Hedeflenen sistem ne denli detaylı planlanırsa planlansın, seküler yaşam ve laik bir devlet düzeni olmadan çoğulcu bir demokrasi kurmak imkansızdır. Kant’ın “Dini vesayet tüm vesayetlerin hem en zararlısı hem de en onur kırıcısıdır.” sözü günümüzde tazeliğini ve önemini korumaktadır.
  1. GİRİŞ
Demokrasi kavramı ve demokratik sistemlerle ilgili teorik tartışmalar uzun yıllardan beri süregelmektedir. Çeşitli ideolojilerin, dini inançların, tarihsel tecrübelerin kendi süzgeçlerinden geçerek yeni formlara bürünen demokrasi anlayışı ülkelere, bölgelere ve birçok demografik yapıya göre farklılıklar içermektedir. Bu yazı demokrasinin vazgeçilmez niteliklerinden biri olan çoğulculuk üzerine odaklanacak olup, çoğulculuk kavramının demokratik olduğunu iddia eden bir sistemin gerçekte ne kadar demokratik olduğunu gösteren bir turnusol kağıdı işlevi gösterdiğini okuyucuyla paylaşacaktır. Demokrasi terimi Eski Yunan dilinde yer alan dēmokratíā kelimesinden türemiş bir terim olup demos (kitle), ve kratos (yönetim) kelimelerinden oluşmaktadır. En yalın biçimiyle demokrasi halkın kendi kendini yönetmesi ve halk egemenliği anlamına gelmektedir.[1] Bir başka tanımla demokrasi, “halkın halk tarafından, halk için yönetimi” anlayışını çoğulculuk, katılımcılık, eşitlik ve özgürlük gibi değerlerle içselleştirerek kurumsallaştıran yönetim sistemidir.[2] ÇAĞDAŞ DEMOKRASİNİN NİTELİKLERİ Çağdaş demokrasilerin başta gelen niteliklerinden biri hukukun üstünlüğünün kamusal ve özel alanda koşulsuz sağlanmasıdır. Hukukun üstünlüğü, hukukun devlet yönetiminde ve toplumsal yaşamda mutlak egemenliğinin kurulması suretiyle tüm süreçlerin yasalara uygun takip edilmesi anlamına gelmesinin yanı sıra, toplumu oluşturan tüm bireylerin aynı yasalara tabi olmasını da içermektedir.[3] Şüphesiz hukukun üstünlüğü ancak bağımsız bir yargı erki ve söz konusu bağımsız yargı erkini oluşturan bağımsız mahkeme ve hakimler ile anlam kazanabilmektedir. Kendisini demokratik ülke olarak tanımlayan ancak hukukun iktidarın sopası olarak kullanıldığı birçok ülkede bağımsız yargıdan söz edilememekte, dolayısıyla da çağdaş bir demokrasi de söz konusu ülkelerde kurumsallaşamamaktadır. Çağdaş demokrasinin bir diğer niteliği güçler ayrılığı ilkesidir. Güçler ayrılığı ilkesi yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirlerinden ayrılması suretiyle birbirlerini dengelemesi, denetlemesi ve yönetimin bir erkin elinde kalarak keyfiyetten uzak tutulmasını amaçlamaktadır. Bir başka deyişle güçler ayrılığı ilkesi uzlaşma ve denge anlayışını da beraberinde getirerek serbest ve adil yapılan seçimler sonrası iktidara gelen unsurların bağımsız yargı tarafından denetlenmesini de sağlamaktadır. Bu husus çağdaş bir demokrasinin vazgeçilmez özelliklerinden biridir.
Kendisini demokratik ülke olarak tanımlayan ancak hukukun iktidarın sopası olarak kullanıldığı birçok ülkede bağımsız yargıdan söz edilememekte, dolayısıyla da çağdaş bir demokrasi de söz konusu ülkelerde kurumsallaşamamaktadır.
