Loading...
COP 27 zirvesi kurtuluş mu, polis devletinde yeşil aklama mı?
Plastik atık yaratmada dünya lideri olan çeşitli markaların konferans sponsoru olmasını doğru bulmayan pek çok ünlü iklim aktivisti de konferansa katılmayı reddediyor. Onlara göre bu konferans yalnızca bir yeşil aklama aracı.
Önümüzdeki hafta taraflar konferansı olarak bilinen COP zirvesinin 27’inci Mısır’da gerçekleşecek. Konferansa ülkemiz uzun yıllardır katılım gösterse de geçtiğimiz yıl Glasgow’da yapılan konferansa Cumhurbaşkanı’nın son anda katılmaktan vazgeçmesi üzerine tabiri caizse magazinel bir olay olarak da çok konuşuldu. Bu konferans dünyada da iklim aktivistleri arasında ciddi tartışmalar yaratıyor. Mısır’da yapılıyor olması Mısır’ın darbe ve özgürlükler konusundaki rejimi de dikkate alındığında eleştiri konusu haline geldi.
Konferans 6- 18 Kasım tarihlerinde Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri liderliğinde, Çevre Bakanı Yasmine Fuad'ın bakanlık koordinatörü ve elçisi olarak görevli olacağı şekilde gerçekleşecek. Katılımcı devletler geçtiğimiz yıl Glasgow'da yapılan konferans çıktılarından sonra neler yaptıklarını da bu konferansta ortaya koymalı.
Konferans aslında gerçekten çok önemli çünkü iklim krizi ve çeşitli çevre sorunları konusunda çözüm üretmek üzere dünya liderlerini, iklim örgütlerini ve aktivistleri tek bir çatı altında topluyor. Ancak hem Mısır’da yapılması hem de dünyanın kirletilmesinde özellikle de plastik atık yaratmada dünya lideri olan çeşitli markaların konferans sponsoru olmasını doğru bulmayan pek çok ünlü iklim aktivisti de konferansa katılmayı reddediyor. Onlara göre bu konferans bu şirketler ve hatta pek çok devlet için yalnızca bir yeşil aklama aracı.
COP-27'deki diğer bir önemli konu ise iklim krizine daha kırılgan ülkelerin durumu. Her zaman dile getirildiği gibi gerek üretim, sanayi gerekse tüketim kültürleri gereği bazı ülkelerin iklim krizinin kötüleşmesinde etkisi çok daha fazla ama iklim krizin yok edici etkileri ile daha erken ve daha yıkıcı şekilde karşılaşacak olan Maldivler, Tuvalu gibi ada ülkelerinin aynı şartlara maruz bırakılması takdir edersiniz ki en basit tabiri ile saçma. Bu konferansta tazminat ve hasar ödemeleri konusu da ele alınacak. Kırılgan ülkelerin korunması aslında tüm dünya için önemli çünkü bu ülkeler sular altında kaldığında hali hazırda başlamış olan iklim göçü tüm ülkeler için gündem olmak zorunda kalacak.
Diğer bir önemli konu da ülkelerin taahhütlerine uyamıyor oluşları olacak. Bunda Ukrayna işgalinin de önemi büyük. Bu işgali desteklemeyen Avrupa ülkeleri Rusya tarafından doğalgaz yokluğu ile terbiye edildiği için kömürden çıkış süreçleri baltalanmış oldu. Almanya kömüre geri dönüyor. Başkan Biden, kısa vadede daha fazla petrol üretmek için petrol üreten ülkelere güveniyor. Ve Avrupa ülkeleri, Afrika ülkelerini daha fazla gaz üretmeye itiyor, ama aslında sadece birkaç yıl önce Avrupa Afrika'ya yenilenebilir enerji kaynaklarına odaklanması için baskı yapıyordu.
Her zaman dediğimiz gibi bu kadar ciddi bir dünya nüfusu varken enerji konusu çözülmeden iklim krizi ile mücadele etmek mümkün değil gibi duruyor. Ancak birçok lider, fosil yakıtları aşamalı olarak ortadan kaldırmayı hedeflerken, kısa vadede petrol ve gaz kaynaklarına odaklanılabileceğini savunuyor. Aslında, Uluslararası Enerji Ajansı geçen ay savaşın temiz enerjiye geçişi hızlandırabileceğini de söyledi. COP27, liderlerin kısa vadeli enerji ihtiyaçları konusunda olduğu kadar iklim değişikliği konusunda da ciddi olup olmadığını göreceğimiz yerlerden biri olacak.
Türkiye de konferansın katılımcıları arasında, bürokratlarımızın katılacağı kesin olsa da bu sene devlet başkanı seviyesinde bir katılım gerçekleştirilecek mi henüz netleşmedi. Türkiye, COP-27 öncesinde yeni iklim hedefini açıklayacağını beyan etmişti. İklim alanında çalışan uzmanlara göre bu iklim hedefi 2030’a kadar en az yüzde 35 mutlak emisyon azaltımı olarak belirlenmeli. Bunun altında herhangi bir açıklama ve hedefin yeterli olmayacağını da defalarca dile getirdiler.
Bu hafta Cadılar Bayramı dünyanın pek çok ülkesinde kutlandı ama unutmayın iklim krizine karşı yavaşlatma başarılı olmazsa yaşayacağımız ve gelecek nesillerin yaşayacağı hayat en korkutucu korku filminden bile daha büyük dehşete sebep olacaktır.