Dolarizasyon sorunu

Abone Ol
Dolarizasyon özünde bir güven sorunudur, güvenli liman arayışıdır. Bretton Woods sisteminden itibaren küresel parasal hiyerarşinin en tepesinde ve en güvenli sığınak olarak dolar vardır. “Dolarizasyon Sorunu” son dönemde Türk ekonomisi üzerindeki en tartışmalı konuların başında gelmektedir. Elbette bu tartışma yüksek dolarizasyon-enflasyon ilişkisi ve bu bağlamda kur korumalı mevduat (KKM) aracı üzerinden yürümektedir. Kur Korumalı Mevduat uygulamasının dolarizasyonu ve enflasyonu arttırdığını/artıracağını iddia eden Ortodoks görüş karşısında bu uygulamanın des-enflasyonist olabileceğini ve dolarizasyonu azalttığını söyleyen heterodoks görüş vardır. Ancak her iki tarafın kendi içinde de tam bir uzlaşının olduğunu söylemek de zordur. Diğer yandan her iki taraftan birçok iktisatçı ise bu uygulamanın kamunun limitsiz bir risk üstlendiğini öne sürmektedir. Bu yazıda tartışmaya dolaylı biçimde ve dolarizasyon kavramı ve ülke ekonomileri için sorun oluşturduğunu üzerinden yani dolaylı olarak katılacağım. DOLARİZASYON NEDİR? Dolarizasyon/Dolarlaşma; Bir ülke para biriminin para olma özelliklerini kaybetmesidir. Ülke para birimi ekonomiden tamamen çekilirse buna tam dolarizasyon denmektedir. Ülke para birimi değiş tokuş aracı olma özelliğini korurken, değer saklama ve/veya servet biriktirme aracı olma özelliklerinin kaybolması da Dolarizasyondur ki buna da kısmi Dolarizasyon denmektedir. Dolarizasyon özünde bir güven sorunudur. Yani yerleşiklerin kendi para biriminin değerini koruyamayacağına olan inançlarının kaybolmasıdır. Dolayısıyla dolarizasyon bir güvenli liman arayışıdır diyebiliriz. Bretton Woods sisteminden itibaren küresel parasal hiyerarşinin en tepesinde ve en güvenli sığınak olarak Dolar vardır. Onu altın ve diğer rezerv paralar takip etmektedir. Rezerv paraya sahip olmayan bir ekonominin makroekonomik performansı zayıfladığında ve ülke para biriminin değer kaybedeceği beklentileri arttığında o ülkenin vatandaşları güvenli liman arayışına girerler ve servetlerini Dolar olarak tutmak isterler. Bu bir finansal Dolarizasyon sürecidir. Ülke para birimine olan güven ne kadar kaybolursa finansal dolarizasyonun boyutu da o derece genişleyecektir.
Ülke para birimine olan güven ne kadar kaybolursa finansal dolarizasyonun boyutu da o derece genişleyecektir.
Güven sorunu büyüdükçe gelecek sözleşmeler de dolar üzerinde yapılmaya başlar ve bir müddet sonra günlük alış veriş yani takas işlemlerinde de dolar kullanımı yaygınlaşabilir. Bu durumda ekonomi tam Dolarizasyon içindedir diyebiliriz. DOLARİZASYONUN ETKİLERİ Tam Dolarizasyon ulusal parasal egemenliğin kaybolması anlamına gelmektedir. Bağımsız para politikası uygulayabilme ihtimaliniz ortadan kalkmış demektir. Bununla birlikte bağımsız maliye politikası uygulayabilme koşullarınız da kısıtlanmıştır. Öte yandan Tam Dolarizasyonu ve/veya Para Kurulu denen ülke para birimini Dolara eşitleyen sistemi makroekonomik sorunların çözümü olarak öneren görüşler de vardır. Bu görüş Monetarist-Ortodoks iktisatçılara aittir. Onlara göre;
  • Tam Dolarizasyon yurt içi enflasyonun düşmesini sağlayacak yani yurt içi enflasyonu ABD veya Euro (Eurolaşma varsa) enflasyonuna yaklaştıracaktır.
  • Döviz kuru riskini azaltarak yabancı sermaye girişlerini artıracaktır.
  • Ülke faiz oranı ABD veya Euro (Eurolaşma varsa) Faiz oranına yaklaşacak, Kamu borç sorunu azalacak ve yurt içi tasarruflar büyüyecektir.
Sonuç olarak bu görüşe göre Tam Dolarizasyon ülke ekonomisinin şoklara karşı dirençi olacağını ve istikrarlı bir büyüme patikası yakalayacağını savunmaktadır.
