Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmanın stratejileri

Abone Ol
Seçimin hangi aritmekle kazanılabileceğinin koşulu bu olmakla birlikte, asıl önemli olan nasıl kazanılabileceği. Seçime 10 gün kala, seçmen tercihlerinde değişim yaratmanın anahtarının olgular değil, algılar olduğunu, ilk turda Cumhur İttifakı ve Erdoğan’ın ulaştığı oy oranında algıların etkili olduğunu unutmamak gerekir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde çoğu kamuoyu araştırmasının öngördüğü sonucun aksine iktidarın adayı sandıktan 1. çıktı, fakat seçilmek için yeterli çoğunluğa ulaşamadı. Muhalefetin adayı yeni seçime ikinci olarak katılıyor. Bu durum ilk bakışta iktidar adayının yeni seçime avantajlı olarak girdiğini düşündürtse de, başkanlık seçimlerinde ilk turda kazanmak için yeterli çoğunluğa ulaşılmaması seçimi birinci turun devamı yapmaz. Dolayısıyla, ikinci tur olarak ifade edilen seçim, seçmen kanaatlerinin oluşması, aday tercihlerinin şekillenmesi ve sandığa yansıması anlamında yeni bir seçimdir. Yeni seçim için oluşturulacak stratejiler ilk turdaki seçmen eğilimlerinin radikal biçimde olmasa da, ilk turdaki dengeyi değiştirecek ölçüde farklılaşmasına, oy desteği itibarıyla arkadan gelen adayın yeni seçimin kazananı olmasına imkan tanıyabilir. Dünyadaki başkanlık seçimi örnekleri yeni seçimlerde birinci turda ikinci olan adayın ipi göğüslediği örneklerle dolu. Nitekim başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelerin yüzde 31,8’inde, yarı-başkanlık sistemlerinde ise yüzde 27,1’inde böyle bir sonucun ortaya çıktığına tanık olunmaktadır.  1. turda en çok oyu alan adayın (front-runner) yeni seçimde de kazandığı ülkeler kategorisinde Arjantin, Brezilya, Kolombiya, Orta Afrika Cumhuriyeti dikkat çekerken, ilk turda ikinci olan adayın yeni seçimde kazandığı (runner-up) ve literatürde “come back” olarak bilinen örnekler arasında Uruguay, Şili, Slovenya, Brezilya, Karadağ, Kosta-Rika, Polonya, Sırbistan, Gana, dikkat çekmektedir. Bu ülkelerin sosyo-ekonomik, demografik yapıları, seçmen sosyolojileri farklı olsa da, ortak olan özellikleri; yeni seçimlerde böyle bir tablonun ortaya çıktığı seçim dönemlerinde seçmen tercihlerindeki oynaklığın (volatility) yüksek olmasıdır. Seçmen tercihlerindeki oynaklığın ya da bir seçimden diğerine parti değiştirme eğiliminin yüksek olduğu seçimlerde 1. turda kazananın yeni seçimde kazanma garantisi olmayıp, benimsenecek stratejiler sonucu tayin edebilir. Çünkü, seçmen tercihlerindeki oynaklığın yüksek olması, herhangi bir parti/adayla ideolojik, duygusal bağın çok güçlü olmadığının göstergesidir. Bu nedenle, sözkonusu seçmen için tercihini belirlemede olgular kadar algılar da belirleyici olur. Stratejilerin seçim kazanmaya etkisinin özellikle algılarla inşa edilen “seçmeye değer olan”ı sunmak olduğunu belirtmek gerekir.
Yeni seçimin kazananı olmanın şifresi; en çok oy alan iki adaya yönelik tercihlerin yeni seçimde çok büyük ölçüde değişmemesi koşuluyla bu havuzdan kimin ne kadar oy alacağıdır.
