Çocuk işçiliğinin azaltılması ya da kontrol edilmesi üzerinden politika üretilmesi tavsiyeleri çocuk işçiliğinin sonlandırılamayacağının baştan kabulüdür.Patronların hükümetlerden ucuz işgücü olarak çocuk işçiliği talep etmesi çocuk işçiliğinin en büyük ikinci nedenini oluşturuyor. Çocuk işçilerin ücretleri yetişkinlere göre hem daha düşük hem de daha kolay yönetilebilir oluşları bu talebin gerekçesini oluşturuyor. Üretim sürecinde üründen ucuz üretim maliyetiyle başlamak isteyen patronlar özellikle küçük işletmelerde daha çok çalıştırılıyor. Yada gündelik işlerde çalıştırılıyor. Dünya’da çocuk işçiliği sektörlere yayıldığında yüzde 70’i tarım sektöründe çalışıyor. Yine yoksul ailelerin çocukları için gelecek kaygısı ile meslek edinsinler diye gönderildikleri işletmelerde karın tokluğuna ya da çok düşük bir ücret ile çalıştırılıyor. Çıraklık olarak tarif edilen bu iş süreci devletin desteklediği meslek okullarıyla destekleniyor. Bu okullara gönderilen çocuklar zorunlu staj altında eğitimin bir parçası olarak tariflenip ucuz işgücü talebine karşılık veriyor. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Odası Genel Başkanı Bendevi Palandöken çocuk işçiliği ile mücadele günü için yaptığı açıklamada çıraklığı olmazsa olmaz bir öğrenme yöntemi olarak tarifliyor. Çocukları ise öğrenci olarak tanımlıyor. Çocukların zihinsel ve fiziksel gelişimine engel olacak her türlü ortamın meşrulaştırılması yoksulluğun neden olduğu zorunlu durumun meşrulaştırılmasına neden oluyor. Eğitimin bilimsel ve her çocuğa erişilebilir kılınması önemli bir mücadele başlığı olarak durmaktadır. Çocuk işçiliğinin azaltılması ya da kontrol edilmesi üzerinden politika üretilmesi tavsiyeleri çocuk işçiliğinin sonlandırılamayacağının baştan kabulüdür. Çocukların her türlü hakkının yanı sıra yaşam hakkının bile olmayışı, çalışırken ölmeleri, çocuk işçiliğinin yasaklanması talepli mücadelenin yükseltilmesini zorunlu kılıyor.
Çocuk işçiliği ile mücadele gününde ucuz iş gücü ve çıraklık
Çocukların zihinsel ve fiziksel gelişimine engel olacak her türlü ortamın meşrulaştırılması yoksulluğun neden olduğu zorunlu durumun meşrulaştırılmasına neden oluyor. Eğitimin bilimsel ve her çocuğa erişilebilir kılınması önemli bir mücadele başlığı olarak durmaktadır.
Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü 2002 yılında ILO (Dünya Çalışma Örgütü) tarafından farkındalık oluşturmak için ilan edildi. Bugünün kutlanacak bir tarafı olmadığı gibi, son verilere göre Dünya’da 160 milyon çalışmakta. Pandemiye kadar bu sayının artmamasının pozitif bir durum olarak değerlendirilmesi işin diğer tuhaf tarafı. Çözüm için taraf olarak işçi örgütleri ile patron örgütlerinin yan yana getirilmesi çocuk işçi sayısının azaltılması yönündeki tartışmaya yarıyor.
TÜİK’in 2019 yılında açıkladığı raporda Türkiye’de 720 bin çocuk işçi çalışıyor. Verilerde mülteci çocuklar ve çıraklar yer almıyor. Genel İş sendikasının yaptığı araştırmaya göre ise en az 1 milyondan fazla çocuk işçi var. “Türkiye’de Göç İdaresi verilerine göre; 18 yaşının altında 1 milyon 742 bin 24 Suriyeli göçmen çocuk bulunmaktadır ve bu çocukların 677 bin 572’si 10-18 yaş aralığındadır. Bu çocukların birçoğu da yoksulluk ve eğitim olanaklarından yararlanamadığı için çalışmaya mecbur bırakılıyor. Resmi verilerdeki eksiklikleri dikkate alarak tahmini bir hesaplama yapıldığında; Türkiye’de çocuk işçi sayısına, sadece çırak işçi sayısı eklendiğinde bile en az 1 milyon 39 bin olduğu görülüyor”. Mülteci çocuklarının da eklenmesiyle bu sayının 2 milyona yaklaştığı görülüyor.
Çocuk işçiliğinin temel nedenini oluşturan yoksulluk gelir adaletsizliği ile açıklanamaz. Sermaye sınıfının iktidar olduğu ülkelerde ekonominin merkezinde yer alan kârın önceliği çocukların haklarından ileri geliyor. Hayatın her alanının alınıp satılabilir olduğu, temel ihtiyaçlar dahil bütün ürünlerin ücretli oluşu aile bireylerinin yetişkin ve çocukları ile çalışarak hayatta kalmalarını zorunlu kılıyor. Kapitalizmde işçiler için belirlenen asgari ücret ülkelerde değişkenlik gösterse de açlık sınırı ile yoksulluk sınırı arasında veya altında kaldığını görüyoruz. Türkiye’de işçi tarafını temsilen asgari ücret belirleme komisyonunda yer alan TÜRK İş’in açlık sınırı tespiti 4 kişilik bir ailenin aylık gıda gideri 10.360 TL olarak hesaplanmış. Türkiye’de asgari ücret 8500 TL. Bu koşullarda çocukların çalışmadığı taktirde açlık ile karşı karşıya olduğu görülüyor.