Çin ekonomisinde olanlar yeni enflasyon dalgası yaratacak mı?

Abone Ol
Çin’de bugün yaşananlar Türkiye için 2022-2023 döneminde azalmayan enflasyon, TL’de olası değer kaybı ile yeni enflasyon atakları ve tabii sert yavaşlayan büyüme, eksiye dönen iç talep anlamına geliyor. Haftaya Gezi Davası’nda izlediğimiz hukuk katliamı ile başlamış olmanın verdiği öfke ve yorgunluk var. Seçim geri sayımında ekonomiyi toparlama alanı kalmayan AKP-MHP ortaklığı açısından seçim kazanma stratejisinin ne olduğu da böylece netleşmiş oluyor. Fakat, muhalif görülen herkesin sesini kısmak için yapılan bu gövde gösterisi ve el yükselterek olası devamı, yönetimsel büyük hataların dışarıdan gelen zorlayıcı ekonomik dalgalarla birleştikçe iktidarın yerini koruması daha da zorlaşacak. Keza, adil bir oyun ortamının olmadığı çerçevede dahi, yeni bir enflasyon dalgası ve ekonomik durgunluk vatandaşlarına refah da güvenlik de sağlayamayan Cumhur İttifakı’nı yerinden edecek güce sahip olabilir. Ekonomiye dönersek, bu haftanın odağında Çin kaynaklı son gelişmeler var. Son bir hafta içinde, dünyanın önde gelen birçok yatırım bankası, Şangay gibi önemli bir ekonomik merkezdeki Covid kilitlenmeleri nedeniyle Çin ekonomisi için 2022 büyüme beklentilerini aşağı indirdi. Dokuz büyük finans firmasının ortak beklentisi Çin’in bu sene %4,5 büyüyeceği yönünde.  Bu seviye pandemi yılından bu yana görülen en zayıf performansa denk gelirken, hükümetin %5,5’lik büyüme hedefinin oldukça altında. Tahmin skalasında içinde Japon yatırım bankası Nomura’nınki %3,9’la iyice dikkat çekici. Çin’in sıkı bir şekilde uyguladığı “sıfır-Covid stratejisi” bir yandan kendi genel ekonomisini tam ve kısmi kilitlenmeler altındaki şehirlerde yarattığı büyük bir arz şokuyla vururken, dünyanın en işlek limanına ev sahipliği yapan Şangay’da yaşanan yeni covid salgını dünya ekonomisini lojistik sıkıntıları üzerinden de tehdit ediyor.  Ukrayna işgaliyle neredeyse aynı döneme denk gelen bu dalga dünya ekonomisine bu sene ağırlığını koyacak. Dünya ekonomisi açısından bütün COVID-19 salgının başladığı yerde belki de yeni bir varyantın doğuşu ile küresel tedarik zincirlerinin daha tam düzelememişken yeniden sıkıntılı bir döneme girmesi enflasyonist baskıların devamı, hatta belki emtia fiyatlarının Ukrayna işgaline bağlı yüksek seviyeleri ile birlikte artan enflasyon baskıları anlamına da gelebilir. Mayıs ayını da kapsayacak şekilde yasaklar yaz başında kalksa bile, 2020’den bu yana küresel ekonomide yaşananlar bize etkilerinin küresel olarak dalgalanmaya devam edeceğini ve bütün bir yıla yayılarak Asya-Avrupa ve Amerika kıtası arasındaki ticaretin olumsuz etkileneceğini anlatıyor. Çin, küresel ticaretin yaklaşık %12'sini oluşturuyor. Şu an devrede olan Covid kısıtlamaları yeniden fabrikaları ve depoları boşta bırakırken, ürün, aramalı ve hammadde teslimatları yavaşlayan kamyon hareketleri ve limanda biriken konteynırlar nedeniyle aksamakta. Daha tedarik zinciri sorunlarından, yüksek nakliye ücretleri şokundan sıyrılamamış olan ABD ve Avrupa limanları mevcut dertlerinin daha kötüleşeceği bir süreçle baş başalar. Yasaklar kalkıp da Çin’den ihracat yeniden batıya yöneldiğinde bu sefer de limanlarda bekleme sürelerinin uzaması, batı ülkelerinin fabrikalarında maliyet artıran âtıl kapasite sorunlarının tekrarlanması çok şaşırtıcı olmayacak. 