Dikkatsiz cesaretten kaçınmak

Abone Ol
Cemevlerine saldırılıyor, gerilim yaratılıyor. Tesadüf bu ya Terzi Fikri de gündeme getiriliyor. Böyle durumlarda ihtiyacımız olan sükûnetini koruyan liderin yol göstericiliğidir.

Loading...

Savaş sanatı üzerine yazdıklarıyla bilinir Sun Thu. Mücadele edilecek arazileri, “karışık arazi, yakın arazi, ihtilaflı arazi, açık arazi, anahtar arazi, ciddi arazi, zor arazi, kuşatılmış arazi  ve ümitsiz arazi” olmak üzere dokuz sınıfa ayırmış. Her birini de ayrı ayrı tanımlamış. Buna göre, “Savaş kendi ülkemizde yapılıyorsa bu arazi türüne ‘Karışık Arazi’, düşman arazisine girmemize rağmen henüz kendi sınırlarımızın yakınındaysak bu tür araziye ‘Yakın Arazi’,  sahip olunması her iki tarafa da büyük avantaj sağlayan araziye ‘İhtilaflı Arazi’, her iki tarafın da kolaylıkla girip çıkabildiği araziye ‘Açık Arazi’, üç krallığın arazilerinin birleşme noktasında yer alan arazilere ‘Anahtar Arazi’ denir.” “Bir ordu düşmann ülkesinin bağrına girmiş olmasına karşın, ardında kuvvetli düşman kaleleri bulunmakta ise bulunduğu arazi k o n u m u ‘Ciddi Arazi’, geçilmesi zor olan dağlık ormanlar, çalılık yamaçlar, bataklıklarla kaplı arazilere ‘Zor Arazi’, dar vadilerden geçilerek ulaşılabilen, içinden daracık keçi yolları ile çıkılabilen arazilere ‘Kuşatılmış Arazi’, sadece gecikmeden savaşmamız halinde içinden sağ çıkabileceğimiz araziye ‘Ümitsiz Arazi’denir.” SİYASETİN DİLİ, ÖZEN İSTER Devam etmiş Sun Thu: “Karışık arazi'de savaşma. Yakın arazide durma. İhtilaflı arazi'de saldırma. Açık arazide düşmanın yolunu kapatma. Anahtar arazide müttefiklerinle işbirliği yap. Ciddi arazide düşmanı yağmala. Zor arazide yoluna dikkatle devam et. Kuşatılmış arazide stratejini gözden geçir. Ümitsiz arazide savaş.” Savaş sanatıdır Sun Thu’nun alanı ama hepimiz biliriz ki siyaset ile savaş arasındaki fark, neredeyse kıldan incedir. Bu nedenle geleceğin Türkiye’sini kurma yolunda adımlar atılırken Sun Thu’nun tanımlamalarını birer metafor olarak kabul etmek, avantajlı sonuçlara yol açar. Hele hele 2023 seçimlerine yaklaştıkça gerilen siyasi ortamın şifresini çözmek açısından, yol gösterici bir hal alabileceğini de hesaba katmak gerekir. Görüyoruz ki seçimlere doğru yol alırken, iktidarın konumunu korumak istiyor; muhalefet de iktidara gelmek için yaptıklarını yeni hamlelerle takviye ediyor. Bir çeşit sarkaç gibi, ibre bir Millet İttifakı’na doğru kayıyor; bazen de iktidarın elini güçlendiriyor. Avantaj Millet İttifakı’ndan yana ama olanaklar da iktidarın elinde. Örneğin Millet İttifakı’nın “amiral gemisi” CHP’nin KYK borçları gibi gençleri doğrudan ilgilendiren konularda hamle üstünlüğünü ele geçirir geçirmez, uygulama olanağına sahip iktidar hemen gereğini yapıyor. Millet İttifakı şehir şehir gezip, sokaktaki vatandaşın sorununun çözümüne ilişkin önerilerini anlatır ve Kılıçdaroğlu aracılığıyla otomobildeki ÖTV’yi düşüreceğini vaat ederken, iktidar da 20 yıldır neden çözemediğini bir türlü izah etmediği sosyal konut projesini gündeme getiriyor. Anlaşılan o ki seçim tarihi belli olana dek taraflar hamlelerini sürdürecekler; hamle üstünlüğü de, bir o yana, bir bu yana gidip gelecek. GERİLİM KİME YARAR? Bu arada cemevlerine saldırmak gibi gerilim