Yukarıda kısaca değinilen hususlar, bir ülkede demokrasinin çağdaş anlamıyla kurulup kurumsallaştırılması için yeterli olabilir mi sorusu okuru çağdaş demokrasi için “çoğulculuk” kavramının önemine dair düşünmeye sevk etmesi yönünden yararlı olacaktır. Siyasal katılım ile demokrasinin ilişkisi demokrasi tartışmalarını en çok meşgul eden konulardan birine işaret etmektedir. Siyasal katılım salt oy verme eylemine indirgendiğinde tartışmalar kavramsal olarak eksik kalmakta ve siyasal katılım olgusunun demokrasiyle olan önemli ilişkileri analiz edilememektedir. Siyasal katılımın tüm boyutlarıyla incelenmesi çoğulculuğun modern demokrasilerdeki önemini bir kere daha ortaya çıkaracaktır. Çağdaş demokrasiler etnik köken, eğitim, cinsiyet, mülkiyet ve benzeri özelliklerden bağımsız olarak tüm yurttaşların eşitliği üzerine kurulmuştur.[4] Halk egemenliğini kuran “Genel ve Eşit Oy İlkesi” çoğulcu demokrasinin temel gerekliliklerinden birine işaret etmektedir. Genel oy ilkesi tüm yurttaşlara yönetimden hesap sorma yetkisi vermekte, eşit oy ilkesi ise her yurttaşın oyunun birbiriyle eşit olduğunu garanti etmektedir. Genel ve eşit oy ilkesi iktidarın hesap verilebilirliğini arttırmakta, devletin şeffaf yönetilmesinin önünü açarak kaynakların doğru kullanılmasını sağlamakta ve devletin ekonomik gücünü olumlu yönde etkilemektedir. Hesap verebilen yönetim, tüm eylem ve süreçlerini açıklamakla kendisini sorumlu kılan, yurttaşların taleplerine, istek ve beklentilerine duyarlı olan, elinde tuttuğu iktidarı suiistimal etmeyen yönetim olarak tanımlayabilen yönetimdir.[5] Bir ülkedeki demokrasinin çoğulcu karakterini belirleyen etmenlerden bir diğeri de seçimlerdir. Seçimler siyasi temsilin gerekli koşulu olmasının yanında yurttaşların kendilerini yönetecek kadroları kabul ya da reddetme olanağını da sağlamaktadır.[6] Kapitalizmin gelişmesine koşut olarak karmaşık bir yapıya dönüşen modern toplumda yurttaşların siyasete etkisi temsilidir. Bu bağlamda, modern demokrasilerde seçim salt yönetenleri seçmek için oy vermek anlamını taşımamakta, daha kapsayıcı bir tanımlamayla söz konusu seçimlerin tüm yurttaşların karar mekanizmalarını etkileyebilmelerini sağlayacak çoğulcu, farklı düşünce ve perspektiflerin de temsilini garanti altına alacak kimliğe sahip olması beklenmektedir.[7] Gerçek anlamda çoğulcu nitelikte olan bir demokraside seçimler belirli aralıklarla, düzenli, adil, şeffaf, rekabetçi, her türlü propaganda olanaklarının iktidarı elinde tutan parti ve gruplara ayrıcalıklı kullandırılmayacağı seçimlerdir. Seçim yasasının anayasal güvence altında olması, seçimi koordine eden, denetleyen kurum ve kurulların her türlü siyasi baskı ve yönlendirmeden uzak olarak tam bağımsızlığının sağlanması bir ülkedeki demokrasi karnesinin “Adil Seçim” kolonuna yazılacak notları belirlemektedir. Sandık güvenliği ve seçim sayımlarının şeffaf, açık, hesap verilebilir şekilde organize edilmesi de adil