Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Meclis’te partisinin haftalık grup toplantısı sonrası gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bakırhan, İmralı Cezaevi’nde PKK lideri Abdullah Öcalan ile Newroz öncesi bir görüşme yapmak için Adalet Bakanlığı'na başvuruda bulunduklarını söyledi.
Bakırhan, partisinin grup toplantısında gündemdeki gelişmelere dair konuştu. Bakırhan, İmralı'ya ziyaret için yeni bir başvuru yaptıklarını bildirerek dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Bakırhan, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un açıklamalarına tepki gösterdi. Bakan Tunç'un umut hakkına ilişkin yaptığı açıklamaları eleştiren Bakırhan, "Adalet Bakanı bu sürecin neresinde duruyor? Yaptığı açıklamalar sürece zarar veriyor. Umut hakkı bir haktır insanlar sonsuza kadar cezaevinde mi kalacak?" ifadelerine yer verdi.
Bakırhan şöyle konuştu:
* Heyetimizin tekrar İmralı’ya gitmesinin yararlı olacağını düşünüyoruz. Çağrının sonuçlarını paylaşmak, Öcalan’ın da nasıl mesajlar vereceğini toplum merak ediyor. Newroz öncesi olursa, oradan halka bu çağrıyı güçlendirecek bir şey gelirse memnun oluruz. Heyetimiz başvuru yaptı. Oradan bir mesaj getirmesinin kimseye zararı yok, sürece katkı sunar. Umarım heyetimizde Öcalan’dan kafalardaki soru işaretlerini giderecek daha güçlü bir mesajla gelirler diye umuyoruz."
Bakan Tunç'a 'umut hakkı' yanıtı
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'ın "Umut hakkı bizim mevzuatımızda, kanunlarımızda olan bir konu değil" açıklaması sorulan Bakırhan, "Bu konuda uluslararası mahkemelerin vermiş olduğu kararlar var, AİHM kararı var. Sanırım bu mesele sayın Adalet Bakanı'nı aşan bir meseledir. Uluslararası evrensel kuralları uygulayacaksa umut hakkı diye bir şey de var. Bu bizim icat ettiğimiz, ürettiğimiz bir mesele değil. Çözüm olacaksa, barış olacaksa, yeni ve demokratik bir zemin oluşturulacaksa da umut hakkı, cezaevlerindeki bu kumpas davaları da gözden geçirilmelidir" dedi.
"Bizim muhatabımız kim?" diye soran Bakırhan, "Her gün bir AK Partili yetkili bakana cevap vermek durumunda kalmayalım. Umut hakkı da vardır, umut hakkı bir haktır. Umut hakkı, evrensel hukukun karar verdiği, AİHM'in karar verdiği uluslararası, evrensel bir haktır. Bu süreç yürüyecekse, çözüm olacak umut da olmalı, umut hakkı da olmalıdır. İnsanlar sonsuza kadar cezaevinde mi kalacaklar?" diye belirtti.
Tunç'un açıklamalarına tepki gösteren Bakırhan, "Adalet Bakanı bu sürecin neresindedir, bu cevap bu sürece ne katkı sunuyor? Tecrit yokmuş! Biz inandık mı buna, 4 yıldır sayın Öcalan avukatlarıyla, ailesiyle mi görüştü? Ayıptır! Kimin nerede durduğunu bir zahmet biraz netleştirmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Bakan Tunç ne demişti?
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın, Nevruz Bayramı için bir mesaj iletme talebi olması halinde bunun değerlendireceklerini belirterek, "Nevruzu kutlamak için bir mektup gönderecekse zaten o mektubun bu çağrının ruhuna uygun olması lazım ki yoksa çağrının bir anlamı kalmaz. Çağrıyı bu sefer siz yırtıp atmış olursunuz" dedi. Süreçle ilgili şu an da terör örgütünün kendini feshetmesi, silahları bırakması konusuna odaklandıklarını söyleyen Tunç, "Diğer konularla ilgili herhangi bir çalışma yok” diye konuştu.
Tunç, Öcalan'a yönelik PKK'nin silah bırakma kongresine bağlanması, Nevruz'da görüntülü açıklama yapması ve umut hakkı tanınması taleplerine olumsuz yanıt verdi.
Tunç, Abdullah Öcalan’ın 'Umut Hakkı'ndan yararlandırılmasının mümkün olup olmadığının sorulması üzerine, umut hakkının şu an mevzuatta, kanunlarda yer almadığını vurguladı.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan hükümlülerin, koşullu salıverilme süresinin belli olduğunu, bu durumdakilerin iyi halli ise 30 yıl dolduğunda tahliye olacağını, birden fazla ağırlaştırılmış müebbet varsa daha farklı bir durumun uygulandığını hatırlatan Tunç, ölüm cezasından çevrilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının ise koşullu salıvermesinin olmadığına dair ceza infaz kanununda özel bir hükmün yer aldığını vurguladı. Tunç, şöyle konuştu:
* Şu an da bizim konuşacağımız konu, terör örgütünün kendini feshetmesi, silahları bırakması. Bizim şu anda tüm odaklandığımız konu bu. Çağrıda herhangi şart, koşullu salıverilme ya da bir 'Umut Hakkı' talebi söz konusu değil. Burada terör örgüt elebaşının örgüte yönelik bir çağrısı var. Buradaki muhatap devlet değil, örgüttür. Dolayısıyla örgüt bunu nasıl değerlendirecek hep beraber göreceğiz. Değerlendirirse terör bitmiş olur, değerlendirmezse de terörle mücadele devam eder. Diğer konularla ilgili herhangi bir çalışma da yok.