yaratacak hamleler yapıldığını görüyoruz. Üstelik bu saldırılar, Yas-ı Matem orucunun tutulduğu bir ortamda yapılması da pek tesadüfe benzemiyor. Tesadüf bu ya, yapacak bir şey olmadığı vakitlerde, hemen her iktidarın kaşımakta yarar gördüğü 12 Eylül öncesi Fatsa’sının ve o dönemin belediye başkanı Terzi Fikri’nin yeniden gündeme taşınması da gerilimi körüklemek için yeterince malzeme oluşturuyor. Böyle durumlarda ihtiyacımız olan sükûnetini koruyan liderin yol göstericiliğidir. Sun Tzu, iyi bir lider için üç ölçüt koyuyor. Buna göre bu üç ölçütün birincisi, “rakibin planını çözüp, kırmak;  ikincisi rakip güçlerin birleşmesini engellemek; üçüncüsü ise rakibe alenen taarruzda bulunmaktır.” Sun Tzu, iyi bir lider için üç ölçüt koyuyor. Buna göre, bu üç ölçütün birincisi, “rakibin planını çözüp, kırmak;  ikincisi rakip güçlerin birleşmesini engellemek; üçüncüsü ise rakibe alenen taarruzda bulunmaktır.” Ortak aklı temsil ettiğinden kuşku duymadığımız Millet İttifakı’nın, iktidarın planını çözmekle birlikte henüz rakip güçlerin birleşmesine engel oluşturacak bir plan geliştirmediğini görüyoruz. Öte yandan çoğunlukla iktidar eksenli olmakla birlikte Millet İttifakı’na yöneltilen eleştirilerin başında, Cumhurbaşkanlığı adaylığının belli olmaması geliyor. Başlangıçta Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener gibi Millet İttifakı’nın taşıyıcı kolonlarının yahut Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi belediyecilik alanında çığır açmış yeni isimlerin adı sıklıkla telaffuz edilir ve hangisi olursa olsun, Millet İttifakı’nın kazanma potansiyelinin yüksek olduğu kanaati dile getirilirdi. Akşener’in, başbakanlık tercihi yaparak, bu “yarışta” olmadığını ifade edip, kenara çekilmesi; İmamoğlu ve Yavaş’ın ise adlarının daha az söylenir olması, ister istemez Kılıçdaroğlu adını öne çıkarmış durumda. Kılıçdaroğlu, aday olur mu? Neden olmasın? Olursa kazanır mı? Bir engel gözükmüyor. Bununla birlikte CHP kurmayları farkındalar mı bilinmez ama tehlikeli bir kulvara girdikleri söylenebilir. GÖNLÜMÜZÜN ADAYI MI, DÜPEDÜZ ADAY MI? Nedir o tehlike? CHP kurmaylarının, “gönlümüzün adayı Kılıçdaroğlu’dur” dedikleri dönemi geride bırakıp; “düpedüz adayımız Kılıçdaroğlu’dur” dedikleri bir noktaya geldiklerini görüyoruz. Kamuoyunun aklının odaklandığı CHP kurmayları, tıpkı İYİ Partili Halil İbrahim Oral’ın yaptığı gibi sürece zarar verecek ifadeler kullanarak, Kılıçdaroğlu’nun özenle hazırladığı ortamı ihlal eden bir üslup takınıyorlar. Söz konusu iki cümle arasındaki fark, Millet İttifakı’nın hukukuna saygı göstermekle hiçe saymak arasındaki fark kadar büyük olduğu gibi, bu dilin “ayrıştırıcı” bir içeriğe sahip olduğu da inkar edilemez. Her fırsatta özenle “6’lı Masanın iradesi”ne vurgu yapan Kılıçdaroğlu’na rağmen tehlikeli içeriğe sahip bu dili neden kullanır CHP kurmayları? Denilebilir ki her gün karşılaştıkları soruların bıktırıcılığından kurtulmak için… Siyasetin aynı zamanda diplomatik refleksleri koruma sanatı olduğu ve buna en çok CHP kurmaylarının ihtiyacı bulunduğunu hatırlatalım. Bir hatırlatma daha yapalım; böyle durumlar için Sun Thu’nun dile getirdiği belirlemelerden birinin de, “dikkatsiz cesaret zarar verir” ifadesidir. Not edelim.