Cumhuriyetin ikinci yüz yılına devri 2 milyon çocuk işçi
Erdoğan’ın İstanbul’da kutlamaları Vahdettin’in köşkünden bakması yıktığı Cumhuriyetin seyridir. Osmanlı'nın da sarayla halk arasındaki ekonomik ve yaşam farkı bugün için de geçerlidir. Büyük holdinglerin Cumhuriyet kutlaması da aynı iki yüzlülüktür. Yıkıcıların sorumlu oldukları yoksulluk bugünkü çocuk işçiliğinin nedenidir.
Cumhuriyetin 100. yılı olması nedeniyle devletten beklenen görkemli kutlamalar gerçekleşmedi. Siyasi İslamcıların ve Liberallerin Cumhuriyet alerjisi bu seneye denk gelen bir durum değil uzun sürelere yayılmış bir sonuç aslında. Millî görüş hareketinin saltanat ile ümmetçilik düşkünlüğü iç siyasette ve dış siyasetteki konumlanışlarını hep belirlemiştir. ABD’nin Vietnam’ı işgaline sesiz kalan bu hareket Bosna Hersek olayında yeri göğü inletmiştir. Yine Filistin’e sahip çıkarken bu hassasiyetleriyle hareket ederler. İsrail’in uzun yıllardır tozunu dönem dönem artırdığı saldırganlığı 7 Ekim’den bu yana yüksek seviyede seyrediyor. Devletin yani hükümetin bunu bahane ederek ilan ettiği yas Cumhuriyet kutlamalarının önüne geçme niyetiydi. Zorunlu yapılan Anıtkabir ziyaretinde Erdoğan sloganlarının attırılması kurucu liderin karşısına yıkıcı liderle çıkıldığının bir kıyaslama gerekliliği hissetmelerinden kaynaklı. 1923 Cumhuriyetinin tasfiyesi İzmir İktisat kongresinde alınan kararlar ile başlamış hayata geçirilişi ile devam etmiş 1980 24 Ocak kararlarıyla beraber son düzlüğe girilirken AKP sermayenin ve Emperyalistlerin özel projesi olarak son noktayı koymuştur.
Geçmişte Ordunun teminatında olan kuruluş ilkeleri bir gönül rahatlığına yol açarken devlet erkanı tarzı kutlamalar ile halksız Cumhuriyet kutlamaları gerçekleşiyordu. Son dönemlerde teminatın tasfiyesi nedeniyle halk daha çok Cumhuriyete sahip çıkıyor. Ancak hala bir şey olmaz bizim Cumhuriyetimize özgüveniyle iddialı kutlamalar ölünün arkasından güzel sözler etmeye benziyor.
Kapitalist Cumhuriyetin kimsesizlerin kimsesi olması düşünülemezdi. Sınıflı toplumlarda imtiyazlı sınıfın olmaması mümkün değil. Bizim Cumhuriyetimizin temelin de anti komünizm olması, batıya öykünmek, hitler Almanya’sı savaşı kazansın diye elleri ovuşturmak yönetenlerin sınıfsal karakterini gösteriyor. İşçi sınıfının bir araya gelmemesi için sendikaların, derneklerin yasaklanması yine sermaye sınıfının çıkarlarının merkezde durmasıyla alakalı bir politik duruştur. Köy ve Kentlerdeki yoksulluk ise dönemsel olarak artmış azalmış ama hep var olmuştur.
1960’lardan sonra köyden kente göçün hızlanmasıyla beraber kentlerde getto mahalleleri oluşmaya başlarken ailenin bütün fertleri hep birlikte tarlalar da çalışırken şimdi fabrikalar da çalışmaya başlamış oldular. İç göçün ana nedeni yoksulluk iken kente göç etmenin motivasyonu daha iyi bir yaşam sürmekti. Ancak göç ile yoksullukta yer değiştirdi sadece.
Üretim ilişkilerindeki değişiklikle beraber işçi sınıfının artık tartışmasız bir ağırlık oluşturduğu bir ekonomik süreç başlamış oldu. Yoksulluk nedeniyle işçileşen çocukların sayısı bugüne göre daha azdı. Cumhuriyetin eğitime göstermiş olduğu ilgi, okula erişimdeki kolaylık, çocukların işçiliğini bir seviyede tutmayı başarıyordu.
