Dijital çağ, müzik eseri ve muazzam etki
Bilimin, sanatın, müziğin, üretimin, paylaşımın olduğu her an hukuk var. Direkt olarak adalet ereği var. Kişi, eyleminin hukuki dünyadaki sarih karşılığını bilirse, bu farkındalığa kavuşursa dikkatli olacak ve usule göre davranacak ya da bu riski bilerek alacaktır.
Mutluluk ancak adaletle mümkün!
Dijital çağda da!..
Dijital çağın bilgi toplumu, geniş veri depolama alanlarındaki olağanüstü verileri işleyen ileri hesaplama teknolojileri, üretim biçimleri, düşünme pratikleriyle şekillenen toplumdur.
Bu durumun ilgi çekici ve ilerleyen yönü dijital fikri haklar. Konu her an uluslararası gündemde.
İsviçre Federal Mahkemesi, müzik eserini; “sese dayalı bağımsız düşünce ürünü” olarak çeşitli kararlarında tanımlamıştır. Bu hüküm, uluslararası eser koruması içeren ilk uluslararası sözleşme olan Bern Sözleşmesi’nde de yer almaktadır. Seslerin nota üzerinde tespit edilmesine dahi gerek yoktur.
Bir müzik ürününün eser olarak nitelendirilmesi için, bu üründeki şekilllendirmenin yani seslerin birbirini izleyişinin, birbirine bağlanışının ve ritmin hususiyet taşıması gerekir. Hususiyet, eser korumasından yararlanmak için şart.
Peki ya icracı açısından durum nedir? İcracının fikri emeği, şartları varsa “Komşu Haklar” kapsamında hukuken korunuyor.
Müzikte de eser sahibinin mali hakları işleme, çoğaltma, yayma, umuma arz ve temsil olarak özetlenebilir. Bu haklar, yeni medyada çoğaltma ve işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlar ile umuma iletim haklarının kullanımında karşılığını bulur.
Geçen hafta Cemal Reşit Rey’deki Burak Bilgili konserine davetliydim, ancak nazik davetlerine icabet edemedim. Aynı konserde sahne alan piyanist Gökhan Aybulus, ricam üzerine çeşitli konserlerinin bağlantılarını iletti. Şu an Gedik Sanat’ın You Tube sitesinden de izleyebileceğiniz Gökhan Aybulus’un Rachmaninov kaydını dinliyorum. Çok güzel!
İşte kendilerinin hakları da icracı sanatçı olarak komşu haklar kapsamında korunuyor.
Peki, bu durumun dijital mülkiyet haklarının korunmasına yansıması nedir?
Yine eser kavramı üzerinden gitmekte fayda var. Dijitalde esere ilişkin mali ve manevi hakların ihlaliyle somut olarak fiziksel dünyada ihlal arasında bir fark yok. Ancak temel kanunumuz 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 1951’de kabul edilmişti ve son ciddi değişiklik 2004’te yapıldı. O günden bugüne internet teknolojisinin ilerlemesine ilişkin düzenlemeler kanuna yeterli derecede yansımadığı için de var olan somut duruma göre hareket ediliyor.
Kanuna göre her tür, ticari gaye olsun olmasın mali hakkın kullanımı için hak sahibinden yazılı izin gerekmektedir.
Hiç mi istisna bulunmuyor? İstisna, iktibas serbestisi olarak nitelendirilmektedir. Kamu yararı, kamu düzeni, eğitim, güvenlik, alıntılama, haber alma, haber iletme hususları söz konusu olduğunda mali hak kullanımı iktibas serbestisi içinde değerlendirilebilir. Bu durumlarda sözleşme ya da yazılı izin olmaksızın kullanım hakkı tanınır. Bu istina dışında kuralın şekil şartları net.
Hukuk yorumdur. Bununla birlikte Kanun’un şekil şartlarına son derece sıkı sıkıya bağlı hükümlerle bezeli olduğu düşünülürse mutlaka hukuki görüş alınarak, bilgi sahibi olunarak en nihayetinde bu riske girip girmemeye hür iradeyle karar verilmesi gerekir.
Peki diğer eser türlerine göre müzik eserinin hukuki korumasına ilişkin sıkı takibin en önemli nedeni ne?