YENİ SEÇİM İÇIN 1. TURUN DEVRETTIĞI GÖSTERGELER Hesapladığımız oynaklık endeksine (volatility index) göre, 24 Haziran seçiminden 14 Mayıs seçimine 100 seçmenden 17’si parti değiştirmiştir. 2018’de bir önceki seçime göre ancak 5 seçmenin parti değiştirdiği dikkate alındığında, partisini değiştiren seçmende dikkate değer bir artış sözkonusu. Bu ölçüde yüksek bir oynaklık veri alındığında, yeni seçimde ilk turdaki tercihlerin sınırlı da olsa bir ölçüde değişebileceği gözardı edilmemeli. Seçime katılımın artması, ilk turda 3. adaya oy veren seçmenin ağırlıklı olarak bir aday etrafında toplanması, teknik nedenler dışında, protesto oylarının bir adaya yönelmesi koşullarında yeni bir tablonun ortaya çıkması mümkün. Bu tür bir değişimde öncü rol oynayacak seçmen doğaldır ki bir parti/adayla güçlü ideolojik bağı, sadakati, özdeşlik ilişkisi olmayan, tercihini bir seçimden diğerine bir partiden diğerine, bir adaydan diğerine yapan oynak ya da uçarı seçmendir. İlk turda sandığa gitmeyen, geçersiz oy kullanan ve seçimden çekilse de oy pusulasından çıkan  İnce oylarıyla  Sinan Oğan’a yönelik tercihler birlikte değerlendirildiğinde, ortada yaklaşık 12,5 milyonluk bir oy havuzu mevcut. Yeni seçimin kazananı olmanın şifresi; en çok oy alan iki adaya yönelik tercihlerin yeni seçimde çok büyük ölçüde değişmemesi koşuluyla bu havuzdan kimin ne kadar oy alacağıdır. Seçimin hangi aritmekle kazanılabileceğinin koşulu bu olmakla birlikte, asıl önemli olan nasıl kazanılabileceği. Bu noktada yeni seçimin kazandırabilecek stratejilerinin neler olabileceği sorusuna yanıt aramak gerekir.
Seçmenlerin güvenini kazanmak, özellikle kararsız seçmen ya da oy kullanmayanlar için önemlidir. Güven kazanma, desteklerini almanın yolu endişelerine yanıt vermekten, sorunları çözeceğine dair güven vermekten geçer.
YENİ SEÇİM İÇİN STRATEJİK HAMLELER Yeni seçimin kazananı olmak için atılması gereken ilk adım; ilk seçimdeki aday performansını derinlemesine, parti oylarıyla çaprazlama analiz etmek, neden böyle oldu sorusuna yanıt aramaktır.  Bu nedenle,  ilk turdaki sonuçlar mikro düzeyde seçmen tercihleri anlamında analiz edilmeli ve yeni seçim için stratejik hedef kitle belirlenmelidir. Bunun için kimler oy vermedi ve niçin sorusuna yanıt aranmalıdır. Ardından, potansiyel seçmen müttefikler belirlenip, onların desteği alınmaya çalışılmalı. Bunun yolu da, diğer adayların destekçileriyle işbirliği yaparak destek tabanını genişletmeye çalışmaktır. Bu yapılırken, yeni seçim için kampanya mesajlarının gözden geçirilmesi, gerekirse güncellemeler yapılması önemlidir. Yeni seçim için seçmenin beklenti ve öncelikleri de değişebilir. Dolayısıyla, kampanya mesajları  ve vaatlerin yeni dinamiklere uygun hale getirilmesi gerekir. Özellikle ilk turda sandığa gitmeyen seçmeni adayların yanına çekebilmeleri için bu kitleye dokunmak önemlidir. Seçmenlerle daha fazla etkileşime girmeli ve halkın beklentilerine doğrudan cevap verilmeli, onlara dokunulmalıdır. Kitleye yakın olmak, adaya olan güveni arttırabilir,  desteklerini sağlamlaştırabilir. Rakiplerden birine olan bağlılık politik mümin-lider bağımlılığı düzeyinde ise, diğer aday rakibi eleştirmek yerine kendi güçlü yönlerini vurgulamalı, kişsel karşıtlıkların yerine, kurumsal farklılıklar, iddialar öne çıkarılmalıdır. 1.turda Kılıçdaroğlu örneğinde olumlu kampanya beklenen etkiyi yapmamış görünebilir. Fakat, yeni seçimde seçmenlerin gözünde daha olumlu bir imaj oluşturma, desteği arttırma ihtimali güçlüdür.  Bunda rakibin zayıf yönlerini öne çıkarıp, vurgulamak, yapıcı, mantıklı eleştiri getirmek, alternatifi sunmak önemlidir.   Stratejik eleştiri en karşıt seçmeni bile adaya yöneltebilir.  