekiyor. Zira, bazı saatlere hemen yer bulmak mümkün olmayabiliyor. Burada ilgimi çeken şey, feribota girerken çok sıkı güvenlik önlemleri alınmış olması. New York JFK havalimanında bile göremediğiniz X-Ray cihazlarından geçmeniz gerekiyor. Bu arada belirtmem gerek, güvenlik önlemleri feribota biniş ile sınırlı değil. Heykele çıkmak istediğinizde de benzer bir önlemle karşılaşıyorsunuz. Benim anladığım, New York’un, hatta ABD’nin sembolü olan Özgürlük Heykeli’nin başına bir şeyler gelmesinden çok korkuyorlar. Feribot ile adaya varmanız ise yaklaşık 20-25 dakika sürüyor. Çoğu kişi nehir manzarasını izleyerek seyahat etmeyi tercih etse de ben soğuk hava sebebiyle içeride oturmayı tercih ettim. Gerçi bu tercihimin arkasında nehri izlemenin İstanbul’daki vapur keyfinin yerini tutmayacağını fark etmem de olabilir.
Adaya geldikten sonra bazı kişilerin yalnızca heykel ile fotoğraf çektirmek için geldiğini anlıyorsunuz. Oysa, Özgürlük Heykeli’nin içerisine çıkabiliyorsunuz. Heykelin en üstü olan meşaleye çıkmak pandemi önlemleri sebebiyle şu anda mümkün olmasa da gözlem seviyesi olarak adlandırılan kısma çıkıp New York’u oradan izleyebilirsiniz. Bunun için 196 basamak çıkmanız ya da uzun bir asansör sırası beklemeniz gerekiyor; zira yine pandemi önlemleri sebebiyle asansöre yalnızca tek kişi binebiliyorsunuz. Ben sıra beklemeden asansörü kullanarak çıkabildim; fakat merdivenlerin de geniş ve kolay çıkılabilir modern merdivenler olduğunu söylemem gerek. Daha önceki Boston ziyaretimde Bunker Hill Anıtı’nın en tepesine kadar 290’dan fazla eski ve dar merdiven çıkma tecrübemden sonra Özgürlük Heykeli’ndeki modern merdivenlere şaşırdığımı itiraf etmeliyim.
Özgürlük Adası’nda bir müze de var. Müzede, heykelin tarihçesini okuyabildiğiniz gibi heykelin hikayesini 3’e bölünmüş toplam 10 dakikalık video olarak bir salonda da izleyebiliyorsunuz. Videolarda çok fazla nehir görseli olduğu için sizi önceden uyarıyorlar: Vertigonuz var ise başınız dönebilir! Özgürlük Heykeli’nin yapılış hikayesi önemli olsa da tarih boyunca sahip olduğu anlamlara da müzedeki bilgilerden ulaşabiliyorsunuz.
Beni en çok Özgürlük Heykeli’nin farklı şeylerde sembol olarak kullanılması etkiledi. Örneğin, dünya savaşları öncesinde savaşa destek toplamak için heykele posterlerde sıkça yer verilmiş. Bu arada, Amerika II. Dünya Savaşı’nda Fransa ile birlikte müttefik devletler arasında yer almasaydı da bu sembol kullanılır mıydı diye insan ayrıca düşünüyor. Savaş politikalarının eleştirilmesiyle birlikte ise heykelin temel hak ve özgürlüklerin ve eşitlik ilkesinin sembolü olarak kullanılmaya başlandığını görüyorsunuz.
Özgürlük Heykeli ziyaretinizden sonra feribot dönüş yolunda Ellis Adası’na da uğrayabilirsiniz. Amerikan tarihinde göçmenlerin kabul merkezi olarak kullanılan bu adada şu an Amerika’ya göç tarihini anlatan bir Göç Müzesi bulunuyor. Amerika’nın kölelerin zorla göç ettirildiği bir ülke olmaktan, birçok insanın isteyerek göç ettiği bir ülke haline gelişini fotoğraflar ile öğrenmek keyifliydi. İşte bu yüzden Özgürlük Heykeli’ni ziyaret planınızı bu adayı da düşünerek yapmanızı öneririm.
Bu yazımı, Özgürlük Heykeli fikrinin yaratıcısı Laboulaye’nin sözüyle bitirmek istiyorum: “Özgürlük, silahlardan ziyade zihnin eseridir” (Liberty is an effort of themind, ratherthanthearms)
Bir sonraki New York tecrübesinde görüşmek üzere.
Bunlar da ilginizi çekebilir