Değersizleşme ve yönetememe ya da ekonomi-politik bir sorun siyasi popülizmle çözülür mü?

Abone Ol
Bir ülkenin para biriminin değer yitimi salt ekonomik bir veri değildir. Temel olarak ülkedeki bütün varlıkların değer yitimidir. Memleket gündemi Türk Lirasının sürekli değer kaybetmesi ve bu sürecin nerede duracağı üzerine yoğunlaşmışken aslında mesele sadece ne paramızın değer yitimidir ne de ekonomik krizdir. Mesele bütün krizlerin bileşkesinde oluşan yönetimsel bir sorundur. Ülke olarak sadece ekonomik alanda değil, diplomatik, sosyal, siyasal, kurumsal bütün alanlarda kriz ve daha da ötesinde çöküş yaşıyoruz. Mesele bu sebeple sadece kurdaki dalgalanma değildir mesele siyasi alandaki derin idare edememe/yönetememe meselesidir. Bir ülkenin para biriminin değer yitimi salt ekonomik bir veri değildir. Temel olarak ülkedeki bütün varlıkların değer yitimidir. Bunun da ötesinde ahlaki ve moral değerlerde çözülmedir. Geleceğe güvenin kaybolmasıdır. Bunun da ötesinde asıl vahim olan yönetenlerin bu sürecin nerede durduracaklarını açıklayamaması veya bu konuda bir müdahale imkanı, bilgi ve becerisi olmamasıdır. Bu ağır koşullarda iktidarın ekonomi-politik bir sorunu siyasi bir popülizmle üzerini kapatma çabası ise yaşanan olumsuzlukları daha da derinleştirmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ekonomik kurtuluş savaşı” çıkışı daha önce Tansu Çiller tarafından dile getirilmiş ancak bir karşılık bulmamış çağrısı gibi popülist bir çıkıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan için asıl sorun ülkenin bütün stratejik kurumlarını kendisi döneminde özelleştirmiş olması. Yani özelleştirme sürecinin yarattığı ağır çöküntü bu çıkışı tümüyle anlamsızlaştırmaktadır.
Değer yitimi her alanda devam edecek ve iktidar bilinen popülist söylemini sürdürecek. Bir ülkenin geleceği ve değerleri bir partinin iktidarını her ne pahasına olursa olsun sürdürme inadına kurban ediliyor.
AK Parti artık herhangi bir kitleyi mobilize etme ya da sürdüregeldiği popülizmle geniş toplum kesimlerini arkasına alma imkanını yitirmektedir. Koşullar, konjonktür, süreç, para, mal, mülkün tükendiği ve bunun da ötesinde ikili sürdürdüğü stratejinin artık işe yaramadığı görülmektedir. Neydi bu ikili strateji; ilk olarak asla sorunun varlığını kabul etmeme (ekonomik kriz yoktur gibi), ikincisi ise çok zorlandığında sorunun kaynağını başka kişi, odak ve ülkeleri suçlama (dış güçler ya da muhalefet)… Bütün bunların artık toplum nazarında bir karşılığı yok. Ötesinde gerçekçi olmayan bir söylem ve propaganda çabası çok daha büyük tepkiye neden olur ve bu tepki sadece “karşı mahalleden” gelmez “kendi mahallesindende” derin bir kırılma yaratır. AK Parti için asıl sorun artık kendi seçmenini ikna edememesidir. Son olarak Birleşik Arap Emirlikleri meselesinde ortaya çıktığı üzere yaşanan savrulmaların anlatılması mümkün değildir. İnandırıcılığını yitirmiş bir iktidarın bunu değiştirmesi artık imkansız. Değer yitimi her alanda devam edecek ve iktidar bilinen popülist söylemini sürdürecek. Bir ülkenin geleceği ve değerleri bir partinin iktidarını her ne pahasına olursa olsun sürdürme inadına kurban ediliyor. Son söz “milleti kurtaracak olan yine milletin azim ver kararlılığıdır”.