Rakibin politikaları veya geçmiş performansıyla ilgili net bilgileri seçmene sunarak, seçmenlerin güveni kazanılacağı gibi, adaylık güçlendirilebilir. Seçmenlerin güvenini kazanmak, özellikle kararsız seçmen ya da oy kullanmayanlar için önemlidir. Güven kazanma, desteklerini almanın yolu endişelerine yanıt vermekten, sorunları çözeceğine dair güven vermekten geçer. Bu yapılırken mesajların doğru iletilmesi, bunun için de iyi bir iletişim stratejisi, medya ilişkileri, seçmenle teması sağlayan seçim etkinlikleri zorunludur. Bir diğer nokta, parti tercihi değiştirmenin yüksek olduğu seçim konjonktürlerinde oynaklık eğilimi yüksek olan merkezcil eğilimli seçmenlere odaklanmanın gerekliliğidir.   Başkanlık seçimlerinde yeni seçimlerde merkezcil seçmenler sonucu tayin etme gücüne sahiptir. Bu nedenle, merkez seçmenlere odaklanmak, ikna edip öncelikle onların desteğini kazanmaya çalışmak önemlidir. 14 Mayıs’ta destekledikleri Cumhurbaşkanı adayından bir başka adaya yönelme ihtimali yüksek olan seçmenler ideolojik bağlılıkları, parti/aday sadakati düşük olan merkezcil eğilimli seçmenler dışında, seçime katılmayanlardır. Seçimi kazanmanın altın anahtarının bu kitlelerde olduğu söylenebilir. Bu kitleyi sandığa çekebilmek için benimsenmesi gereken strateji, öncelikle sandığa gitmelerini motive etmektir. Motivasyonu artırmak için, onlara seçimin önemini ve katılımın demokratik sürece olan katkısını anlatmak, ülkenin geleceği şekillendirmede çok önemli rol oynayacakları konusunda ikna etmek önemlidir. Aynı kitlenin yeni seçimde tercihte bulunmalarını sağlamak için farkındalık yaratmak en az motive etmek kadar gereklidir. Yeni seçimin  önemine, etkisine dikkat çekmek için bilgilendirmek ve farkındalık yaratmak olmazsa olmazdır. Özellikle büyük mitingler yerine, konvansiyonel medya, sosyal medya ve diğer iletişim kanalları, küçük ölçekli toplantılarla, kapı kapı dolaşarak, yeni seçimin önemini anlatmak gerekir. Seçmenle duygusal bağ kurmak, adayla özdeşlik ilişkisi kurabilmesi ve ona yönelmesi için önemlidir. Bunun yolu ise öncelikle sahada çalışmaktan geçer. Partililerin, gönüllülerin, kampanya ekiplerinin seçmenlerle doğrudan iletişime geçmesi, ev ziyaretleri yapması, mini mitingler düzenlenmesi oy kullanmaya teşvik  edilmelerinde stratejik kampanya araçlarıdır. İşbirliklerini Genişletmek: Seçime az bir süre kalmasına rağmen, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, dernekler ve diğer toplumsal gruplarla işbirliği yapmak, seçmenlere ulaşma ve onları sandığa yönlendirmek için kilittir. OY KULLANMAMIŞ VE MERKEZCİL EĞİLİMLİ SEÇMEN İÇİN NASIL BİR SÖYLEM? Millet İttifakı ve Kılıçdaroğlu’nun pozitif kampanya sürecindeki söylemi, ekonomik vaatleri azımsanmayacak bir seçmen kitlesi tarafından kabul görmüş olsa da, son tahlilde Cumhur İttifakı ve Erdoğan’ın istikrar, rakibi terörle ilişkilendirme, beka temelli dışlayıcı, ötekileştirici popülist milliyetçi söylemi karşısısında yeteri ölçüde ikna edici olmadığı anlaşılıyor. Kılıçdaroğlu ekibi bunu farketmiş olacak ki söylemine yerinde  bir kararla “değer temelli kapsayıcı vatanseverlik” temalarını yerleştirmiş görünüyor. Göçmen, sığınmacılar sorununun da yüksek sesle dillendirilmesi, bu sorunu tercihlerinde öne çıkaran seçmenler için önemlidir. Fakat dozunun kaçırılmaması ve insani çözüm yöntemiyle takdim edilmesi koşuluyla. Dışlayıcı popülist milliyetçi söyleme karşılık, vatanseverlik değerlerine odaklanan, iktidarın göçmen politikasını sert bir dille eleştiren, Millet İttifakını terörle yakınlaştırma iddiasına şiddetli ve çok net yanıt veren bir yaklaşım da kitleleri yanına çekme anlamında, neyin ne olduğunun anlatılması koşuluyla sonuç üreticidir. İlgili konulara dair güçlendirilen söylemde ekonomik refahla toplumun değerlerini yakınlaştıran bir dil, abartılmadan milliyetçi sembollere vurgu, birleştirici, dayanışmacı değerlerin milli birliğe vurguyla eklemlenmesinin seçmen nezdinde karşılık bulup bulmayacağı tabii ki 28 Mayıs akşamı belli olacak. Sonuç ne olursa olsun, seçime 10 gün kala, seçmen tercihlerinde değişim yaratmanın anahtarının olgular değil, algılar olduğunu, ilk turda Cumhur İttifakı ve Erdoğan’ın ulaştığı oy oranında algıların etkili olduğunu unutmamak gerekir.