Gelişmiş teknolojinin müzik ile ilgili fikri haklara daha rahat uyarlanması, meslek birliklerinin ve mali hak sahibi şirketlerin sermaye ayırıp yatırım yaparak dijital koruma yöntemlerini uyguluyor olmaları. DRM teknolojisi gibi sistemlerle dijital takip yapılıp derhal müdahale edilebiliyor.
Tüm bu yatırım bize ne anlatıyor?
Bilimin, sanatın, müziğin, üretimin, paylaşımın olduğu her an hukuk var. Direkt olarak adalet ereği var. Kişi, eyleminin hukuki dünyadaki sarih karşılığını bilirse, bu farkındalığa kavuşursa dikkatli olacak ve usule göre davranacak ya da bu riski bilerek alacaktır.
İşte bu nedenle küresel kurum ve kuralların internetin doğası ile uyum göstermesi için yeni düzenlemeler ve uygulama gerekiyor.
Nitekim Amerika Birleşik Devletleri’nde Yüksek Mahkeme, içtihatlarında iki sosyal değer olan telif hakkı koruması vasıtasıyla yaratıcılığın desteklenmesi ile ihlalden sorumluluğun sınırlandırılarak teknolojik inovasyonun teşviki arasındaki hakların yarışmasına ilişkin tespitle hüküm kurmuştur.
Aslına bakarsanız, amaç olabildiğince hukuksal yargının hükmüne havale etmeden bilgi ve eylem üzerine kurulu tedbirleri almak olmalı.
Neden? Çünkü en büyük maliyet, zaman.
Nasıl? Etik yargı yetisi; iyiyi kötüden, haklıyı haksızdan ayırma becerisidir. Sosyal, politik yaşamda yeri büyük. Hannah Arendt “Zihnin Yaşamı” adlı son kitabında netlikle yargı yetisini haklıyı haksızdan ayırd etme becerisi olarak belirtir.
İşte bu husus, dijital ortamı da kapsayan yasaların özgürlükler ve yaratıcılık lehine revize edilmesinden, her hâlukârda doğru karar alma yetisinin gelişimini teminen derin incelemeden, değerlendirmeden, etkileşimde bulunmaktan, gelişmeleri takip ve dijitalleşme sürecini hakkaniyetle yönetmekten geçiyor. Ülkenin pozitif hukuku, meşruiyet, etik hususları ile birlikte asıl husus düşünme becerisi ile yargı yetisi arasındaki bağdır.
Müzik de bir düşünce ürünü. Politik aklın yetileri arasında yer alan kanaatin söylemsel yapısı önemlidir. Bu husus, kendi kanaatlerinizi bağımsızca ifade etmek kadar onları başkalarının bakış açısından sorgulamayı da gerektirir ki karşılığı objektif düşüncedir. Burada önem arz eden; tikel vakada pozitif hukuka bağlı kalmanın ötesinde geniş yorum yapmanız gereken bir konu varsa aklı, vicdanı, muhakameyi temel almaktır.
Eleştirel düşünme ve vicdani tutarlılık, her yeni gelişmede yargı yetisinin de gelişmesine ve sağlam temellerde yükselen bir toplum bilincinin oluşmasını sağlar. Bu anlamda, yargısal akla havale edilmeden alınacak önlemler müziğin doğal hissi için de geçerli.
Rahmaninov ezgileri sürerken… Çok sevdiğim yazar Patrick Süskind’in şahane oyunu Kontrbas’tan: “Çünkü müzik insani bir şeydir. Bütün insanlığa özgü bir şey diyebilirim, insan ruhunu ve insan beynini oluşturan bir temel unsur…. Müzik sonsuzdur. Goethe şöyle der: Müzik öyle yücedir ki hiçbir akıl sırrına eremez; müzikten, her şeye egemen olan ve kimsenin hesabını tutamayacağı bir etki yayılır.” (Can Yay, Çev: Tevfik Turan, 2016)
Evet, hayatın bütünü için geçerli olduğu gibi müzikte dijital fikri haklar açısından da mutluluk ancak adaletle mümkün!
İstanbul, 2021