Bir çocuk altı yaşından on sekiz yaşına gelene kadar toplam on altı bin saat televizyon izler. Bu iletişim araçlarının önünde geçirdiği süre, okulda ya da ailesiyle geçirdiği süreden daha fazladır.Bunların tamamına yakını Çin’de berbat koşullardaki atölyelerde üretilir. Bu atölyelerde milyonlarca insan saati 12 sente çalışır, yılda 400.000 kişi hava kirliliğinden dolayı ölür ve nehirler sınai atıklarla mahvolduğu için 400 milyon insan temiz sudan yoksundur. Hindistan’da 44 milyon çocuk işçi çalışır. Polonyalı gazeteci ve yazar Ryszard Kapuściński, Afrika’da köy ve kasabaları dolaşırken kendisinden “ekmek, su, çikolata ya da oyuncak değil; derslerini yapabilmek için kalem isteyen” çocuklarla karşılaştığından bahseder. Romalılar, hayvanlar ve gladyatörlerle, sahne üzerinde gösteriler sunma açık yürekliliğine sahiplerdi; biz bu tür olayları, yasadışı şekilde, ama ahlak adına kınayarak sunuyoruz. Politika da bir anlamda boş bir stadyumda cereyan eder, gerçek seyirci bu stadyumdan kovulmuştur; çünkü aşırı coşkulara kapılmaya elverişlidir. Dünyanın sahipleri, kitle iletişim araçları yoluyla, tüketim kültürünün değerlerini yansıtan tek aynayı izlemek zorunda bıraktı bizi. Bir çocuk altı yaşından on sekiz yaşına gelene kadar toplam on altı bin saat televizyon izler. Bu iletişim araçlarının önünde geçirdiği süre, okulda ya da ailesiyle geçirdiği süreden daha fazladır. Çocuklar, televizyon ekranını kapattıkları gibi fazla çaba harcamadan bir insanı da susturabileceklerine, bunun televizyonu kapatmaktan ya da kanal değiştirmekten daha önemli bir şey olmadığına inanırlar. Bir çocuk günde ortalama iki ila dört saat arası televizyon izliyorsa ilkokulu bitirdiğinde toplam sekiz binden fazla cinayete tanık olmuş olacaktır. Ancak burada “tanık” sözcüğünü kullanırken dikkatli olmalıyız. Çünkü bu çocuk insanlığa karşı işlenebilecek en iğrenç suçun son derece grafiksel bir temsilini normal, alışılmış bir davranış olarak kabul etmeyi öğrenmiş, buna karşı sessiz kalmış, suç ortağı olmuştur. Bütün bunların analizini çok iyi yapan şirketler çocuklara anlamsız oyuncakları da satar, filmlerini de izletir.
Cinayete tanık olan çocuklar
Bir çocuk günde ortalama iki ila dört saat arası televizyon izliyorsa ilkokulu bitirdiğinde toplam sekiz binden fazla cinayete tanık olmuş olacaktır. Bu çocuk insanlığa karşı işlenebilecek en iğrenç suçun grafiksel bir temsilini normal bir davranış olarak kabul etmeyi öğrenmiş, suç ortağı olmuştur.
Yeni bir doğmuş bir bebek mekân nedir bilmez, kendisi ile çevresi arasına mesafe koyarak kendisini ondan ayrı düşünmez. Fakat daha sonra benliği gelişir ve kendisini yalnız hissetmeye başlar.
Bu duyguyu, psikologların “geçiş dönemi nesneleri” adını verdiği eşyalarla bastırmaya çalışır; oyuncak ayılar, oyuncak bebekler ya da oyuncak askerler gibi.
Zaman, sıkıntı ve yaratıcılık arasındaki bağlantıyı çok iyi anlayan iş dünyası, erkek çocuklar için oyuncaklar ürettiler: Rambolar, Robocoplar, Ninjalar, Batmanlar, canavarlar, makineli tüfekler, tabancalar, tanklar, otomobiller, motosikletler, kamyonlar, uçaklar, uzay gemileri.
Kız çocukları için oyuncaklar ürettiler: Barbiler, Heidiler, ütü masası, mutfaklar, blenderler, televizyonlar, bebekler, kundaklar, biberonlar, oklavalar, makyaj setleri, aynalar.
Ellioth ve Ruth Handler, 1958’de kızlarının melek yüzlü bebeklerle oynamak yerine dergilerden kestikleri yetişkin kadın resimleriyle oynadıklarını görünce, genç bir kız görünümünde bir bebek üretirler, üzerine modaya uygun kıyafetler geçirdiler ve adına “Barbie” dediler.
Barbie’nin diğer oyuncak bebeklerden farkı vardı; göğüsleri bulunmaktaydı. Hatta bazı modellerinde Barbie’nin sol kolunu geriye büktüğünüz zaman göğüsler büyüyor ve Barbie çocukluktan ergenliğe geçiyordu. 2002’de Barbie’nin iç çamaşırlı serisi piyasaya sürüldü.
Barbie bebeklerinin yapımcı firması Mattel, 50 yıl içinde Barbie bebekleri 110 farklı meslek grubuna üye figürler olarak piyasaya sürdü.
2007’de bebeklerin kullandığı bazı aksesuarlarda, kurşun bazlı kimyasalların kullanıldığı ileri sürülünce, 800 bin bebeği piyasadan geri çeken Mattel’in büyük kazancı buna rağmen artarak devam etti.
Bu ticari başarıyı gören İslam ticaret dünyası boş durmadı: İslami Monopoly’nin ardından dua okuyan Elif ve Hilal ismi verilen bebekler piyasaya sürüldü. Bebekler sağ elini sıktığınızda İhlas suresini, sol elini sıktığınızda Sübhaneke duasını, göğsüne bastırdığınızda Fatiha suresini okumaktaydı. Bebeğin sol ayağını sıktığınızda Türkçe dualar, sağ ayağını sıktığınızda ise ilahiler hizmetinizdeydi.