Loading...
Öyle bir noktaya geldik ki, şarkıcılar öldürülüyor, sanat dünyasının verdiği tepki cılız bir sesten ibaret. Bu yüzden Liraz’ın devrimci duyarlılığı çok mühim ve sanmam ama, belki birilerine örnek olur.Ama onların sesini daha büyük kitlelere duyurmak gibi bir görevi ve derdi olması sanatçı duruşuna hayran olmamıza yetiyor. “Nasılsa İsrailliyim bana ne” de diyebilirdi. Nitekim benzerlerine ülkemizde çokça rastlıyoruz. Hatırlarsanız, bir dönem set işçileri konusu çok gündeme gelmişti. Bu süreçte birkaç isim dışında kimin itirazını hatırlıyorsunuz? O berbat dizilerden trilyonları cebe indiren birçok oyuncu, bu konuları geniş kitlelere ulaştırabilme olanağına sahipken, bunun yerine anneliği kendileri keşfetmiş gibi sosyal medyada “Anne oldum ben” gibi paylaşımlar yaptılar. Her gün bir kadın öldürülüyor; anlı şanlı aktrislerimiz bol ağalı, dayağın, tecavüzün, feodalitenin, her türlü pisliğinin baş tacı edildiği dizilerde boy gösterip hiçbir şey olmamış gibi yaşayıp gidiyorlar. “Önemli olan para kazanmak, hemcinslerim öldürülmüş bana ne” cümlesinin cisimleşmiş hâli bunlar. Öyle bir noktaya geldik ki, şarkıcılar öldürülüyor, sanat dünyasının verdiği tepki cılız bir sesten ibaret. Bu yüzden Liraz’ın devrimci duyarlılığı çok mühim ve sanmam ama, belki birilerine örnek olur. Öte yandan buluşmanın İstanbul’da olması da ülkemizdeki birilerine bir mesaj olur belki. İnsanlar baskıdan, korkudan, şiddetten kaçarak şehrimizde rahat nefes alabiliyorlar. Onca yaşadığımız hak kaybına ve uluslararası alanda kaybettiğimiz prestije rağmen hâlâ Türkiye bir özgürlük alanı durumunda. Artık oralarda durum ne raddede, siz düşünün.
Liraz İranlı kadınların yanında sağlam bir şekilde durma konusunda son derece kararlı. Bu kararlılığı İranlı kadınları da umutlandırıyor.Roya albümünün ardından Liraz dünya turuna çıktı. Tur kapsamında İsrail basınına da yansıyan ilginç bir olaya da değineyim. Krakow’daki Eski Sinagog’ta düzenlenen Yahudi Kültür Festivali’ne katılım için Liraz’la beraber İranlı müzisyen dostlarına da teklif gitti. Onlar da afişe olmayacak şekilde saklanabilirlerse katılabileceklerini bildirdiler. Bunun üzerine müzisyenler için altın başörtüleri diktirildi. Bir kadının 2022’de müzik icra etmek için düşürüldüğü duruma bakın. Hatta içlerinden birisi biraz da olsa saçını gösterince tanınmış ve İran’da başı derde girmiş kadıncağızın. Tüm bu zorluklara rağmen, Liraz İranlı kadınların yanında sağlam bir şekilde durma konusunda son derece kararlı. Bu kararlılığı İranlı kadınları da umutlandırıyor. Son günlerde onun şarkıları eşliğinde başörtülerini atıp dans ettikleri videoları paylaşıyorlar. Liraz’a “Sesimiz olduğun için teşekkür ederiz” mesajları yağıyor. LİRAZ’IN TARZI Gelelim Liraz’ın müziğine. Aslında onun tarzı bize pek de uzak değil. Ortadoğu’nun ezgileriyle saykodelik/psikedelik rockın harmanlandığı bir tür. Maalesef Türkiye’de bir ara pek ünlü olan Gamze Su Akyol vakasını “andırıyor”. Tabii ki Liraz onunla kıyaslanmaz, kulağı olan herkes bunu söyleyebilir. Bu bakımdan bu tür bağlamında çok iyi bir örnek olduğu su götürmez bir gerçek. Fakat ben yine tercihimi 1960 ve 70’lerde ülkemizde bu türün pirleri tarafından icra edilmiş parçalardan yana kullanmak isterim. Yine de Liraz’ın müziği geniş kitlelere hitap edecek nitelikte. Özellikle Farsça dinlemeyi sevenleri de mutlaka etkileyecektir. “Biz de canlı dinleyelim” diyen arkadaşlar için de bir müjdem var. Liraz, 17 Ekim’de Ankara’ya geliyor. Meraklısı kaçırmasın. Son söz, özgürlük ve yaşam için kaçmak zorunda kalan bir ailenin kızı olarak doğan Liraz’ın şarkıları bugün İranlı kadınların seslerine güç katıyor. Müziğini sevip sevmemekten ziyade bu onurlu duruşundan dolayı her türlü övgüyü hak ediyor. Bizdeki örnekler için maalesef aynı şeyi söyleyemeyeceğim, bizimkiler hep Rabbena hep bana. Başkalarını boşver, sen daha yüksek sesle söyle Liraz, şarkında söylediğin gibi: “Nereye kadar susacağız? Nereye kadar başımızı eğeceğiz?”