bir seçimin; dolayısıyla gerçek anlamda çoğulcu bir demokrasinin karinelerinden birini oluşturmaktadır. Siyasal partiler üyeleri veya yurttaşlar tarafından denetlenmediğinde ortaya çıkan dar bakışlı, seçkinci, “siyaset esnafı” olarak görev yapan parti kadroları halktan kopmakta, partiye egemen olan kadronun gündemi partinin ana gündemi olmakta, sonuç olarak da sorunlara çözüm üretemeyen, kısır, kariyerist, anti – demokratik bir parti yapısı ortaya çıkmaktadır. Yurttaşların yönetim kademelerini oluşturacak milletvekilliği, belediye başkanlığı, encümen üyeliği vb. pozisyonlara aday olabilmelerinin ayrıcalıklı olarak bir gruba ait olmadığı, belirli yasal koşulları yerine getiren her yurttaşın özgürce dilediği partiden aday olabileceği seçimler de özgür seçimlerin bir göstergesidir. Ancak bu noktada bir ülkedeki siyasal partilerin yapısı, tipolojisi, örgüt işleyişi yurttaşların yukarıda belirtilen adaylık irade beyanlarını direk etkilemektedir. Siyasal partiler üyeleri veya yurttaşlar tarafından denetlenmediğinde ortaya çıkan dar bakışlı, seçkinci, “siyaset esnafı” olarak görev yapan parti kadroları halktan kopmakta, partiye egemen olan kadronun gündemi partinin ana gündemi olmakta, sonuç olarak da sorunlara çözüm üretemeyen, kısır, kariyerist, anti – demokratik bir parti yapısı ortaya çıkmaktadır. Kuşkusuz bu durum bir ülkenin demokrasi karinesinde etkili bir yer tutmaktadır. Çoğulcu demokrasilerde siyasal partiler birbirinden farklı çıkarların siyasal programlarını oluşturarak temsillerini üstlenmekte[8], bu temsili üstlenecek kadroları eğiterek yetiştirmekte, toplumu siyasal alana davet ederek davet edilen yurttaşların çıkarlarını anımsatmakta ve siyasal alanı üretken kılmaktadır. Çoğulcu demokrasilerde siyasal partiler, şeffaf ve dinamik örgüt yapısına sahip, parti merkezinde ve taban siyasetinde öncü olan kadroların rekabetçi seçim ortamlarında liyakat, yetkinlik, parti program ve tüzüğüne hakimiyet ile belirlendiği parti yapılarıdır. Kuşkusuz seçimler tek başına bir ülkedeki demokrasinin modern, çoğulcu yapısını teyit edememektedir. Bir ülkede siyasal temsil hakkını kullanan yurttaşların siyasal alanın dışında kurdukları, ancak siyasal alanı tavsiye ve yönlendirmeleriyle etkiledikleri çeşitli baskı grupları, demokratik kitle örgütleri, düşünce platformları, sendikalar, meslek örgütleri vb. kuruluşlar demokrasinin çoğulcu niteliğini betimleyen diğer kriterler olarak belirmektedir. Yukarıda ismi geçen kuruluşlar siyasal iktidarı görev süresi boyunca yönlendirmeleriyle yurttaşların beklentilerine uygun kararlar almaya zorlayan bir işlev görmek suretiyle demokrasiyi tabana yaymakta ve çoğulcu niteliğini öne çıkarmaktadır. 