12 Eylül darbesinden sonra hükümet olan partilerin uyguladığı bütün ekonomik model piyasalaşmanın bütüne yayılması, yabancı sermaye girişlerinin sağlanması, kamunun ekonomi de ve üretimdeki payını minimize etmek oldu. Bu uygulamaların sonucu köy okullarının kapatılması, taşımalı eğitim, hükümetlerin eğitime ayırdığı bütçenin yetersizliği, okul masraflarının artışı çocukları okullardan işyerine doğru geçiş yapmasına neden oldu.
Tasfiyenin mimarı olan AKP döneminde sermaye sınıfı akıl almaz karlar elde ederken işçi sınıfının kazanılmış birçok hakkı ellerinden alındı. Özelleştirmeler sermayeyi ihya ederken işçilerin ekonomik sosyal hakları gasp edildi. Çalışanların büyük bir kısmı sendikasızlaştırılırken sermaye sınıfına ucuz iş gücü için gerekli şartlar oluşturuldu. 2008 krizi ve sonrasın da 2018 kriziyle beraber enflasyon artışları ücretleri açlık seviyesinin altında bırakırken yoksulluk derinleşmeye devam etti.
Çocuklar bu dönemde yönetilebilir ucuz iş gücü olurken aynı zaman da kayıtsız bir şekilde de çalıştırılabiliyor. Meslek liseleri, Meslek edindirme merkezleri, zorunlu staj, eğitimde yapılan bu dönüşüm çocuk işçiliğinin yasal güvencesi de yine devletin kendisi oldu. Resmi rakamlara göre TÜİK’in açıklamış olduğu son çocuk işçi sayısı 720 bin.
TÜİK’in 2019 yılında açıkladığı bu istatistikler de mülteci çocuklar, sokakta çalışan çocuklar yer almıyor.
Emperyalizmin Ortadoğu’daki işgal projesinde yer almak için hükümeti teşvik eden sermaye sınıfı sınırlarına sığmazken özellikle Suriye’deki iç savaşın siyasi tarafı da olan Türkiye milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapıyor on yıldan fazladır. Savaş nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalanların ilk adresi komşu ülke olan biz olduk. Gelenlerin büyük bir kısmı tekstil, inşaat başta olmak üzere birçok sektörde asgari ücretin altında veya yevmiye usulü çalışmaya başladı. Çocuk işçiliğindeki kayıtsızlık ve denetimsizlik mülteci çocukların çalışmasın da daha fazla görülürken araştırmalara dahil edilmiyorlar bile. İSİG meclisinin verilerine göre 2 milyona yakın çocuk işçi bulunmaktadır.
Diyarbakır’da bir semt pazarın da çürük meyve ve sebze toplayan halkın videoları paylaşılırken aslında bu durumun spontane bir olay değil halkın yoksulluğunun geldiği noktayı gösteriyor oluşu açısından ikinci yüzyılın yoksulluğun, yolsuzluğun çürümenin ilanı olarak okuyabiliriz.
Erdoğan’ın İstanbul’da kutlamaları Vahdettin’in köşkünden bakması yıktığı Cumhuriyetin seyridir. Osmanlının da sarayla halk arasındaki ekonomik ve yaşam farkı bugün için de geçerlidir. Büyük holdinglerin Cumhuriyet kutlaması da aynı iki yüzlülüktür. Yıkıcıların sorumlu oldukları yoksulluk bugünkü çocuk işçiliğinin nedenidir. Çocuk işçiliğinin sona ermesi için yıkılan Cumhuriyetin yerine yenisinin kurulması gerekiyor. Yenisinde İngilizlerin gemisiyle kaçan Vahdettin’in köşkü olmayacak. Yine iş yerlerinde ölen çocukların olduğu bir ülkede açıkladıkları yıllık karları dudak uçuklatan holdingler olmayacak.
Olacak olan şu, kurulacak Cumhuriyet halkın yani emekçi halkın Cumhuriyeti olacak. Cumhuriyete sosyalizm çok yakışacak.