Dolarizasyonun yalnızca kısa vadede egemenliği sınırlandırdığı, ancak orta uzun dönemde riskleri azaltarak istikrarlı bir büyüme patikası yakalanacağı görüşüne katılmıyorum.
Dolarizasyonun yalnızca kısa vadede egemenliği sınırlandırdığı (standart istikrar makro politikalarının yürütülmesini zorlaştırdığı) ancak orta uzun dönemde riskleri azaltarak istikrarlı bir büyüme patikası yakalanacağı görüşüne katılmıyorum. Aksine egemen para birimine sahip olmayan bir ülkenin bağımsız para ve maliye politikası yürütebilme şansı yoktur. Bununla birlikte Dolarizasyonun her biçimi bankaların para yaratma sürecini tıkayarak dış borç stokunu büyüten bir mekanizmaya dönüştürecektir. Bu da yabancılara ya da merkez ülkelere yurt içinden servet aktarımının bir başka biçimidir. Dolarizasyonun bir başka biçimi de yükümlülüklerin Dolarlaşmasıdır ki bu sorun bizim gibi ülkelerin kırılgan olmasının ve kötü makroekonomik performansın en önemli nedenidir. Yükümlülük dolarizasyonu  kontrolsüz sermaye hareketlerinin yol açtığı en önemli sorundur. Hem kamu hem de özel sektör bilançolarının pasif tarafının Dolarlaşması para ve maliye politikası bağımsızlığını engelleyen çok önemli bir durumdur. Bu konudaki görüşlerimi Politikyol’da kaleme aldığım “Türkiye İçin Hoş Olmaya Faiz Aritmetiği” ve “İmkansız Üçleme ve Politikanın Bağımsızlığı” yazılarımda kaleme aldığımdan tekrara düşmek istemiyorum. Aşağıdaki Grafik 1 Türkiye’de özel ve kamu kesiminin kısa vadeli borç durumunu yansıtmaktadır. Grafik değerleri Kamu ve özel kesimin Kısa vadeli dış borç stoku içindeki payları olarak alınmıştır. Grafik incelendiğinde kamu kesimi kısa vadeli dış borç stokunun 2018 kur krizinden itibaren artış gösterdiği görülmektedir. Bir bakıma kamu özel sektör kur riskini üzerine almaktadır. Grafik 1. Kamu ve Özel Sektörün Kısa Vadeli Dış Borç Stoku İçindeki Payları (Kırmızı Özel Sektör, Mavi Kamu Kesimi) [caption id="attachment_203891" align="alignnone" width="500"] Kaynak: TCMB EVDS verileri kullanılarak yazar tarafından hazırlanmıştır.[/caption] Kamu bilançosunun bu biçimde Dolarizasyonu kamunun doğru ve etkin maliye politikası uygulayabilmesi önünde bir kısıt oluşturmak da aynı zamanda ülke risk priminin artmasına neden olarak borçlanma maliyetini yükseltmektedir. Diğer yandan kamu kesimi yükümlülük Dolarizasyonunun finansal kırılganlık üzerindeki etkisi dolaylıdır ve özel sektör yükümlülük Dolarizasyonuna göre daha düşüktür.
Sonuç olarak Dolarizasyon ister kamu ister özel sektör, ister kısmi, ister tam biçimlerinde olsun ülke ekonomisi üzerindeki maliyeti yüksektir ve ters Dolarizasyon sürecine girilmesi elzemdir.
Sonuç olarak Dolarizasyon ister kamu ister özel sektör yükümlülük. Dolarizasyonun, ister kısmi, ister tam Dolarizasyon biçimlerinde olsun ülke ekonomisi üzerindeki maliyeti yüksektir ve ters Dolarizasyon sürecine girilmesi elzemdir. Bu elbette ülke ekonomisine ve politikalarına olan güven artışı ile birlikte sağlanabilecektir. Kur Korumalı Mevduat (KKM) küresel risklerin büyüdüğü koşullar itibarıyla zamanlama açısından yanlış atılmış doğru bir adımdır. Elbette hükümetin düşük politika faiz isteğinin bir sonucu olarak politika faizinin bir alternatifi olarak kullanılmaktadır. Sürdürülebilir olmadığını ise yine Politikyol’da kaleme aldığım “Küresel Riskler ve Dış Ticaret Açıkları Artarken Örtük Sabit Kur Sistemi Çalışmaz” başlıklı yazımda kaleme almıştım.