2009 yılında Avusturalya’da kurulan “Vatandaşlar Parlamentosu” Avusturalya’nın siyasal sisteminin halka daha iyi hizmet verebilmesinin koşullarını tartışmak, bu koşulları iyileştirmek ve iktidara bu alanda tavsiyede bulunmak için kurulmuş bir yurttaş girişimi olarak çoğulcu demokrasinin önemli bir örneğini sunmaktadır. Medyanın bir ülkedeki rolü, işlevi, çeşitliliği, medya çalışanlarının sahip olduğu ekonomik güç, sosyal güvenlik olanakları bir ülkedeki siyasal rejim, ekonomik yapı ve kültürel değerlerle ilgili kimi ipuçları vermektedir.[9] Günümüzde özgür basın olarak adlandırılan bağımsız medya toplumu bilgilendirme ve siyasal iktidarı denetleme işlevini görmektedir. Bu işlev, günümüz çoğulcu demokrasilerinde medyayı yurttaşlar ile iktidar arasında tarafsız bir hakem olarak konumlandırmaktadır.[10] Bu konumuyla medya, toplumsal gerçekliği, toplumda yaşananları aktarması nedeniyle toplumun aynasıdır.[11] Gerçek çoğulcu demokrasiler medyanın bu işlevini yerine getirebilmesi için özgür bir tartışma ortamını sağlamakta, ifade ve düşünce hürriyetini anayasal güvence altına almakta, yurttaşların farklı fikirleri ve anlayışları hoşgörüyle karşılayacak uzlaştırıcı ortamı sağlamakta, linç ve nefret kültürüyle topyekûn mücadele ederek demokratik kültürünü geliştirmektedir. Çoğulcu demokrasinin niteliğini betimleyen bir diğer ölçüt ise bir ülkedeki kadın-erkek eşitliği seviyesidir. Paternal vesayetçi bir toplum yapısının hüküm sürdüğü ülkelerde çoğulcu demokratik bir sistemin kurulması imkansızdır. Çoğulcu demokrasinin niteliğini betimleyen bir diğer ölçüt ise bir ülkedeki kadın-erkek eşitliği seviyesidir. Paternal vesayetçi bir toplum yapısının hüküm sürdüğü ülkelerde çoğulcu demokratik bir sistemin kurulması imkansızdır. Kadınların erkeklerle eşit olarak eğitim hakkına sahip olması, iş yerinden başlamak suretiyle toplumsal ve siyasal yaşamın her alanında karar mekanizmalarına katılması şüphesiz bir ülkedeki demokrasinin çoğulcu karakterine olumlu katkı yapacaktır. Bu kapsamda işyeri demokrasisi kavramı kamusal alan ile özel alan arasındaki ayrımı bitirmek suretiyle katılımcı demokrasinin de gelişimine katkıda bulunmuştur. Söz konusu anlayışa göre işçiler şayet işyerlerinde alınan kararları etkileyebilirlerse bu durum onların ayrıcalıklı seçkinlerin karşısında konumlarını dengede tutacaktır.[12] Türkiye Cumhuriyeti gibi kadın emeğinin sömürüldüğü, kadın emeğinin gerçek sendikalaşma oranının[13] yüzde 10’dan düşük olduğu ülkelerde kurumsal, çoğulcu, katılımcı bir demokrasinin kurulması isteniyorsa öncelikli olarak kadınların işyerinden başlamak suretiyle karar mekanizmalarına katılması, emeklerinin sosyal güvence altına alınması, eşit işe eşit ücret uygulamasının koşulsuz sağlanması gerekliliği tüm çıplaklığıyla kendisini göstermektedir. Çoğulcu demokrasilerde bürokrasi, alanında uzman, yetkin, sahip olacağı yönetsel kademelerin gerektirdiği yasal şartlara haiz, partizan bir geçmişten gelmeyen, tarafsız, bağımsız profesyoneller olarak görülmektedir. Bu kapsamda, gelişmekte olan ülkelerdeki particilik, feodal ilişkiler, dini ve etnik köken kaynaklı bürokratik atamalar çağdaş, çoğulcu demokrasilerde olası değildir.
