Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) sondaj makinelerini ve ekipmanlarını sökerek Dağyeni köyünden ayrılmaya başladı. Kadınlar son makine köyden gidene kadar mücadeleye ve nöbet tutmaya devam edeceklerini duyurdu.Şüphesiz, kadınların ekoloji mücadelesindeki rolü sınıf mücadelesinden ve eril iktidarlardan ayrı düşünülemez. Çünkü, ataerkil kapitalist sistem kadını, doğayı ve emeği “sömürme” üzerine kurulu. Kapitalist sermaye ise büyük bir hızla her şeyi metalaştırıyor. Doğa ve kent bu metalaştırmanın öznesi durumunda. Dolayısıyla, kadınların hem yaşam alanları hem de hakları için direnişin ön sıralarında yer alması hiç tesadüf değil! Özetle, kadınlar hak mücadelelerinde hep en önde! Kadınların sesi her zamankinden daha gür ve güçlü çıkıyor. Bu adeta çok sesli bir koro etkisi yaratıyor. Kadınlar yaşamın her katmanındaki tabuları yıkmaya devam ediyor, görünmez (cam!) duvarlarla ve betonist zihniyetle mücadele ediyor. Kadınlar birlikten doğan güçlerini önce sermaye sahiplerine sonra da merkezi ve yerel yöneticilere gösteriyor. Son sözler; Kadın dayanışması kazanacak. Kadınlar dün olduğu gibi bugün de gelecekte de birlikte güçlü olacak. Kadınlar, doğanın ve emeğin sömürülmediği bir dünya için hep ön sıralarda yer alacak. Ekoloji mücadelesinin kahramanı olan kadınlara ve haklı direnişlerine selam olsun! --- [1] Ayrıntılı bilgi için bkz. Seçme Hareketinin Radikal Savaşçıları: Süfrajetler, https://www.dw.com/tr/seçme-hakkının-radikal-savaşçıları-süfrajetler/a-42464197 [2] Pekin Deklerasyonu ve Eylem Platformu, Ayrıntılı bilgi için bkz. https://dspace.ceid.org.tr/xmlui/bitstream/handle/1/733/ekutuphane2.2.1.1.pdf?sequence=1&isAllowed=y [3] Ayrıntılı bilgi için bkz. https://sendika.org/2022/01/germencikte-direnenler-kazandi-643329/
Direne direne kazanıyoruz: Kadınlar mücadelede hep ön sıralarda!
Türkiye’de kadınlara yönelik şiddet ve baskı bitmiyor. Kanun önünde eşitlik ne yazık ki pratikte eşitlik anlamına gelmiyor. Akademisyen Ayşe Kaşıkırık kadınların haklı mücadelesini yazdı
Kadınlar toplumun kılcal damarlarına işlemiş olan ataerkil kapitalist sistem yüzünden kazanılmış haklarını kaybetme riski ile karşı karşıya… Öte yandan, kadın hareketi güçleniyor ve kadınlar hak mücadelelerine her zamankinden daha güçlü devam ediyor. Kadınlar birbirlerine umut oluyor, yurt oluyor ve yoldaş oluyor.
Kanun önünde eşitlik ne yazık ki pratikte eşitlik anlamına gelmediğinden kadınlar aleyhindeki eşitsizlikler halen derin bir şekilde yaşanıyor. Yani, kâğıt üzerindeki eşitlik kadınların gündelik hayatlarına yansımıyor.
Tarih boyunca kadınlar haklarını kolay kazanmadı. Kadınlara siyasal, ekonomik ve sosyal hakları armağan edilmedi, altın tepside sunulmadı veya bir lütuf olarak bağışlanmadı. Süfrajetlerden günümüze kadar kadınlar, talepleri ve hakları için her zaman mücadele etmek zorunda kaldı [1].
1995 Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu uluslararası kadın politikası adına bir milattır. Bundan 27 yıl önce Birleşmiş Milletler üye devletleri “Kadın Haklarının İnsan Hakları Olduğu” konusunda hem fikir oldu ve toplumsal cinsiyet eşitliği için bir dizi eylem belirledi [2]. Ancak, geçen 27 yılda hayatın hiçbir alanında eşitlik sağlanamadı. Tam aksine, kadınlar açısından kazanılmış hakların kaybedilmesi söz konusu.
Dünyanın farklı bölgelerinde kadınlar sokakta, mahallede, kentte, kasabada, köyde kısacası her yerde haklarını savunmak için meydanlara çıkıyor, direniyor. Kadınlar temel hakları için mücadele ediyor. Benzer bir durum son yıllarda yaşadığımız eko-kırım projelerinde görülüyor. Kadınlar ekolojik mücadelelerin de ön sıralarında yer alıyor. Yaşam alanları ve toprakları için direniyor kadınlar. İkizdere’den Bergama’ya, Artvin Cerattepe’den Sinop Gerze’ye, Kaz Dağları’ndan Aydın Germencik Dağyeni köyüne kadar kadınlar her yerde mücadele ediyor. Kepçelerin önüne oturuyorlar, meydanlara çıkıyorlar, nöbet tutuyorlar…
Ekolojik krizler herkesi etkiliyor, ama kadınları ve çocukları derinden etkiliyor. Suların kirlenmesi, kuraklık yaşanması, ormanların yok olması, tarım arazilerinin tek tek kaybedilmesi, maden faaliyetlerinin artması ve daha niceleri kadınların mevcutta zor olan yaşam koşullarını daha da zorlaştırıyor. Kadınların ve çocukların yaşam koşullarını tehdit ediyor, onları daha savunmasız hale getiriyor.
Dağyeni köyünde de mücadelenin ön sıralarda kadınlar yer alıyor. Dağyeni’li kadınlar jeotermallerin işgalinden sonra siyanürlü altın için sondaja karşı direniyor, pes etmiyorlar! Sermayeye karşı ekoloji mücadelelerini büyük bir kararlılıkla yürütüyorlar. Ortak bir talepleri var: “Havama, suyuma ve toprağıma dokunma!”. Başını kadınların çektiği bu haklı mücadele sonuç verdi, direnenler kadınlar kazandı. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) sondaj makinelerini ve ekipmanlarını sökerek köyden ayrılmaya başladı. Kadınlar son makine köyden gidene kadar mücadeleye ve nöbet tutmaya devam edeceklerini duyurdu [3]. Aydın’ın maden sondajı açılmak istenen diğer köylerinde (Dampınar, Habipler ve Çamköy) de benzer bir dayanışma ağı işliyor. Kadınlar kolektif bir mücadele başlatarak şirketleri Kartal Dağı’ndan söküp atacaklarını belirtiyor.
Bunlar da ilginizi çekebilir