Haziran direnişi, 15 Temmuz’da hükümet ortakları arasındaki anlaşmazlık nedeniyle yaşanan kriz, son ekonomik kriz bunların hepsinde muhalefet hükümetin yanında yer aldı.Yoksulluk serbest piyasa ekonomisinin doğasında vardır. Ülkeden ülkeye değişen orantısal farklılıklar sıfıra indirgenemez. Ekonomi bakanı Mehmet Şimşek’in uygulayacağı rasyonel politikayla, Ali Babacan ekonomi bakanı olsaydı uygulayacağı politika arasında değişen bir şey olmayacaktı. Sermayenin kârı, işçi sınıfının açlık sınırı altında aldığı ücret, temel ihtiyaçların artışı, muhalefetin idare edin tavsiyeleri, Kapitalizmin bekası, hükümeti istediğine vermesi şeklinde devam eden bir süreç. Muhalefete muhalefet edilemez dayatması çok zorlayıcı bir duruma dönüştü. İnanın yirmi bir yıllık hükümete dair o kadar çok şey yazıldı çizildi siyasi tahlillerde bulunuldu ki siyaset de can sıkıcı bir hâl aldı. Hükümete gelemeyen muhalefetin yapmadıkları kadar yaptıkları da hükümet açısından minnetle anılacak boyutta. Haziran direnişi, 15 Temmuz’da hükümet ortakları arasındaki anlaşmazlık nedeniyle yaşanan kriz, son ekonomik kriz bunların hepsinde muhalefet hükümetin yanında yer aldı. Söylemek istediğim şu: Hükümetin bu kadar uzun süre iktidarda kalışı, atlattığı kriz süreçlerinde muhalefetin desteği sayesinde. Sizce muhalefetin, hükümetin politikalarında sorumlulukları yok mu? Yoksulluğun derinleşmesinde, eğitimin ücretli hâle getirilmesi ve devlet okullarında bile beslenme, kırtasiye, servis gibi ücretlerin büyük bir maliyet oluşturmasında, gericiliğin toplumun geniş kesimine yayılmasında, çocukların işçiliğine giden yolun döşenmesinde sermaye iktidarı kadar muhalefetin de sorumluluğu vardır. Başka bir siyaset tarzı mümkün. Muhalefet olmak ve bununla yetinmek üzerinden değil. İktidar talepli bambaşka bir ekonomik model ve bunun yanı sıra başka bir siyaset arayışı, toplumun her alanda örgütlü hâle getirilmesi için gösterilecek uğraş; bunlar yeni dönemin zorunluluğudur.
Çocuk işçiliğinde CHP'nin sorumluluğu nedir?
Başka bir siyaset tarzı mümkün. Muhalefet olmak ve bununla yetinmek üzerinden değil. İktidar talepli bambaşka bir ekonomik model ve bunun yanı sıra başka bir siyaset arayışı, toplumun her alanda örgütlü hâle getirilmesi için gösterilecek uğraş; bunlar yeni dönemin zorunluluğudur.
AKP karşıtlarında oluşan psikolojik reaksiyon son dönemde Cumhur İttifakı ve en sonunda Erdoğan’ın kendisinde bütünleşen karşıtlık üzerinden son evresine ulaştı. 2002’den bugüne ana muhalefet partisi olan CHP’yi ya da Millet İttifak’ını seçim döneminde de Kılıçdaroğlu’nun eleştirilmesi ise dinsel bir terim ile haram sayıldı.
Siyasette bir kişiden seçimler ile kurtulmak rüyası kısa yoldan köşeyi dönmeyi akla getiriyor. Mümkün mü? Evet olabilirdi. Kılıçdaroğlu ülkenin bütün sorunlarını çözeceğine dair program üretmek yerine aynı anda bütün tuşlara basmayıp, ilk önce sermaye sınıfını ikna edebilseydi olacaktı. Genel oy hakkı emekçiler için kazanılmış bir haktır. Ancak her şey değildir.
İki ittifakın temel ilkelerde birbirinden farklı olmadığı, serbest piyasa ekonomisine sadık kalınacağına dair intibaın kıymetini artırdı. Hükümet yirmi yıldan fazladır bu ekonomik model ile sermayenin karına kâr katıyor. Ucuz iş gücü sağlamaktaki marifeti ise kimse tarafından yok sayılamaz.
Hükümet kendi getirdiği mültecilerin büyük bir kısmının gönderilmesine dair açıklama bile yapmamıştır. Çünkü sermaye sınıfı bu ucuz iş gücünden gayet memnundur. Sermayeye bir sağlanan başka bir ucuz iş gücü ise yoksulluğun neden olduğu çocuk iş gücüdür. Bunun yanı sıra eğitimde yarattıkları zorunlu staj ve çıraklık ile bedavaya veya bedavaya yakın bir ücret ile çocukların çalıştırılması da yine hükümetin hizmetlerinden birisidir.
Ekonomik kriz karşısında yoksulluk derinleşirken CHP toplumun öfkesini seçimlere odaklayıp sokaktaki her tepkiye hükümetten önce ses çıkarttı. Çünkü AKP’nin işine yararmış. Böyle bir krizde işçi sınıfının bu kadar sessiz olması seçimlerin sonucunu belirlemiştir. Türkiye toplumunun örgütsüzlüğü seçim döneminde politikleşmesi bir kişiden kurtulmaya yetmemektedir.
Enflasyonun yükselişine karşı direniş bir haktır. Olağanüstü dönemlerin olağanüstü siyasi çıkışları olmak zorundadır. Olağan dönem siyaseti izleyen Millet ittifakı bileşenleri yoksulluğun nedenini sadece hükümetin tercih ettiği ekonomi politikasıyla açıklamaya çalışarak yanılgıya düşmüştür.