  • SONUÇ
Çoğulcu demokrasi anlayışı toplumu ve siyaseti çoğulcu bir yapıyla kurmaya odaklanan, farklı toplumsal katmanların, baskı gruplarının, tek başına yönetime sahip olarak devleti keyfi bir şekilde yönetmesini engelleyecek alt yapı ve üst yapı kurumlarına sahip demokrasi anlayışıdır. Bu kapsamda örgütlenmeye özel önem veren çoğulcu demokrasi anlayışında her türlü demokratik kitle örgütü, sendika, meslek grupları, düşünce platformları birer demokratik aktör olarak yer almaktadır. Toplumun farklı katmanlarının örgütlenmesi çeşitli müzakereleri, siyasal rekabeti, gruplar arasındaki işbirliğini ve uzlaşmayı da beraberinde getirecek, bu da iktidarın  topluma dağılmasına yol açacaktır. Kuşkusuz bu durum tiranlığı ve oligarşik yapıları bertaraf edecektir. Çağdaş, çoğulcu demokrasinin özelliklerinin anlatıldığı bir önceki bölümün özeti poliarşik demokrasi[14] tanımında incelenebilir. Poliarşik demokrasi terim olarak “çok kişinin yönetimde bulunması” anlamına gelmekte beraber, kavramsal olarak yönetimin seçimlerle belirlendiği, ilgili seçimlerin özgür, adil, tekrarlanan seçimler olarak planlandığı, ifade özgürlüğünün garanti altına alındığı, alternatif bilgi edinme kaynaklarının yurttaşların erişimine açık olduğu, kurumsal özerklik[15] kapsamında bağımsız baskı gruplarının, meslek örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin kurulabildiği, vatandaşların yönetime, karar mekanizmalarına ve siyasal katılıma dahil edildiği kapsayıcı, çoğulcu demokrasi anlayışıdır. Kuşkusuz demokrasinin yaşamsal kaynağı ve en önemli gereksinimi yokluğu söz konusu olduğunda tüm demokratik kurumların çökerek yönetimin bir tiranlığa dönüşmesine neden olabilecek seküler bir yaşam ve laik bir devlet düzenidir. Hedeflenen sistem ne denli detaylı planlanırsa planlansın seküler yaşam, laik bir devlet düzeni olmadan çoğulcu bir demokrasi kurmak imkansızdır. Kant’ın “dini vesayet tüm vesayetlerin hem en zararlısı hem de en onur kırıcısıdır”[16] sözü günümüzde tazeliğini ve önemini korumaktadır KAYNAKÇA ÇINAR Menderes, Demokrasi, “Siyaset, Kavramlar, Kurumlar, Süreçler” editör Yüksel Taşkın, 4. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2017. DAHL Robert, Demokrasi Üzerine, 5. Baskı, Ankara, Mart, 2019, Phoneix Yayınları. DEMİREL Ahmet, DURGUN Sezgi, Temsiliyet ve Seçimler, “Siyaset, Kavramlar, Kurumlar, Süreçler” editör Yüksel Taşkın, 4. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2017. Dergi Park www.dergipark.org.tr Genel – İş https://www.genel-is.org.tr/turkiyede-kadinlar-ve-kadin-emegi-raporumuz-yayimlandi,2,16684#.XlZ0wMgzY2w KAYA Raşit, ÇAKMUR Barış, Siyaset Bilimi ve Medya Çalışmaları, “Siyaset Bilimi, Kavramlar, İdeolojiler, Disiplinler Arası İlişkileri” Hazırlayanlar Gökhan Atılgan, E. Atilla Aytekin, 7. Basım, İstanbul, Yordam Yayınları, Aralık, 2018. KÖKER Levent, Seçim Sistemleri ve Siyasi Çoğulculuk; Demokratik Meşruluk Açısından Bir Değerlendirme, Anayasa Yargısı, Cilt 22, 2006, Sayı 