Cemile’nin kurtarılma hikayesi

Abone Ol
Yaklaşık 25 saat süren bir çalışmanın sonunda Cemile’yi bulunduğu yerden canlı olarak çıkardık ve sağlık ekiplerine teslim ettik. Tüm bunlar olurken amcası geldi bizlere, Tayvanlı ekibe sarılarak teşekkür etti. Burada ise mutluluktan gözyaşlarımızı tutamadık. Bu hepimiz için duygusal bir andı. 

Loading...

Osmaniye’den, Adıyaman’a geçerken inanılmaz bir yoğunluk vardı. Bizler de vakit kaybetmemek adına Jandarma’ya öncü araç talebinde bulunduk, yoğunluk sebebiyle talebimiz reddedildi. Kahramanmaraş üzerinden Adıyaman’a geçtik. Gördüğümüz Kahramanmaraş neredeyse bitmiş durumdaydı. İnsanlar camları kırık dükkanlara girerek ihtiyaçlarını karşılamak istiyorlardı. Kimi enkazın üstünde, kimi kurtarma araçlarının yanında bir fazla hayat kurtarmak için çalışıyorlardı. Yıkılan evler yolu kapatmıştı. Adıyaman’da ilk üç gün görünmeyen yardım tırlarının ancak depremin 4. gününde görebildi insanlar. Osmaniye’de yardım tırları şehrin 30 km ötesinde toplanması trafik yoğunluğu oluşturmazken; bu durum Adıyaman’da tam tersiydi. Tırlar şehir merkezine geliyordu ve tırlar açık olan az sayıdaki yolların neredeyse tıkama noktasına getirmişti. Adıyaman’da önce Karayolları Şube Şefliği’ne vardık. Burada depremzedeler, karayolları çalışanları, yardım eden gönüllüler vardı. İlk başlarda kendimize yer bulamadık. Çünkü çok kalabalıktı ve sürekli siren sesleri geliyordu. Arabası olan depremzedeler geceyi kendi araçlarında geçiriyordu. Arabası olmayanlar ise evlere girerek kendilerine odun, tahta ve yakacak şeyleri camlardan atarak evlerinin önünde yaktıkları ateşle ısınmaya çalışıyordu. Bu ateşler bile gecenin o soğuğunu kırmaya yeterli değildi. Depremzedelerin beslenme ihtiyaçları buradaki gönüllüler sayesinde karşılanıyordu. Tuvalet diye bir şey yoktu. Bizler için de yoğunluk başlamıştı çünkü her yer enkazdı. Osmaniye’de az da olsa AFAD çalışanı görmüştüm ama Adıyaman’da bunu söylemek mümkün değildi. Biz de ihtiyaçlarımızı AKUT Ankara’nın toplayıp yolladıklarında karşılıyorduk. Hiçbir açık dükkan göremiyorduk. Bazı akaryakıt istasyonları açıktı ve onlar da yakıt vermiyordu. Bir ekibimizi enkazdan almaya gittiğimde, çok zorlandıklarını yıkılan binalar kadar ayakta kalan az sayıda binanın da riskli olduğu söyleniyordu. Bu yüzden bazen saatler boyu süren çalışmalar sonuçsuz kalıyordu. Bu durumda kaçınılmaz olarak seçici olmak zorundaydık.
Kepçenin girdiği yerleri tahkimatla güçlendirmeye çalıştık. Saatlerce kırıcılarla kırma yaptık, moloz taşıdık. Sessizlik diye bağırdığımız zaman oradaki halk yürüyen herkesi durduruyor, diğer enkazlarda çalışan iş makinalarının motorunu kapattırıyor ve bizlere çok yardımcı oluyorlardı.
*** İlk geceyi üşüyerek geçirdikten sonra sabah bir enkazda ses var ihbarı geldi. Hiç vakit kaybetmeden yola koyulduk. Karayolları kampüsünden çıkış yapmak istedik ama trafik kilit durumdaydı. Yaklaşık 70 metre ilerlemek 20 dakikamızı almıştı ve hala çıkamamıştık. Oradaki görevli polislerden, askerlerden yardım istedik ve gecikmeli bir şekilde enkaza gittik. Enkazın başında birkaç tane gönüllü ellerinde kazma, kürek ve demir makası ile ulaşmaya çalışıyordu. Onlara durumu sorduğumuzda; “Biz buradan ses aldık, ismi Cemile’ymiş ve kepçeyle az da olsa ilerledik” dedi. Hemen ardından Cemile’nin yerini tespit etmeye çalıştık. Enkazın çevresinde inanılmaz bir