Çocuk işçiliğinin normalleşmesi
Olağanüstü koşulların oluştuğu bu seçimlerin önceliği çocuk işçiler olmalı. Sayısı 2 milyonu bulan çocuk işçiler milyonlarca aileyi etkiyen bir sorun olarak önceliği hak ediyor. İç siyasetin bir konusu mu? Evet.
Normal olmayan dönemlerde de normalleşen durumlar var. Yönetenlerin dere yatağına yapılan binaları normalleştirmesinin yanı sıra kullanması gerektiği malzemeleri kullanmayan müteahhitlerin yaptığı binaların yıkılmasına ses çıkartılmaması normal zamanların meselesi. Depremin vahameti karşısında hareketsiz kalmak da yöneticilerin en hafif tabirle organizasyonsuzluğuna ve durağanlığına yorulabilir.
Son deprem bir kez daha ispatladı ki hükümet, kurumlarını harekete geçirecek bir güce ya da beceriye sahip değil. Bunun bir tercihten kaynaklandığını, hükümeti yöneten önceliğin sermaye iktidarının kâr marjını her şeyin ilk sırasına koymasından anlaşıldığını gördük. Türkiye’de 11 il deprem öncesinde ve sonrasında yapılmayanlar ile enkaz altında kaldı. Yaşamak, barınmak, ısınmak gibi temel ihtiyaçların karşılanmasında -halkın dayanışmasının dışında- özellikle ilk günlerde kimse devletin kurumlarını göremedi.
Sermaye iktidarının siyasi yöneticileri açıklama yaparken, bölgedeki çocukları önlerinde durdurup acizliklerini dışa vurduklarının farkına varamayacak kadar bir akıl tutulması içerisinde olduklarını anlamıyorlardı. Felaketin büyüklüğü konusunda ne yapabilirdik sorusunu sorarak yapılmayanları normalleştirip bundan sonrası için önlem almaya çalıştılar.
6 Şubat sabahı borsada çimento fiyatlarının yükselmesi yaşayacaklarımızın özetinin özeti gibi değil mi? Yardım kampanyalarında toplanan milyonların yerine ulaşıp ulaşmadığının muamması bir tarafa toplanan miktar Türkiye sermaye sınıfının 20 yılda kazandığı paranın sadakası olamaz.
Deprem sonrası yaşanan iç göçün yine sermaye sınıfına ucuz iş gücü olarak geri döneceğini gözlemleyeceğiz. Deprem sabahında başlayan kârlılık artarak devam ediyor. Yıkıma uğrayan şehirlerin birçoğunda dönemsel iç göç var ve yaz dönemlerinde ailecek tarım sektöründe çalışacaklar. Çadırlardan çıkıp başka çadırlarda barınacakları bir çalışma ortamı aylar sonra onları bekliyor.
Devletin bu süreçte görünmezliğe bürünmesi, halkın kendi sorunlarına çözümü bireysel girişimlerle çare aramasına neden oluyor. Enkaz kaldırma işlemi ve yeniden kuruluş süreci yine sermayenin kendi çıkarları doğrultusunda devletin yönlendirmesiyle olacak. Deprem bölgesindeki ekonomik işleyiş ve sermayenin başka şehirlere taşınmak istenilmesi, bu illerin yapısında da bir değişime sebebiyet verecek. Özellikle sanayiyle değil de tarım ve ticaret ile ekonomisini döndüren şehirlerin göçü daha fazla vermesi esnafın işçileşmesini artıracak.
İşçi sınıfının alım gücü giderek azalırken yoksulluk deprem ile kalıcı hâle gelecek. Çocuk işçiliğinin artarak devam edeceği bu sürecin önünde hiçbir engel yok. Deprem bölgesinde eğitime verilen ara ve uzaktan eğitime geçiş çocuk işçiliğinin artışına sebep olacak. Yine deprem nedeniyle kalıcı yaralanmalar nedeniyle çalışamayacak durumda olanların bakımı da ev içerisinde yine çocuklarda olacak.
Ekonomik krizin yarattığı derinleştirdiği yoksulluğun belli bir süreçte normal karşılanması çocukların işgücüne katılımını artırırken, bu kriz döneminde de yine çocuk işçiliğinin olağanlaşması istenecek. Deprem bölgesinde sırtın da montu olmayan, ayağında ayakkabısı olmayan çocukların yöneticilerle verdiği poz, yarın o çocukları işyerlerinde de göreceğimizin kanıtı. Her felaketin, krizin faturası ilk önce emekçilere emekçiler arasındaki en savunmasız kesim olan çocuklara kesiliyor. Çocuk işçiliğinin temelinde yatan iki neden olan yoksullaşma ve patronların hükümetlerden ucuz işgücü talebi, çocuk işçiliğine alışılması için devletin politika geliştirmesine neden oluyor.
Seçimler yaklaşıyor ve yoksulluk ile mücadelede sosyal devlet talebi işçi temsilcileri tarafından dillendirilse de hükümet ve muhalefet çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılması değil azaltılması yönünde geliştirdikleri önlemleri anlatıyor. Çocuk işçiliği sayfalar dolusu vaatlerin az bir bölümünde gelip geçiyor. Olağanüstü koşulların oluştuğu bu seçimlerin önceliği çocuk işçiler olmalı. Sayısı 2 milyonu bulan çocuk işçiler milyonlarca aileyi etkiyen bir sorun olarak önceliği hak ediyor. İç siyasetin bir konusu mu? Evet.