Dilipak burada, Nazım Ekren nerede?
Erdoğan “ben faize karşıyım; çünkü Nass var” dese. Nazım Hoca bir fesuphanallah çeker, ardından Erdoğan’a birebir iktisada giriş dersi vermeyi önerirdi. Bugün Nazım Ekren out, Abdurrahim Dilipak in…
AKP’nin kurucu üyelerinden biri de Nazım Ekren’dir.
Nazım Ekren; Türk İktisat tarihine adı altın harflerle yazılmış hocalardan birisidir. AKP bünyesinde siyaset yapmayı bırakalı tam 12 yıl oldu. 1956 doğumlu Nazım Hoca sadece 53 yaşında siyaset sahnesine veda etti.
Adı neden Nazım’dır, babası Nazım Hikmet’e hayran mıydı bilmiyorum. Bildiğim tek şey şu, Nazım Ekren bir siyasal İslamcı değildir.
Nazım Ekren külliyatının sadece önsözünü okusanız, ülkenin düştüğü ekonomik girdabın sebepleri konusunda, gereken tüm bilgileri elde edersiniz.
Nazım Ekren şu anda partide olsa ve Erdoğan’ın “faiz enflasyonun sebebidir” sözünü duysa, muhtemelen Erdoğan’a “diliniz sürçtü herhalde Sn. Genel Başkanım” derdi.
Erdoğan “ben faize karşıyım; çünkü Nass var” dese. Nazım Hoca bir fesuphanallah çeker, ardından Erdoğan’a birebir iktisada giriş dersi vermeyi önerirdi.
Bugün Nazım Ekren OUT, Abdurrahim Dilipak IN…
Abdurrahman Dilipak’ın eline düşen Türkiye ekonomisinin işi Allah’a kaldı.
Bu arsız yorumunu tasavvufi tevekküle teğelleyen Dilipak, kendisi borsada yönetim kurulu üyeliği yapmış olmasa, söylediklerinde bir nebze samimiyet ararız.
Ama ortada samimiyet değil, ciddi bir takiyye var.
AKP’nin aynaya yansıyan siluetinde Nazım Ekren’den Dilipak’a dönüşen tasvirin, arka planında Erdoğan’ın tercihleri var.
Her şey Erdoğan öyle olsun dediği için bu halde…
Türkiye’nin sorununu doğru tespit eden AKP için vesayeti yıkmak bir motto, bir hedef ve bir başarı hikayesi idi.
Kimsenin başaramadığı şeyleri oyunu kuralsız oynayarak başardı.
Tek sorun bir vesayeti yıkarken, çok daha büyük bir vesayeti, kendi ayağına pranga misali takması oldu.
Dilipak’ın dolar banknotun üzerinde yazan “In God we Trust, (Allah’a inanıyoruz)” der gibi “doları çıkaran da düşüren de Allah’tır” demesinin ardındaki cüret de gücünü bu vesayetten alır.
Demokrasi bir otobüstür, binersin.
Vesayet durağına gelince, iner yola Mercedes’le devam edersin.
AKP ile ülkede yaşadığımız tam da bu oldu.
Dilipak’ın halk oyuyla seçilmiş siyasetçiler hapiste çürürken, siyaset ve iktisadın alimi tavırlarında devletten beslenen bir propaganda aygıtında, iktidara arka çıkarken tek kaygısı vesayetin direklerini sağlam tutabilmek.
Nazım Ekren’in daha 2010 referandumu bile olmamışken keşfettiği ve arkasına bakmadan kaçtığı felaket bu olmalı.
AKP’nin kurucu ilkelerini tesis ederken danıştığı Nazım Hoca’ya da, en az Demokrasi kadar araç gözüyle baktığı bugünden geçmişe baktığımızda, net biçimde gözler önüne seriliyor.
AKP’nin simgesi ampül olsa da yaptıkları kendi kendini eriten bir mum gibi.
Ancak mum çoktan erimiş, tabağın içine yayılmış durumda.
Eriyen bu mumu tekrar tekrar şekillendirip yeniden alevlendirme çabası ise, sadece bu şekli bozuk terkibin daha da acayipleşmesinden öte bir sonuç vermiyor.
AKP tıpkı eriyik haline gelmiş bir mum gibi şekilsiz, amorf, etrafını kirleten bir belirsizliğe evrilmiş durumda.
Yeniden eski haline gelmesi imkânsız olan bu terkip, giderek daha da kararıyor, çirkinleşiyor.
Dilipak’ın dilinde ve suretinde cisimleşen bu yeni halin arsızlığı ve hoyratlığı ise, ülkeye ve topluma verdiği zararı katlıyor.
Erdoğan’ın kurduğu düşün peşinde giderken yanında olmanın sağladığı iktisadi fayda ile motive olan dar kadrosu, Erdoğan’a en büyük zararı veriyor.
Propaganda makinesinin Erdoğan’ı haklı çıkarmak için akıl sınırlarını zorlamakta tereddüt etmeyişinin ardında, Erdoğan giderse kaybedileceklerin listesinin ne denli uzun olduğu gerçeği var.
“Nazım Ekren neden AKP’de yok?” sorusunun yanıtını “Abdurrahman Dilipak neden var?” sorusuyla bulabiliriz.
Nazım Hoca, Dilipak’ın antagonizması yani uzlaşmaz çelişkisidir.
Eminim ki kuruluşunda emek harcadığı iktisadi düzenin alt üst oluşuna en çok Nazım Ekren üzülüyordur.
Ancak bu saatten sonra Nazım Ekren değil, John Maynard Keynes gelse AKP iflah olmaz.