kalabalık vardı ve bizim Cemile’nin sesinin duymamız gerekiyordu. Enkazın çevresine şeritlerimizi çektik, arama-kurtarma personeli dışında kimseyi almamaya çalıştık. Kepçenin girdiği yerleri tahkimatla güçlendirmeye çalıştık. Saatlerce kırıcılarla kırma yaptık, moloz taşıdık. Sessizlik diye bağırdığımız zaman oradaki halk yürüyen herkesi durduruyor, diğer enkazlarda çalışan iş makinalarının motorunu kapattırıyor ve bizlere çok yardımcı oluyorlardı. Cemile’nin enkazında çalışırken iki yan enkazdan birkaç kişi geldi ve ses duyduğunu söyledi. Operasyon liderimiz, beni, Onur ve Murad abiyi kontrol için enkaza gönderdi. Enkazın başında yaklaşık 20-30 kişi vardı. Öncelikle buradaki insanları enkazdan uzaklaştırmak oldu. Çünkü hiçbirinde kask, baret gibi kişisel koruyucu ekipmanları yoktu. Ve demirler tehlike yaratıyordu. “Sesimi duyan var mı?” diye bağırdığımızda enkazın altından ses gelmiyordu. O evde oturan vatandaş yanımıza geldi ve yatak odasının nerede olduğunu bize gösterdi. Biz de orayı kolonlara dikkat ederek kırdık. Ve direkt kırar kırmaz önümde şu manzara oluştu: Bir çocuk, çocuğa sarılmış anne, anneye ve çocuğa sarılmış bir baba… Bu durum motivasyon olarak ve psikolojik olarak beni çok etkilemişti. “Geç kaldık” dedim kendi kendime. Tekrardan Cemile’yi kurtarmak için diğer enkaza döndük. Çalışmalar hala devam ediyordu. Bu enkaz çok dardı ve aşağı kata ulaşana kadar sadece bir kişi çalışabiliyordu. Daha sonra bizim kendi enkaz kameramızın kırıldığını öğrendik. Bunu bir şekilde temin etmeye çalıştık. Daha sonra Tayvan’ın kurtarma ekipleri ile iletişim kurduk. Bir tane gönüllü tercüman ve Tayvan’lı arama-kurtarma ekipleri geldi. Durumu özetledik. Tayvan kurtarma ekibi, ekipmanları, çalışma sistemleri ile çok profesyoneldi. İki saatte bir ekip değişiyor yani vardiyalı çalışıyorlardır. Cemile’nin bulunduğu yer bizim açımızdan çok kötüydü. Çünkü kirişler arka arkaya gelmiş ve ulaşılması güçtü. Operasyon liderimiz şöyle bir karar verdi: İki kat aşağıya ineceğiz aşağıdan biraz ilerleyip tekrar yukarı çıkacağız. Bundan başka yapacak bir şeyimiz de yoktu zaten. İki kat aşağıya indikten sonra sürekli defterler, çantalar, kalemler, simler moloz olarak atılıyordu. Çünkü aşağısı bir kırtasiye dükkanıydı. Hava kararmıştı. Ara ara Cemile ile sesli iletişim kuruyorduk ve sessiz de olmamız gerekiyordu. Derken yaklaşık kimisi çakarlı olmak üzere 20-30 tane araba enkazın yanında durdu. Çok fazla gürültü olmaya başlamıştı. Arabadan Ahmet Davutoğlu indi ve bizlere selam verdi. Ekimizden iki kişi araçların yanına giderek motoru kapatması ricasında bulunduk ve sessizlik komutundan bahsettik. Bu şekilde gürültüyü azalttık. Biz enkazda çalışırken enkazın yanında üç tane ateş yanıyordu. Birinde korucular, enkaza kimseyi almamak bizi korumak için bekliyor, diğerinde Cemile’nin yakınları, diğerinde ise depremzedeler bekliyordu. Arada sırada gönüllülerin arabalar geliyor, orada bekleyenler için bizler için yiyecek-içecek şeyler bırakıyor, diğer araba odun bırakıyor. Böyle bir dayanışmayla ile ihtiyaçlar karşılanıyordu. Yaklaşık 25 saat süren bir çalışmanın sonunda Cemile’yi bulunduğu yerden canlı olarak çıkardık ve sağlık ekiplerine teslim ettik. Tüm bunlar olurken amcası geldi bizlere, Tayvanlı ekibe sarılarak teşekkür etti. Burada ise mutluluktan gözyaşlarımızı tutamadık. Bu hepimiz için duygusal bir andı.