2022’de beklenen bu yığılmalar, 2020'de çöken ve geçen yıl toparlanan 22 trilyon dolarlık küresel mal ticareti için yeniden önemli sorunların yaşanması demek. Pandemi sürecinde yaşananlara bir de Rusya ambargolarının eklenmesi elbette tedarik zincirlilerini kısaltarak, “bölgeselleştirerek” daha yakın ülkelere çekme çabalarını destekleyecek.  Böylece taşlar yeniden yerine oturmadan hem kısa hem de orta vadede maliyet artışları kalıcı hale dönüşmekte. Bu gelişmenin küreselleşmenin sonu tartışmalarının odağında olduğunu da eklemek gerek. Değişimin derinliği, pandeminin tüketicilerin ülkelerine daha yakın yerlerde yapılan ürünler için daha yüksek fiyat ödemeyi kabul edip etmeyeceklerine çok bağlı.  Fakat Çin kaynaklı yeni dalga tam da enflasyonun son 40 yıllık zirvelerinin zorlandığı döneme denk gelmekte. Şirketler, 2021’de talep yükselirken tedarik kargaşası nedeniyle üretim seviyelerini paralel seviyede artıramayınca kısmen sıkıntıları yükselttikleri fiyatlarla aştılar. Enflasyonun hızla yükseldiği bu süreçte, başta ABD’de olmak üzere tüketiciler pandemi döneminde biriken tasarrufları sayesinde ve işsizliğin eş zamanlı diplere inişi ile yıl boyunca büyük ölçüde söz konusu darbeyi emdiler. Şimdi 2022 özelinde Çin'den gelen arz sıkıntısı yine önemli bir tehdit ekonomilere. Enflasyonla mücadele etmeye soyunan Fed ve ardından hızla yetişeceği anlaşılan Avrupa Merkez Bankası açısından bu zorlayıcı bir durum.  Enflasyon baskıları artma eğilimine girdiğinde, zaten sert adımlarla başlayacak parasal sıkılaştırmanın belki de 2022 ötesinde 2023 için de benzer hızlı tempoda ilerlemesi gerekecek. Bu da 2023 sonunda Fed politika faizinin şimdiki beklenti %3,5 seviyesi yerine %5 seviyesine çekilmesini gerektirebilecek.  Yan etkiler olarak da 2022 sonlarından itibaren hissedilmeye başlanacak ekonomik durgunluk ve tabi 110-115 civarına kadar yükselebilecek bir dolar endeksi.
Çin limanlarından ürün, hammadde akışında yeniden yaşanan önemli aksamalar küresel mal fiyatlarında yukarı yönde baskı yaratacak.
Türkiye ekonomisi açısından Çin ekonomisinde büyümenin %4,5 seviyesine inmesi daha sert ekonomik yavaşlama demek olacak.  Çin limanlarından ürün, hammadde akışında yeniden yaşanan önemli aksamalar küresel mal fiyatlarında yukarı yönde baskı yaratacak.  Tüm gelişmekte olan ülkelerde bir yavaşlama izlenecek. Merkez bankalarının devreye girişleri ile büyük ekonomiler (ABD ve AB) için iç talep yavaşlayacak, ihracat hem daha pahalı hale gelecek hem de Türkiye’nin ürünlerine ihracat talebi yavaşlayacak. Dolar endeksinin beklenen 105 seviyesi yerine 110’a yönelebileceği hali bu sene içinde dahi dizginlerini koparması beklenen, yapay önlemlerle baskı altında tutulan TL’nin yeni zirvelere yönelebileceği olasılığını beraberinde getirmekte. Başa dönersek, Çin’de bugün yaşananlar Türkiye için 2022-2023 döneminde azalmayan enflasyon, TL’de olası değer kaybı ile yeni enflasyon atakları ve tabi sert yavaşlayan büyüme, eksiye dönen iç talep anlamına geliyor. Seçimi ekonomiyi düzeltmek, vatandaşlarının refahını artırmak yerine muhaliflere baskıyı artırarak kazanma yoluna girmiş izlenimi veren Cumhur İttifakı açısından kötü haber bunlar.