Loading...
1999 depreminin halk gözündeki kahramanı AKUT iken, 2023 depreminde Babala (Oğuzhan Uğur) ve AHBAP (Haluk Levent) Derneği kahraman olarak işaret edilmiştir. 1999 depreminde sahada gözlenen sivil toplum çeşitliliği 2023 depreminde daha zayıf olarak karşımıza çıkıyor.7,4 şiddetindeki Gölcük merkezli 1999 depremi Kocaeli, Adapazarı ve Yalova’da etkili olmuş ve 18 bine yakın yurttaşımız hayatını kaybetmişti. 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde iki ayrı depremle birlikte gelen 2023 felaketindeki kayıplarımız 12. günde 36 bini aşmış durumdadır. Deprem bölgesine ulaşımda yaşanan zorluklar ve arama kurtarma faaliyetlerinin çok gecikmeli olarak başlaması, Hatay’daki AFAD binasının yıkılmış olması, Hatay Havaalanının depremden olumsuz etkilenmiş olması, deprem bölgesine ulaşımda yaşanan sıkıntı ve yolların tıkanması, iletişim sıkıntıları (gsm operatörlerinin yetersizliği), depremzedelerin yer bildirimi için sosyal medyayı kullandıkları sırada twitter bandının daraltılması, Kızılay ve AFAD yetkililerinin organizasyon yetkinlikleri konusundaki tartışmalar medyada ve sosyal medyada sıklıkla yer bulmuştur. 2023 depremi fay hatları üzerinde veya yakınındaki yerleşim yerlerinde ortaya çıkabilecek bir deprem felaketine yönelik olarak organizasyon konusunda hâlen ne kadar hazırlıksız olduğumuzu bir kez daha ortaya koymuştur. Bölgeye zor da olsa ulaşan yardımların dağıtımındaki örgütlenme eksiklikleri hâlen ulaşılamayan köyler dikkate alındığında devam etmektedir. 1999 depremine benzer şekilde sivil toplum örgütlerinin, Babala ve AHBAP gibi derneklerin öne çıkması, hatta nakdi ve ayni yardımların iletilmesi konusunda kamu kurumlarına göre daha güvenilir bulunması dikkat çekmiştir. 1999 depreminin halk gözündeki kahramanı AKUT iken, 2023 depreminde Babala (Oğuzhan Uğur) ve AHBAP (Haluk Levent) Derneği kahraman olarak işaret edilmiştir. 1999 depreminde sahada gözlenen sivil toplum çeşitliliği 2023 depreminde daha zayıf olarak karşımıza çıkıyor. Bunun içsel nedenleri arasında pandemi sürecinde zayıflayan sivil toplumun harekete geçmede de nispeten zayıf kalması, uygulanan neo-liberal politikaların insanlar arasındaki güven ilişkisini zedeleyerek sivil toplumu zayıflatması sayılabilir. Dışsal nedenler olarak, 1999 depreminden bugüne arama-kurtarma ve organizasyon konusunda felaket bölgelerinde kendine rakip görmek istemeyen siyasal iktidarın bazı kurumları erozyona uğratması sayılabilir.
Deprem sonrası yeni yapılacak konutlar için şimdiden kamu-sivil toplum işbirliği kurulmalı. İnşaat alanlarının belirlenmesi, planlanması ve denetlenmesi sürecinde yer ve yapı ile ilgili tüm meslek odaları bu iş birliği ağına dahil edilmeli.Özellikle meslek örgütü niteliğindeki örgütler, odalar 1999’dan bu yana etkinlik alanları daraltılmaya çalışılan örgütlerdir. Bu örgütler potansiyel “muhalefet” odağı olarak görülmekte ve sahadan mümkün olduğunca uzak tutulmaya çalışılmaktadır. 1999 depremi sonrasında 50 sivil toplum örgütünün yayınladığı gazete ilanı bu açıdan okunabilir. 1999’dan 2023’e uzanan süreçte yaşadığımız krizlerden ve felaketlerden bazı sonuçlar çıkaracak olursak: Devlet ile sivil toplum birbirine rakip unsurlar değildir. Sivil toplum örgütleri toplumsal iyiye katkıda bulunmak amacıyla yurttaşların kendi aralarında gönüllülük esasına göre kurdukları devletten özerk yapılanmalardır. Hükümet eliyle kurulmuş olan AFAD ve Kızılay dernek yapılanmasına sahip olmakla birlikte kamu eliyle kurulduğu ve yönetildiği için sivil toplum örgütünden farklı olarak değerlendirilir. Halk daha fazla güvendiği için bazı dernekleri kamu eliyle kurulmuş derneklerden önde tutabilir. Bunun faturasını halka veya halkın yardım için tercih ettiği sivil oluşuma kesmek yanlış olacaktır. Halkın sivil örgütleri tercih etmelerinin asıl nedeni şeffaflık ve hesap verebilirlik konusunda bu derneklere olan güvenleridir. Afet bölgelerindeki arama-kurtarma ve yardımların organizasyonunda, örgütlenmesinde devlet ve sivil toplum örgütlerinin ortak çalışmayı ilke edinmeleri beklenir. Çünkü deprem, orman yangınları gibi doğal afetlerin yaşandığı yaygın alanlarda yaşlılar, kadınlar, çocuklar, binalar, altyapı, evcil hayvanlar, doğal yaşam vb. gibi çok sayıda unsurla ilgilenmek gerekmektedir. Böylesi durumlarda kamu kurumlarının uzmanlık alanlarına göre sivil toplum örgütlerinden faydalanmadan çalışılması verilen çabalardan umulan sonuçların alınmasını zorlaştırabilecektir. Kurumlar arasında işbirliği ve koordinasyonun sağlanması ise halka sunulacak hizmetin etkinliğinin ve kalitesinin artmasını sağlayacaktır. Bu kez geçmiş deneyimlerden ve felaketlerden ders alalım artık. Şurası bir gerçek ki, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, barınma ihtiyacını karşılamak öncelikle kamu kurumlarının yani devletin yani siyasal iktidarın görevidir. Arama-kurtarma faaliyetlerinde madencilerden, yabancı ülkelerden gelen gruplara, yurt içinden gelen itfaiye teşkilatlarından, jandarma ve polis arama kurtarmaya birçok ekip görev almıştır. Ama genel itibariyle evlerin yıkılmamasını sağlamak ve evleri yıkıldığında yurttaşları enkaz altından çıkarmak da devletin görevidir, eğitimin sürekliliğini sağlamak da devletin görevidir. Deprem sonrası yeni yapılacak konutlar için şimdiden kamu-sivil toplum işbirliği kurulmalı. İnşaat alanlarının belirlenmesi, planlanması ve denetlenmesi sürecinde yer ve yapı ile ilgili tüm meslek odaları bu iş birliği ağına dahil edilmeli. Kentsel planlamadan sağlığa, eğitimden güvenliğe doğal afetlerin zararlarının giderilmesine tüm hizmetler devletin hizmet alanı içinde olup, siyasal iktidarlar gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. --- [1] 1999 depremi sonrasında devlet ve sivil toplum alanıyla ilgili tartışmalar için bkz. E.Atilla Aytekin, “Deprem, Toplum, Kamusal ve Bir Mücadele Alanı Olarak Devlet”, Birikim, S:130, Şubat 2020, Erişim adresi: https://birikimdergisi.com/dergiler/birikim/1/sayi-130-subat-2000/2323/deprem-toplum-kamusal-ve-bir-mucadele-alani-olarak-devlet/5848Erişim tarihi: 15 Şubat 2023.