Devrimci sosyal demokrasi

Abone Ol

Temel bir tespit olarak solun kendi içinde farklılaşan tanımları anlamsızlaşmıştır. Çünkü sorunlar ekseninde politik hareketler kendilerini konumlandırır ve çözüm önerileri onun ideolojik yol haritasını kodlar. Bugün hem sorunlar hem çözümler ekseninde solun kendisini farklılaştıracak ve ayrıştıracak bir durumu kalmamıştır. Koşullar sadece bilinci belirlemiyor, tanımları ve hareket noktalarını ayrıştırabiliyor veya bütünleştirebiliyor. Bugün gelinen nokta sol, bütün farklılıklarının silikleştiği ağır bir atmosferi toplumların ve insanların önüne koymaktadır. Öncelikle bugün sadece insanın sorunlarından söz etmiyoruz. İnsanın üzerinde yaşadığı gezegenin varlığı tehlikede. Dolayısıyla bugün eko-sistemin çöküşünden söz ediyorsak; bütün bu süreçlerin diyalektik olarak birbirini etkilemesi, değiştirmesi ve dönüştürmesini de kabul etmek durumundayız. Bu durum bir yandan yiyecek ve gıda sorunundan doğal felaketlere, büyük göç dalgalarından yaşam kaynakların tükenişine kadar uzanırken; diğer yandan ekonomik, toplumsal ve siyasal düzeyde müthiş bir sömürü, çatışma ve kaos yaratmaktadır. 

Bütün bu süreçlerin sonunda insanlığın bilinç olarak bir tür tarihsel geri gidişine tanıklık ediyoruz. Bu tür zamanlarda biriken bilinç ve eylem ya daha büyük sıçramalara neden olur ya da ağır yenilgiler alarak büyük zaman kaybettirir. Her türlü dinci gericiliğin, etnik ve mezhepsel kıyımların, iç çatışmaların, ırkçılığın, yabancı düşmanlığının ve bütün bunların arka planında kapitalist sömürünün hepsini sağın hanesine yazmak gerekiyor. Dolayısıyla sağın bütün versiyonlarının tahribatı ve neoliberal krizle eş zamanlı giden faşizan yürüyüş bugün en üst seviyeye tırmanmıştır. 

Dolayısıyla bugün topyekün bir mücadele solun önündedir. Bu mücadele sadece solun geleneksel eşitlik, özgürlük, dayanışma gibi değerleri kapsamında ele alınamaz. Bugün bilimden, sanattan, insan haklarına; ortak yaşam alanlarının ayrıştırılmasına karşı farklılıkların birlikte yaşanmasına ve ortak kamuların inşasına, çalışma hayatının yeniden düzenlenmesinden, sendikal hakların geliştirilmesine ve her düzeyde güçlü bir örgütlü yaşamın oluşturulmasına kısacası dünyayı yaşanmaz hale getiren ve bütün insani değerleri hiçleştiren sistemin bütün saldırılarına karşı direnmek, üretmek ve örgütlemek akabinde yeni bir yaşam kurmak solun görevidir. Bu noktada solun kendisini türdeşlerinden ayrıştırması ya da başka türlü bir tanımlama içine kendisini hapsetmesi doğru ve güne uyan bir hareket tarzı değildir. O halde sorunları kapsamlı bi biçimde ele almak ve kendi önüne çözüm üretecek bir tarzda koymak temel sorumluluktur.  

21.Yüzyılda Ne Yapmalı? 

Solun bütün versiyonlarının geçmişte iktidara ulaşma ve iktidarda kalma biçimleri başarısız olmuştur. Bunun elbette solu aşan nedenleri ve saldırıları da mevcuttur ama kusurun en büyüğü de soldadır. Dolayısıyla yeni bir yol bulmak, ki bu yol da daha fazla demokrasi, özgürlük ekseninde bir solun varlığını gerektirmektedir, zorunludur. 

Bu çerçevede dünyada ulaşılan bilinç düzeyi ve demokratik değer ve kazanımlar ile solun artık yaşanılabilir bir dünya noktasında birleşmesi tanımsal olarak bir toplaştırılmayı ortaya çıkarmaktadır. Dolayısıyla sosyal demokrasi de demokratik sosyalizm de bir bütün olarak solun içindedir. Dolayısıyla açık net bir medyan okumayla solu kendi içinde tanımsal ayrıştırmalara değil toplumsallaştırıcı tanımlarla yeni bir çıkışı bulmaya yönelmek gerekmektedir. 

CHP Ne Yapmalı? 

Türkiye'de sol kendini sağa göre tanımlamaktan vazgeçmelidir. Elbette bu eleştiri en çok CHP için geçerlidir. Karşıtına göre kendini tanımlamak onun çizdiği sınırlarda kalmaktır, yenilmektir. Dolayısıyla buradan çıkmak gerekmektedir. 

İkincisi CHP'de sanıldığının aksine bir genel başkanlık sorunu yoktur. Bu sorunu aşacak çok daha derin ve tarihsel sorunlar bulunmaktadır. Ortaya çıkan aday adaylarının bu sorunlarının çözümünde hiçbir olumlu rolü olmayacağı açıktır zira çoğu böylesi bir sorunun farkında bile değildir. Solu tanımlamayan, hangi derde deva olacağını bilmeyen aday adayları CHP'deki politik önderlik kadrolarının ne denli seviye yitirdiğini ortaya koymaktadır.   

Kemal Kılıçdaroğlunun bugüne kadar yaptıkları önemlidir. Yeterince karşılık bulamamasının nedeni ise partinin siyasal, toplumsal, ideolojik ve örgütsel gerçekliğini yitirmiş olmasıdır. Şu halde CHP'nin önünde iki görev bulunmaktadır. İlk olarak politik yeniden bir tanımlama ve ideolojik örgütsel bir dönüşüm... Bu iki koşul yerine getirilmediği sürece bir başarının elde edilmesi mümkün değildir. 

Türkiye'nin muhafazakarlaşan sosyolojisine müdahale etmek gerekmektedir. Bunun için yenilenme zaruridir. Çare ise kişilerde değil devrimci demokrasidedir... 

CHP üzerine kapsamlı değerlendirme bir dahaki yazının konusu olacak...