Türkiye dünyaya barış götürürken kendi halkını tıkanmış bir siyasetin arafında köprü üstüne mahkûm ediyor. Erdoğan “yurtta barış” demediği sürece, ”dünyada barış” politikasını “halkla ilişkiler faaliyeti” olarak görmeye devam edeceğiz.Erdoğan’ın inandırıcı olmayan barışçıl politikalarının bir diğer boyutunda ise kuşkusuz ortaklık yaptığı MHP’nin rolü var. Benzer nitelikte partilere Avrupa siyasetinde en ufak bir imkan tanınmazken, Türkiye’de sadece siyasi kaygılarla kadrolaşmasına izin veriliyor. Bununla da yetinmeyen MHP’nin provokatif bir haritayla, Türk-Yunan ilişkilerini sabote etmesine daha yakın zamanda tanık olduk. Erdoğan’ın da samimi olmadığı her halinden belli Yunanistan politikasında, iç politikadaki kayıplarını telafi etmek için yaptığı hamleler göze batıyor. Yine de Ege’de Ukrayna-Rusya savaşına rahmet okutacak meydan okumaları, sıradan bir şey gibi göze sokan haritalarla barışa sabotaj yapan bir ortakla iş birliği yapmak akıl alır gibi gelmiyor. Güneyde Suriye ile yürütülen ilişkiler ise başlı başına keyfi, iç ve dış barışı yok eder cinsten. Milyonlarca Suriyeliyi ülkeye dolduran bu politika her an başlatılacağı söylenen harekat tehditleri ise, işin tuzu biberi oluyor. Barışı bu denli önemseyen bir ülkenin sadece Suriye politikası bile buradaki iki yüzlü ve çifte standartlı duruşu ortaya çıkarmaya yetiyor. Sadece Suriye değil Irak’la da aynı ölçüde keyfi ilişkiler ve iç politik endişeler güdülerek yürütülen politika, meyvesini daha çok kısa bir süre önce verdi. Ülkenin politik ve askeri tutumu öylesine belirsizliklerle malul ki, hemen her olayın faturası kolaylıkla çıkarılabiliyor. Kimseyi masumiyetinize inandıramıyorsunuz. Yunanistan’dan Irak’a kadar tüm ilişkiler; iç politik dengelere göre nasıl sürdürülebilir diye düşünen bir iktidar için, beka deyince anlaşılan sadece ve sadece iktidarın devamından ibaret. Sivil siyaseti hapse tıkan, onun barış çağrılarına kulağını tıkayan bir siyaset, dünya barışına katkı verirken ülkesinin halkını diken üstünde tutmaya devam ediyor. Bu yönetme tarzı ile Barış bu ülke için bir erkek çocuk adı olmaktan öte mana taşımayacak. Türkiye dünyaya barış götürürken kendi halkını tıkanmış bir siyasetin arafında köprü üstüne mahkum ediyor. Erdoğan bu ülke barışı için kılını kıpırdatmadığı sürece yani; önce “Yurtta Barış” demediği sürece, biz sadece yapılanları “Halkla İlişkiler Faaliyeti” olarak görmeye devam edeceğiz.
Dışarıda güvercin içeride şahin
Politikyol
Bu tabloya bakınca Ukrayna-Rusya arasında barış köprüsü kurmanın inandırıcılığı kalıyor mu, varın siz karar verin.
Ukrayna ve Rusya arasındaki tahıl anlaşması dünyanın gözünü Türkiye’ye çevirmesine yol açtı. BM Genel Sekreteri Guterres’in de katıldığı imza töreni özellikle “Havuz Basını”nda Türkiye’nin büyük bir başarısı olarak kayda geçirildi.
Anlaşma detayları incelendiğinde; anlaşmanın çatışma ortasında iki ülkenin dünyayı etkileyen olumsuzlukları azaltma imkanı sağladığı görülüyor.
Guterres anlaşmayı “işaret feneri” olarak tasvir etti. Karanlık bir denizde gemilere yol gösteren bir deniz feneri ışığı ile mukayese etti.
Açıkçası böyle bir anlaşmanın içinde Türkiye’nin adının geçmesi ancak gurur verir bizlere…
Nitekim daha anlaşmanın mürekkebi kurumadan Odesa’dan gelen top sesleri, ister istemez kafalarda soru işaretleri doğurdu. Çünkü anlaşmanın gözetimi Birleşmiş Milletler ve Ukrayna ile birlikte Türkiye’ye verilmişti.
Uygulamadaki eksikler anlaşmanın başarısını gölgelemeye adaydı.
Bütün soru işaretlerine karşın; dünya barışına koyduğu katkı, BM Genel Sekreteri tarafından bizzat teyit edilen bir anlaşmayı eleştirmek haddimiz değil.
Buna karşılık Erdoğan’ın barış güvercini beslerken verdiği bu pozun inandırıcılığı sadece iç politik kaygılar nedeniyle sıfıra yakın.
Erdoğan’ın iç politik kaygıları gözetmeyen dış politika hamlelerinden uzak durduğunu biliyoruz.
Örneğin; “Avrupa Birliği’ne neden vize ile girmek zorundayız?” sorusunun tek bir yanıtı var. O da Erdoğan’ın iç politik hesapları.
Kendi uydurdukları absürt bir terör tanımı ile vize serbestisi fasıllarının kapanmasına engel oluyorlar.
Başta Demirtaş olmak üzere siyasi muhaliflerini, rakiplerini bu şekilde hapiste tutmayı başarıyorlar.
Erdoğan Demirtaş’ı hapiste tutmak için, koca bir ülke halkının seyahat özgürlüğüne zincir vuruyor.
Bu tabloya bakınca Ukrayna-Rusya arasında barış köprüsü kurmanın inandırıcılığı kalıyor mu, varın siz karar verin.
Yorumlar
Popüler Haberler
Deniz Zeyrek, Sözcü gazetesinden ayrıldı
MHP'li vekillerin istifa gerekçesine PolitikYol ulaştı: VIP altın kaçakçılığı
Yasadışı bahis soruşturmasında yeni dalga: 7 fenomene yakalama kararı
Sivas’ta dershane bulunan binada yangın: Bir öğretmen öldü
Selçuk Üniversitesi, mutluluğun formülünü aramayı bıraktı
Liderlik hayali kuran Türkiye, puansız Karadağ'a takıldı