Devlet baba beni okula gönder!

Abone Ol
Şaka değil, kızlarımızın yaklaşık %20’si liseyi bile bitirmezken, yükseköğrenimde kadınların net okullaşma oranı %46,32 olarak hesaplanmıştır. Yani anlayacağınız kadınlarımızın yarısından fazlası yükseköğrenim görmüyor.

Loading...

2000’lerin başında ‘’Baba Beni Okula Gönder’’ diye bir kampanya vardı. Özellikle yurdun ücra kesimlerinde bilinçsiz aile babaları kızlarının okumasını gereksiz buluyor aynı tezatlıkla da eşlerini hastaneye götürdüklerinde kadın doktor istiyorlardı. Bu kampanya dahilinde bir çok köy okulu açılmış, babalar eğitime teşvik edilmişti. Proje gayet iyi giderken birdenbire başımıza siyasal İslam muhabbeti musallat oldu. Elbette içinizde bunu İslam’a bağlamayın diyenler olacaktır. Yakın zamanda, Şanlıurfa İl Müftülüğü tarafından başlatılan 'Baba Beni de Camiye Götür’ projesi bunun en büyük örneklerinden biri olabilir. Verilerle gel bize diyenler için hemen buraya iliştiriyor ve sözü ‘’verilere’’ bırakıyorum. MEB’in verilerine göre Türkiye genelinde 14 yaşındaki kızların okuma oranı %94,95 olurken ki %100’e yaklaşmadıkça zaten yetersiz bir oranken 17 yaşa gelindiğinde %81,04’e kadar düşüyor. Şaka değil, kızlarımızın yaklaşık %20’si liseyi bile bitirmezken, yükseköğrenimde kadınların net okullaşma oranı %46,32 olarak hesaplanmıştır. Yani anlayacağınız kadınlarımızın yarısından fazlası yükseköğrenim görmüyor. Net sayısını düşürterek, barajı kaldırarak, her yere apartmandan bozma üniversiteler açarak eğitim oranını yükselteceğini düşünen hükümet niceliği arttırarak niteliği yok ediyor. Belki bilmeden belki de bilerek yapsa da her iş ehlinin elinde parlar ve her saniye keyfe göre bakan değiştirerek bunun olmayacağı aşikar. Barınmak isteyen öğrencilere terörist, barınma sorunu yüzünden aynı evi on kişi tutan gençler için ‘’ “Buralarda nelerin olduğu belli değil. Karma karışık. Her tür şeyler olabiliyor. Kızlı erkekli aynı yerde kalmaya müsaade yok’’ diyen bir devlet başkanı varken elbette aileler okulları bir eğitim yuvası olarak görmeyecek, tam aksine tehlikeli bir yer olarak atfedecek ve çocuklarını okula göndermeyeceklerdi. Hızla işlenen bu bilinçli cahilleştirme ‘’Baba beni okula gönder’’ projesinden maalesef daha başarılı hale geliyor ve bu da elbette bizi gerçekten korkutuyor. Sosyal medya üzerinden yorum yapıp onları okuldan alan, açık öğretim üzerinden bile eğitime devam etmesine izin vermeyen aileleri olduğundan bahsediyorlar. Kapatılan köy okulları ve 4+4+4 sisteminin işe yaraması da saydığım diğer sebeplere dahil edilebilir durumlar elbette fakat en önemli sorun Erdoğan’ın hem öğrencilere hem de kadınlara olan düşmanlığı diye düşünüyorum.
Geçen sene bu zamanlar Ankara’da üniversite kazanmıştım, ev tutmak istedim. Kadın erkek hiçbir misafir gelemez, gece yarısından sonra giriş yasak diyerek yurttan beter kurallar koymaya çalışan ev sahipleriyle karşılaştım.
Bir öğrenci ve bir kadın olarak bu tavırların bana olan olumsuz etkileri saymakla bitmez elbette fakat bir örnek vermek istiyorum. Geçen sene bu zamanlar Ankara’da üniversite kazanmıştım ve KYK’da yaşanacak olumsuz durumları arkadaşlarımdan az çok bildiğimden ev tutmak istedim ve başladım bütçeme uygun ilanlara bakmaya. Açıklamasında ‘’öğrenciye’’ yazılan evler ya harabeden bile beter ya da tuhaf şekilde aşırı pahalıydı. Tek başına ev tutmak isteyen bir kadın olarak elbette işim çok zordu. Rahatsız etme potansiyeli baştan belli olan ev sahipleri, tek kadın nasıl tutacaksın diyerek imalarda bulunan ev sahipleri, sen git baban gelsin diyen ev sahipleri ve tabii öğrencisin olmaz, olsa bile kadın erkek hiçbir misafir gelemez, evcil hayvan yasak, sigara ve gece yarısından sonra giriş yasak diyerek yurttan beter kurallar koymaya çalışan ev sahipleri zorlandığım konulardan oldu. Okuduğum okulu değiştirip açıktan devam etme sebebim ise her okulda çeteleşmiş olan ülkücü topluluklarıydı. Yaşam, giyim tarzına müdahale ve sözlü taciz had safhalardaydı. Ülkücülere özel ayrılmış masalar, onlara duyulup diğerlerine duyulmayan korku dolu fakat göstermelik saygı beni gerçekten çok korkutmuş ve hayati tehlikem varmış gibi hissettirmişti. Eğitim kurumlarına kadar işlemiş bu ırkçılık, ayrımcılık ve cinsiyetçilik birçok kadının eğitimi yarıda bırakmasına sebep olmuştur diye düşünüyorum. Evet 28 Şubat sonrası tesettürlü kadınlar eğitime kazandırılmış olabilir fakat 27 Mayıs 2013 sonrası devlet seküler kesimin eğitim hakkına büyük bir darbe vurdu. Bu yazımı eğitim hakkı elinden alınmış bütün kız kardeşlerime adıyorum. Ve içten bir şekilde inanıyorum ki güzel günler göreceğiz çocuklar. Güneşli günler göreceğiz. ‘’Yarın hükümet ve eğitim sistemimizi düzeltmezsek bizden öncekiler boş yere ölmüş olacak.’’ -Jules Payot