1. ÖZDEMİR Eylem, ATILGAN Gökhan, Siyasal Partiler, “Siyaset Bilimi, Kavramlar, İdeolojiler, Disiplinler Arası İlişkileri” Hazırlayanlar Gökhan Atılgan, E. Atilla Aytekin, 7. Basım, İstanbul, Yordam Yayınları, Aralık, 2018. PHILIPS Anne, Demokrasinin Cinsiyeti, 3. Baskı, İstanbul, Kasım, 2015, Metis Yayınları TİMUR Taner, Laiklik, “Siyaset Bilimi, Kavramlar, İdeolojiler, Disiplinler Arası İlişkileri” Hazırlayanlar Gökhan Atılgan, E. Atilla Aytekin, 7. Basım, İstanbul, Yordam Yayınları, Aralık, 2018. ÜNGÖR Çağdaş, Medya ve Siyaset, “Siyaset, Kavramlar, Kurumlar, Süreçler” editör Yüksel Taşkın, 4. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları. . [1] Menderes Çınar, Demokrasi, “Siyaset, Kavramlar, Kurumlar, Süreçler” editör Yüksel Taşkın, 4. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2017, s. 207. (Demokrasi) [2] Prof. Dr. Levent Köker, Seçim Sistemleri ve Siyasi Çoğulculuk; Demokratik Meşruluk Açısından Bir Değerlendirme, Anayasa Yargısı, Cilt 22, 2006, Sayı 1, s. 199. (Siyasi Çoğulculuk) https://dergipark.org.tr/tr/pub/anayasayargisi/issue/52006/678187 (son erişim tarihi: 25 Şubat 2020) [3] Çınar, Demokrasi, s. 217. [4] Çınar, Demokrasi, s.218. [5] Çınar, Demokrasi, s. 219. [6] Ahmet Demirel, Sezgi Durgun, Temsiliyet ve Seçimler, “Siyaset, Kavramlar, Kurumlar, Süreçler” editör Yüksel Taşkın, 4. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2017, s. 362. (Temsiliyet ve Seçimler) [7] Demirel, Durgun, Temsiliyet ve Seçimler, s. 363. [8] Eylem Özdemir, Gökhan Atılgan, Siyasal Partiler, “Siyaset Bilimi, Kavramlar, İdeolojiler, Disiplinler Arası İlişkileri” Hazırlayanlar Gökhan Atılgan, E. Atilla Aytekin, 7. Basım, İstanbul, Yordam Yayınları, Aralık, 2018, s. 245. (Siyasal Partiler) [8] Demirel, Durgun, Temsiliyet ve Seçimler, s. 363. [9] Çağdaş Üngör, Medya ve Siyaset, “Siyaset, Kavramlar, Kurumlar, Süreçler” editör Yüksel Taşkın, 4. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2017, s. 387. (Medya ve Siyaset) [10] Üngör, Medya ve Siyaset, s. 387. [11] Raşit Kaya, Barış Çakmur, Siyaset Bilimi ve Medya Çalışmaları, “Siyaset Bilimi, Kavramlar, İdeolojiler, Disiplinler Arası İlişkileri” Hazırlayanlar Gökhan Atılgan, E. Atilla Aytekin, 7. Basım, İstanbul, Yordam Yayınları, Aralık, 2018, s. 569. (Siyaset Bilimi ve Medya Çalışmaları) [12] Anne Philips, Demokrasinin Cinsiyeti, 3. Baskı, İstanbul, Kasım, 2015, Metis Yayınları, s. 30. (Demokrasinin Cinsiyeti) [13] Genel – İş https://www.genel-is.org.tr/turkiyede-kadinlar-ve-kadin-emegi-raporumuz-yayimlandi,2,16684#.XlZ0wMgzY2w (son erişim tarihi: 26 Şubat 2020) [14] Robert Dahl, Demokrasi Üzerine, 5. Baskı, Ankara, Mart, 2019, Phoneix Yayınları, s. 104. (Demokrasi Üzerine) [15] Dahl, Demokrasi Üzerine, s. 99. [16] Taner Timur, Laiklik, “Siyaset Bilimi, Kavramlar, İdeolojiler, Disiplinler Arası İlişkileri” Hazırlayanlar Gökhan Atılgan, E. Atilla Aytekin, 7. Basım, İstanbul, Yordam Yayınları, Aralık, 2018, s. 185. (Laiklik)